Çok alametler belirdi…

AKP’ye “demokrasi getirecek” diye sarılanları bir kenara bırakıyorum. Daha doğrusu benim bırakmama gerek yok, kendi kendilerine yettiler…

Biz, AKP’nin dinci faşizme yöneldiğini ve bunun hem sermaye sınıfıyla, hem emperyalizmle uyumlu bir program olduğunu söyledik her zaman. “Her zaman” mı?

Örneğin 2008’in Mart ayının başında, on bir yıl önce yani, Kadıköy’de yaptığımız mitingde!

Öncesi de var, sonrası da. 2010 Eylül referandumunda örneğin. Sol diye bilinen alanın “AKP güçlensin ki pazarlık masasına otursun” ucunda oynayanları veya “12 Eylül’le hesaplaşmayı sonuna kadar zorlayalım” diyenleri geçiyorum. Öteki uçta da “bittik mahvolduk, şeriat geliyor” diyenler vardı.

Biz Gezi günlerinde, “çözüm baharı” boyunca AKP’nin “düzeni” temsil ettiğini söyledik durduk. AKP, patronlar ve emperyalistler bütünlüklü bir üçgendir. Bu düzen bütünlüğünü görmeyen yanılır.

*             *             *

Bir de ekimiz vardı hiç ihmal etmediğimiz: Tutmaz diyorduk. Tutmayacak! Başlıkta “belirdi” dediğim, işte budur. Tutmayacağının alametleri çoğaldıkça çoğalıyor.

Türkiye’yi şeriata teslim etmek isteyen bir iktidar daha nasıl “her şeyi” ele geçirebilir? Daha nasıl kendi kurallarını bütün topluma dayatabilir? Peki sonuç?

Siyasal İslam milleti dinden soğutmuyor, kaçırıyor! Bir süre önce açtıkları deizm tartışması, artık anketlerin konusudur ve bütün araştırmalar göstermektedir ki, dinci siyasal iktidar, toplum katında karşıtını üretmektedir.

Tutmuyor. Türkiye toplumu şeriata boyun eğmiyor.

Daha ne kadar birikebilir bunun alametleri?

*             *             *

Lakin AKP’nin karşısındaki ana akım muhalefetlerin bir sorunu var. O sorun onları boşa düşürüyor.

Bunlar AKP programı ile kapitalist düzen arasındaki bütünlüğü görmezden geliyor ve kah kravatlı zenginlere, kah sopalı emperyalistlere yanaşıyorlar. Halka zerre kadar güvenmedikleri anlaşılıyor.

Hal böyle olunca en azından rüzgâr dönene kadar AKP’ye alışmak kalıyor geriye.

Türkiye toplumu şeriata boyun eğmedi, ama düzenin muhalefeti durumu çoktan kabullendi.

Ne zaman başladığını tam olarak belirleyemeyiz. Bakın 2008’de, yani TKP anti-emperyalist, aydınlanmacı bir miting düzenlerken, Deniz Baykal kara çarşaf açılımı yapıyormuş! Kılıçdaroğlu 2010’da laikliğin tehlikede olduğunu düşünmediğini söylemiş gazetecilere. Muharrem İnce eksik kalır mı? 2013’te dönemin Meclis Grup Başkanvekili olarak 10 Kasım’da Atatürk için mevlit okutmuş!

Ne acayip; yobazlar iktidarı daha fazla, daha fazla ele geçirdikçe, halk laikleşiyor.

Daha da acayip; laikler artık halkı camiye çağırıyor.

Ekrem Bey soy ismiyle müsemma olabilir, ama nasıl şeriatçıdan demokrat çıkmazsa, bir CHP’linin de imamcılık oyununu kazanma şansı yoktur.

*             *             *

Çok alametler belirdi!

Kapitalist Türkiye’nin tarihinde bir evre daha kapanış sinyalleri veriyor. Burada sadece CHP’nin adını verdim, ama siz onu, “CHP’nin hali buysa, gerisini sen düşün” diye okuyun - Düzenin muhalefeti ise serbest düşüşe geçmiş…

Çok alametler belirdi sözü “vakit tamamdır” diye tamamlanır. Alametler kendiliğinden birikir. Zamanın geldiği ise birileri tarafından gür sesle, ikna edici biçimde söylenmelidir.

31 Mart’ın temel anlamı budur.