Bizim de hesabımız var

Önceleri “seçmen ne mesaj verdi” diye bir dil icat edilmişti. Sanki ortada kafa kafaya verdiğinde bir özneye dönüşen, homojenleşen bir şey vardı da, oturup “siyaset”e mektup yazıyordu!

Tabii bu ilginç dilin diğer yarısında da, mesajın muhatabı bir siyaset kurumu bulunuyor. Sağcısı, solcusuyla bir meslek ya bu siyasetçilik!

Oysa ortada ne ortalaması alınacak veya sentez oluşturabilen ve büyük harfle yazılması gereken bir seçmen vardı, ne de bir kurum ve meslek olarak siyasetçilik. Bu dilin görünmez kıldığı gerçek olgu, dünya görüşleri olan, belirli ideolojilere bağlanan, talepleri veya hülyaları olan, çelişen ve ortak çıkarları olan insanları barındırıyor. Bu insanlar farkında olsunlar olmasınlar, sosyal gruplar oluşturuyorlar. Doğru yanlış, örgütlü örgütsüz, bilerek bilmeyerek, bağlanarak kaytararak mücadele ediyorlar. Hepsini seçmen diye bir torbaya, onları bir yerlere çağıran, ellerini ayakları bağlamaya veya özgürleştirmeye çalışanları da yine topluca başka bir torbaya doldurunca geriye mücadele falan kalmıyor.

Anketçilerin icat ettiği bu dilden egemenlerin niye şikâyeti olsun ki! Ama yönetilenlere, düzeni değiştirmek isteyenlere bir saldırıydı o dil ve o dili oluşturan yaklaşım.

Şimdi beterin beteri var noktasına geldik. Daha önce de yazdım ya, seçmen de gitti, artık strateji uzmanları var. HDP barajı geçemezse AKP ne kadar fazladan sandalye kazanacak hesabıyla lafa girene, ne “bana mı sordular”ı anlatmak mümkün, “ne de sana mı sordular”ı. Mesele şu ki, bu vatandaş türü kendisine bir şey sorulmasını, ya da kendisinin bir mücadeleye çağrılmasını falan beklemiyor. O hesap yapıyor.

Hesapçı vatandaş, en çok hesap kitap gerektiren oyunun bile -aklıma satranç geldi- iki insan arasında bir mücadele olduğunu çoktan unutmuşa benziyor. Hesapların arkasında mecburen yine bizim konular var. Aynı dertlere geliniyor sonuçta. 

Mesela? AKP’nin en korkutan taraflarından biri, din ve laiklik konusuna gelelim mesela... Hesapsız kitapsız ama!

Laiklik mi dediniz; din siyasetten dışarı süpürülmeli. Nasıl? Öyle eşit mesafe falan diye değil. Siyasetin diline dini, imanı, Allah’ı sokanlar hesap verecek. Doğrusu bu ve sosyalizmde böyle olacak. Kimi madrabazların, inanç tacirlerinin özgürlüğüne dokunulacak. 

Kusura bakmasın kimse, bazı suçların ne zaman aşımı olur, ne de cezalandırmanın geriye dönük işletilmemesi söz konusudur. Memleketi elbirliğiyle yobazlık çukuruna batıranlardan hesap sormadan strateji uzmanından, Seçmenden kurtulup mücadele eden örgütlü bir halka kavuşamayız.

Örgütsüz halk en iyi ağıt yakar!

Savaş zayiatı hesaplanabilir bir şeydir. Memet’leri parayla almadıkları için muteber işadamları millete en galiz küfürleri uygun görürler ve savaş tüccarları da kelle sayar. Bizim için Suriye’ye TIR’larla silah taşıyanlar, itiraf edenler, bunu bilip duyup da kılını kıpırdatmayanlar suçludur. 

Seçimden sonra tek parti hükümeti mi, çok parti koalisyonu mu istersiniz? Hepsi suçlulardan veya suçu hoş görenlerden oluşacağa benziyor. 

Bizim de hesabımız var. Suçların hesabını tutuyoruz. Hiçbirini unutmuyoruz. Memleket mücadeleden kaçarken çarenin örgütlenmek olduğunu biliyoruz. Örgütleniyoruz, hesap tutuyoruz... Sormak için...


* 18 Mayıs 2015 Pazartesi tarihli Günlük soL'da yayımlanmıştır.