Bir görüşme çok yorum

Abdullah Öcalan’la bayram görüşmesi hükümetle HDP arasında tartışmaya vesile oldu. Herkes başka bir anlam yükleyerek okuyor görüşmeyi. Ben de kendimce okudum…

Bir kere, geçtiğimiz haftalarda üstüne gölge düşen bir konunun Kürt hareketi tarafından eski haliyle yansıtılması dikkatimi çekti doğrusu. Darbe girişiminden sonra Öcalan’ın akıbeti konusunda endişelerini dile getiren ve sonra da bu endişelerinin üstüne açlık grevi bina eden Kürt siyaseti, Haziran’dan beri İmralı’yla temasın kesildiğini not düşmüştü bir açıklamada. Şimdi “beş yıldır avukatlarla, yirmi üç aydır da ailesiyle görüştürülmüyordu” bilgisine geri döndük. Aslı nedir; merak uyandırmıyor mu? Sahi Haziran’da kim buluştu Apo’yla?

Neyse - önemsiz olamaz bu nokta, ama şimdilik neyse diyeyim... Ve konuya geleyim: Kardeş Mehmet Öcalan, ağabeyinin “Çözüm tek taraflı olmaz, en büyük taraf devlet…” mesajı verdiğini söyledi. Kürt siyaseti bunu yeni bir çözüm sürecinin başlayabileceğine bağladı. HDP Eş Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş’ın yorumuydu bu. Kişisel bir yorum değildi tabii. Zaten bu açıklamanın paralelinde açlık grevine son verildi. Zira Abdullah Öcalan’ın sağlığı iyiydi…

Mehmet Öcalan aktarıyor: “Her şey olduğu gibi devam etsin. Önceki çözüm sürecini biz yok etmedik. Çözüm tek taraflı olamaz. Eğer devlet samimi olsaydı bu kadar insan ölmez, sorun çözülürdü. Bir ülkede günde 40 kişi ölüyorsa bayram olmuyor. Bu birinin birini yenebileceği bir savaş değil, yaklaşık 200 yıllık bir savaştır. Sorun ne kadar siyasi ise o kadar da hukuksaldır. Bizim projelerimiz var, devlet hazırsa iki adamını buraya gönderir, 6 ayda her şeyi çözebiliriz.”

Hükümetten de başbakan yardımcısı sözü aldı. Öcalan’ın çözüm süreci ve “iki adam yollayın” çağrısına hiç de negatif yaklaşmadı Veysi Kaynak. Buna karşılık Öcalan’ın HDP’den söz etmediğine dikkat çekiyordu. HDP kendi kendine gelin güvey olmasın demeye getiriyordu AKP sözcüsü: “Devlet her zaman görüşmelerini yapabilir. Zaten yapıyor. ‘6 ayda çözeriz’ lafını ise kendi liderliğini pekiştirmek için söylüyor. Kendisinin muhatap alınması demek, Kürt siyasetinde kendi liderliğini pekiştirmesi demektir. Geçmişte çözüm sürecindeki görüşmelerinde mesajlarını hatırlayın. Devlete birçok şey dayatan bir bakıştı.”

“Zaten yapıyor” sözüne takılıyor ve bunu baştaki bilgi bulanıklığının yanına iliştiriyorum. Bir ek soruyla beraber: Öcalan’la ne görüşülmüştür? Öcalan’ın, bunca zaman sızdırılmadığına göre hükümetin hoşuna gitmediği anlaşılan görüşleri nelerdir?

Lakin aynı soruları aile de sormuş olmalıdır. Dolayısıyla benim açımdan önemi yok; soruları Kürt siyasetçileri de yanıtlayabilirler… Yoksa onların da hoşuna gitmeyen noktalar olduğunu düşünmek durumunda kalırız…

Neyse…

HDP’ye aradan çekilmesini söyleyen hükümetin Öcalan’ın liderliğine ilkesel bir itirazda bulunması mantık dışı olur. Hükümetin derdi, “sürecin” bir önceki dizaynının Kürt dinamiğini “fazla” güçlendirmiş olmasıydı, bana sorarsanız. MHP-CHP kanadının milliyetçi bazlı eleştirilerinden ve bu nedenle oluşan basınçtan öte, bu çok kırılgan sahada çok aktör vardı: ABD, Avrupa, diğer bölge güçleri, farklı Kürt hareketleri ve AKP cephesinin içinde yer alan, başta Gülen olmak üzere diğerleri… Siyasi sorumluluğun adresi olan hükümet bunca çekiştirme içinde en fazla yıpranan taraf olacaktı, oluyordu. Yoksa Öcalan’ın kamuoyuna yansımasında sakınca görülmeyen son mesajından da anlaşıldığı gibi, hükümet sürece ve Öcalan’a karşı değildi. Sürecin bazı kritik çıktılarının bela olmaması için müzakerelere biraz ara vermek, sıkı bir kıyım yapmak, dengelerle oynamak falan lazımdı.

Ben aradan yeniden çıkayım ve sözü bir diğer HDP sözcüsü, İdris Baluken alsın: “Özellikle Türkiye kamuoyunda da bazı aydın, yazar, barış ve demokrasi çevrelerinde, süreci kimin bozduğuyla ilgili kafa karışıklığı vardı. Sayın Öcalan bu kafa karışıklığını da giderdi. Şimdi AKP'den süreci neden bozduğuna dair cevap beklentisi oluştu. AKP yetkililerinin yaptığı açıklamalar bu vermeleri gereken cevaptan kaçma anlamına geliyor; yeniden algı operasyonuna başvuruyorlar.”

Hay allah; “demokratik kamuoyu”nun Kürt siyasetiyle ilgili tereddütleri PKK’nin de basbayağı terör eylemleri düzenlemesiyle ilgili değil miydi? Rojava devriminin ABD’ye üs vermesi, AKP için olsa olsa kıskançlık nedenidir. Peki, ya sol eleştiriler? Kafa karışıklığı nasıl giderilmiş oluyor? Galiba herkes okumak istediğini okuyor!

Öcalan’ın konuya Baluken’in yorumundaki gibi bir berraklık getirmesi halinde dışarıya mesaj falan göndermesine izin verilir miydi? Zannetmem…

Bir de: “Öcalan HDP heyetini sordu” diyor Baluken. İnanırım. Elbette sormuştur. Ancak herhalde “HDP devreye sokulmazsa…” diye başlayan bir rest çekseydi, bunu duyardık; kardeşi söylerdi.

Ne demek istiyorum, sonuç olarak?

Bir: Doğrudur, yeni bir çözüm süreci başlayabilir. Yani çözüm süreci denen şeyin bugün akan kanın içinden çıkıvermesinde bir anormallik yoktur. Zaten çözüm kanın akmasına çare anlamında kullanılmamaktadır.

İki: Öcalan’ın devletle görüşmeleri belli bir olgunlaşma geçirmektedir ki, bu bayram hatırlanmıştır. (Çünkü önceki bayramlar hatırlanmamıştı)

Üç: Demek ki Kürt siyaseti barışın (a) Fırat’ın doğusuna çekilerek, (b) sokağa çıkma yasakları ve (c) bombalar arasında, (d) kayyumlu belediyeler altında görüşülebileceğini kabul etmektedir. Bu durum AKP açısından satranç masasında bayağı bir hâkimiyet anlamına gelir.

Dört: Ancak AKP bir yeni süreç lazım geldiğine ve Öcalan’a yeşil ışık yaktığına göre savaşın ve onunla bağlantılı bu hakimiyetin kalıcı bir statüko olamayacağını Erdoğan da kabul etmektedir. Bu da, geçen yıl Kürtlere “birkaç ay sabır” dileyen Amerikan yetkililerinin yaklaşımına uygundur. Birkaç ayı birçok aya uzatmaktır, AKP başarısı. Ama karşılığında ABD ne kaybetmiş olabilir ki? Suriye’de çok güvendikleri bir aktör PYD’ydi. Şimdi TSK da bayağı güvenilir durumda!

Beş; söz: Bütün bunlardan, geçtim barışı, halkın yararına bir damla düşerse herhangi bir şey okuyamadığımı kabul edip, bir daha da ağzımı açmayacağım…