Bunu çok mu aradınız?

AKP’yle nasıl mücadele edilir?

soL, başka gelişmelerde olduğu gibi 1 Mayıs kutlamalarına da AKP’ye karşı mücadele merceğinden baktı. Bu satırların okunduğu saatlerde sonucun ne olacağı açığa çıkmış olacak. Ertesi gün değerlendiririz...

Ancak 1 Mayıs’ta da konumuz Türkiye’de bin bir sorunun düğümlendiği AKP vakası olduğuna göre, bayram günümüzde de meseleyi buradan tutabiliriz.
AKP ile nasıl mücadele edilir?

İlericilerin, sosyalistlerin, emekçilerin vermeleri gereken mücadeleden “genel olarak” söz etmiyorum. Bu fazla genel bir düzlem. Hatta iktidarda 12. yılını yaşayan bir partiyle mücadele ettiğimize göre, bunu da daraltmalı, genel olarak AKP’ye karşı... diye sormamalıyız. Özel olarak 2014’te, tam da bugünlerde, AKP’ye karşı nasıl mücadele edilir?

Nasıl olmayacağını bir kez daha CHP’den örnekleyebiliyoruz. Bir yasa tasarısı hazırlanmış. Cumhurbaşkanı adaylarının Hazine’den hangi ölçütlerle para yardımı alacaklarının belirlenmemiş olmasından hareketle geliştirilmiş bir öneri. Bir de başbakanın aday olduğunda bu görevinin bitmiş sayılması...

Bu öneriyi bulmak için “çok” aramış olmak gerekir. Ama konumuz CHP değildir olmamalı.

Konumuz Cumhurbaşkanı seçiminin, Türkiye’yi bir dikta rejiminden kurtarmanın vesilesi haline nasıl getirileceğidir, ya da bunun mümkün olup olmadığı.

Eksen bu olmalı. Eksen bu olursa gerisi gelir.

Daha önce yazdık. Seçmen kayıtlarına AKP’liler dışında kimsenin güveni yok. Hilenin bini bir para ve yine AKP’liler dışında herkes böyle düşünüyor.

Sonra diyoruz ya, hâlâ hırsız hâlâ katil...

Para yardımı devede kulak kalıyor. Erdoğan “başımın gözümün sadakası olsun, cebimden karşılarım” dese ne olacak? “Kaç para lazım” diye dalgaya vursalar, şaşıracak mıyız? Şimdiye kadar daha edepsiz laflar çıkmadı mı ağızlarından?

AKP ile adil bir yarış mı istiyorsunuz? Eksen bu mu?

Yoksa diktatörlükten kurtulmak mı istiyoruz?

Neyse...

Her şeyden önemlisi, farkında mıyız bilmiyorum, ama olay siyasi! “İyi oynayan kazansın” değildir siyaset. Bizim örneğimizde bu siyasi olaya yüklenmesi gereken anlam, diktaya son vermekten başka ne olabilir? Fairplay kurallarına merak salmanın manası yok. Sabah akşam halkın aldatıldığı, muhalefetin kazıklandığı, kazıklanmak ne kelime her koldan baskı altına alındığı bir ortamda, oyunun kurallarının selametini düşünmek bize mi kaldı! Hele, utanmasalar koca metropolde sokağa çıkma yasağı ilan edecekleri 1 Mayıs’ta...

AKP’nin gücüne güç atan, kitleleri umutsuzluğa sevkeden ne varsa, bunları nasıl bertaraf edeceğimize bakmalıyız.

Bakın karşı taraf, tam da bunun simetriğini yapıyor. Yeni seçim kanunu, şu dar bölge modeli budur. Bu yasa çıkmamalıdır, çünkü olay, katiline aşık olma durumuyla bile açıklanamayacak boyutlarda. Öyle bir düzenlemeyle seçim falan olmaz.

AKP karşıtlarının toplamı, bu mantığı, köy arazilerini yağmaya açan ve bunu yaparken AKP’nin kazanma şansını yükselten yerel yönetim “reformu” sırasında tepti. Aynı kilitlenme hali bir kez daha tekrarlanamaz. Çünkü onun tekrarı olmayabilir.

“Bizim tarafı” sağlamlaştırmamız gerek. Moralini yüksek tutan, kol kola girmiş, sayısını azaltmamayı gözeten, her şeyden önemlisi aklını mümkün olduğunca açmış bir kütle...

“Yüzde kaçız” tartışması da burada anlam değiştirir. Moralsiz, dirsekleri zor bela birbirine değen, aklı dağınık, derinliksiz bir kalabalığın, sayısı ne olursa olsun siyasal değeri dibe vurur.

Kitlemizin konsolide olması ise çarpan etkisi yaratır.

Bir de AKP’nin ham gücünün çarpanı ile halkın ham gücünün çarpanı, yani iki tarafın sayılarının, oranlarının çarpanları ters orantılıdır. Biz ne kadar sıkı durursak, AKP’nin sayıları da o kadar kuru gürültüye dönüşür.