Çıtkırıldım Değilse de...

AKP'nin bir haftadan diğerine lafı değiştirmekten muradı, kuşkusuz Kürt hararetini dindirmekti. Sıcaklığın bir ergime noktasına yaklaştığını düşünmeyelim. Ama açılım böyledir işte. Bir dizi kırılma hattıyla kuşatılmış bir yol haritası var AKP'nin önünde. Bunların arasından slalom yapar gibi geçebilmek için, zaman zaman durup bir başka masal anlatmak gerekecektir.

Açılım ve burjuva siyasetinin yönü konusundaki varsayım şu: Bu yolda ilerleyen bir Türkiye'de Türk ve Kürt milliyetçilikleri boşa çıkacak, onların alanına kah cemaatçilik-islamcılık, kah liberallik-modernlik, kah emperyallik-yayılmacılık gibi kanallardan AKP akacaktır.

Bana kalırsa bu fazla düz bir yol tarifidir. Açılım açılmaya devam ettiği sürece yanlış da değildir. Ancak sorun sürecin mantıksal uçlarını kestirmekte değil, arada oluşabilecek, muhtemel yol kazalarındadır. İlk hafta bu yol kazaları üstüne düşünmemize vesile olacak cinstendi.

Birinci kırılma hattı AKP ile Türk milliyetçiliği arasındadır. Lafı değiştirme gereğinin kaynağı da buydu zaten. Ve daha ortada, tam da deyişteki gibi “fol yok yumurta yok”tu. MHP daha sadece şehit aileleri üstünden işaret fişeği atmıştı. Henüz Diyarbakır sokaklarının iddialı ve kitlesel siyasal görüntüsüyle boy ölçüşülebilecek herhangi bir karşı eylem söz konusu olmamıştı, Türk milliyetçiliği mazlumu oynamakla meşguldü.

Türk milliyetçiliğinin mazlumu oynamakla fazla oyalanması mümkün değildir. Uzun olmayan bir süre içinde iş patinaj yapmaya ve prestij yitirmeye dönüşür. Ondan sonrası ise bilinmez... Ondan sonrasını ne frenci Bahçeli bilir, ne Erdoğan. Artık önceden bilip söyleyecek bir devlet aklı da pek kalmadığından olsa gerek, “şöyle bir kafaları dağıtma”nın en iyisi olduğuna kanaat getirilmiştir.

Ancak not edilmelidir. Kürt açılımının önünde bir Türk milliyetçiliği kırılma noktası vardır. Görünen o ki, AKP bu gerilimi yönetmekte zorlanıyor. Daha ilk adımda kendini gösteren hararet artışında, daha parmağını kımıldatmamış bir MHP karşısında AKP'nin kendini iyi hissetmemesi bunun kanıtıdır.

Yeri gelmişken bu alanda CHP bir değil iki defa başarısız. CHP, açılımcı reformist demokratlıkta AKP'yle yarışma isteğini içinden büsbütün atamıyor ve en ufak bir şansı yok. Ve CHP, Türk milliyetçiliğinin direnişinde MHP'nin gerisinde kalmak istemiyor ve yine şansı yok. Ortadaki siyasal denklemin iki karşıt tarafında bulunup her ikisinde de ikinci sınıf performans gösteren CHP'nin varlık zemini, arada geçerken değindiğim “devlet aklı” olsa gerek. Büyük medya eliyle toplumsal duyuya dönüştürülecek böylesi bir tarihsel ve derin akıl, AKP ile düşüşe geçmiştir ve artık doğrulma şansı da pek kalmamıştır. Doğrulduğu kadarıyla da klasik ulus-devletçi, resmi ve popüler çizgi geri gelmeyecektir. Onun yerini cemaatçi, islamik, osmanlıcı, böbürlenmeci bir başka popüler akım almaktadır.

Açtığım parantezi kapatamıyorum bir türlü ve bir ikinci not ekliyorum, CHP için: Bu partinin olası çıkış denemelerinin oynayabileceği iki alan görülüyor. Bir tanesi, AKP'nin Türkiye-Batı ilişkilerini bozmakta olduğudur. Bu tez Davos'tan beri işlenen İsrail yanlısı bir lobi faaliyetini andırıyor. İkincisi ise, AKP'nin yerli ve saygın büyük sermayeyle bozuşarak kriz yaratma potansiyelidir.

Devam edeyim... Demek ki, AKP'nin Türk milliyetçiliğiyle sınavını ciddiye almak durumundayız. İlk dönüş yolculuğunun bütünü bunu söylüyor.

AKP ile Kürt milliyetçiliği arasındaki kırılma hattı, ilkinden daha az önemli sayılmamalıdır. Kitle hareketini koruyan, morali yükselen, İmralı, Kandil, Diyarbakır diye kodlayabileceğimiz farklı kimlik odaklarını bir potada buluşturmayı başaran bir DTP'nin AKP karşısında, durduk yerde veya sadece açılım yol alıyor diye, gerilemesi neden beklensin?

Bu uyarılardan, güçlü görünen AKP'nin aslında çıtkırıldım olduğu gibi bir sonuç çıkarılmasın. Ama sözü edilenler gerçek gerilimlerdir ve AKP'nin mevcut silahlarla bunları yeterince baskı altına alamadığı da bugün için bir veridir. O halde hükümetin muhalif dinamikleri kuşatmaya da yarayacak ek enerji kaynaklarını devreye sokması beklenmelidir.

Erdoğan'ın seçimlerin zamanında yapılacağına dair taahhüdü, AKP'nin en uygun momentte seçim baskınına başvurmak yerine rest çekmesi olarak okunabilir. Tarih konusunda sonradan caysa da caymasa da, önümüzde, AKP'nin, kırılma hatlarına mevzilenen rakiplerine hodri meydan diyeceği bir kapışma dönemi var gibi görünüyor.