Darbeyle imtihan

Neredeyse “Allah kimseyi darbeyle imtihan etmesin” diyesim geliyor!

Artık 15 Temmuz gecesine tarikatının televizyonunda canlı yayında yakalanan o şeyhi kast etmiyorum. Hatırlarsınız; adamcağız “vatana millete hayırlı olsun” diye başladığı programı “demokrasi yürüyüşüyle” noktalamıştı!

“Her tür darbeye karşı çıkmak” diye tezler yazıp, sonra liberalin Allah’ı veya Allah’ın liberali diye Gülen yollarına düşenleri de kast etmiyorum. Kimsenin Tayyip hapishanelerine düşmesine sevinmem; bu anlamda hapis lafı meclisten dışarı ama darbede boşa düşen gerici sever liberallere beter olun diyorum.

Darbe olsaydı milli mutabakat lafı gelecekti. Darbe olamadı, yine milli mutabakatın lafı geldi. Pusulası hep bunu gösterenlerin bir darbeye, bir darbe püskürtmeye koşmaları anlaşılır bir durum. O kadar inanmışlar ki, sadece lafına bile koşabiliyorlar.

Ne milli mutabakata çağrılıyorlar, ne de oraya giden bir yol var. Kürt siyasetçilerini yukarıda gelişigüzel şakasını yaptığım kategorilere sokamam. Veya daha doğrusu sokamazdım! Kendilerini çağıran olmamasına rağmen, bu arkadaşlar o sınava koşmayı başardılar.

Öcalan’ın Kürt sorununu kısa sürede çözebileceği açıklaması, darbeyi fırsata çevirmek konusunda kendisini en az Erdoğan kadar şanslı saydığı anlamına gelir. Nasılsa Gülen olmuş günah keçisi; varalım, Roboski’yi Fetöcülerin bombaladığını, kasabaları yine onların yıktığını söyleyelim. Yeri gelir, HDP’nin veya PKK’nin pişmiş aşa su katmasını Gülen provokasyonuna bağlarız; yeri gelir, yine Fetö ajanları Erdoğan’ı yanıltmış olur... Gülen gibi bir maymuncuk bulunmuş, fırsat kaçırılır mı?

“15 Temmuz’da asker ile yapılamayan darbeyi şimdi toplumun tabanında geniş mağduriyetler yaratılarak yapmak isteyen FETÖ’cü kriptolar ve Erdoğan düşmanları var.” 

Kim mi söylüyor bunu? Selahattin Demirtaş!

Eğitim-Sen üyelerini işten atan Erdoğan değil Erdoğan’ın düşmanları olabilir. PYD’yi terörist ilan edenler gizli darbecilerdir. Ve dahi gazete binası basanlar da onlar, kayyum atamalarını yapanlar da!

Demirtaş’tan daha önce İdris Baluken konuşmuştu. Baluken’e göre uygulamalar dış baskı ve müdahalelere zemin hazırlıyordu. Gerçi verdiği örnekler itibariyle HDP’nin bu müdahalelerden şikâyetçi olmayacağı anlaşılıyordu. Zira Batı Türkiye’ye demokrasi getirecekti.

Demirtaş’ın demeciyle yan yana getirilirse bu dış müdahalenin Erdoğan’a karşı olmayacağını düşünebiliriz. Örneğin belediye başkanlarının görevden alınmasının Fetöcülerin büyük komplolarından biri olduğunu kolaylıkla formüle edebiliriz.

Putin’e “sizin uçakları Gülenciler düşürdü” diyen, Kürtlere “bombaları onlar patlattı, sokağa çıkma yasaklarını da onlar ilan etti” diyemez mi yani? Der.

Daha ilginç olan, Öcalan’ın bunu kabul etmeye hazır olduğunu ilan etmiş olmasıydı. Bundan da ilginci oldu: Demirtaş ve arkadaşları bekleyemediler!

Biliyorsunuz, görevden alınan başkanların belediyelerinde HDP’li meclis üyeleri istifa ederek yerel ara seçimi zorunlu hale getirebilirler ve aynı başkanlar yeniden göreve gelebilir. Gazeteciler bunu soruyorlar Baluken’e. Yanıt “Bu, yapılanı meşrulaştırma anlamına gelir.” oluyor.

Yani; hükümet seçilmiş belediye başkanını görevden aldı ya. Seçilmiş meclis üyeleri bu durumu kabul etmediklerini göstermek için (kayyum başkanlığında çalışmak yerine) istifa ederlerse, seçilmiş belediye başkanının görevden alındığını kabul etmiş olacaklar. Görevden alınmış başkanın görevden alındığını kabul etmemenin en iyi yolu, kayyumla çalışmayı sürdürmektir… Anladınız, değil mi?

Anlaşılmayacak bir şey yok. Bu, burjuva siyasetinin 15 Temmuz sınav kâğıdına yazdığının tıpa tıp aynısıdır. Darbenin başarılı olması halinde de, başarısız olması halinde de, ne yap ne et kendini koru. Mümkünse fırsata çevir.

Kılıçdaroğlu’nun, olmayan milli mutabakata koşması da budur; HDP’nin kendisini dışarı atanların darbeci olduğunu keşfetmesi de. Baluken atılan başkanların atıldığını kabul etmiyorsa, CHP de danışmanlarının görevden alınışını yok sayıyor. Ne güzel!

“Darbeyle imtihan etmesin” demenin zamanı geçti. “Islah etsin” diyeceğim, onun için de geç kalmışım…