Ayar

Özel Kuvvetlerin kozmik odasında günlerdir süren aramalar vesilesiyle bir ayar yapmak gerekiyor. Komünistlerin kontrgerillayla ilişkileri üstüne açıklıklar kamuoyuna bu denli mal olmuşken, bütün haber kanallarında bu mekanizmanın İkinci Dünya Savaşını takiben Amerikan egemenliğinin parçası olarak yapılandırıldığı, hedefin komünistler olduğu analiz edilirken, soL portal konuya manşetten el atmışken ve Fatih'in köşesi belli bir bütünlük kurmuşken, daha fazla açıklık, en azından bu yazının sorunu olmayacak.

Daha doğrusu ayar gerektiren nokta bu değil. Bu konuda son yıllarını paşalardan, ulusalcı güçlerden, Avrasya ufuklarından beklentilerle geçirenler ne isterlerse onu yapsınlar. Solda ve Türkiye siyasetinde karşımızdaki bozukluk şimdi buradan kaynaklanmıyor.

Bozukluk AKP iktidarının, arkasında ABD, dört yanında tarikatlar, silahlanma yarışında polisiyle, bu ülkede kontrgerillayı halledip demokrasiyi kuracağının sanılmasında düğümleniyor. Bu türden akıllara şaşmak yetmez. Zira kabul edelim ki, AKP cephesi işini bir kez daha iyi yapıyor. Kürt, Alevi, işçi cephelerinde demokratikleşme umudunu çamura saplayan hükümet bir kez daha asker cephesinde demokrasi notunu yükseltiyor.

Böyle bir algıya kaymakta olan genel siyasal tabloya, solun aklından başlayarak müdahale etmek gerekiyor.

Soldan başlayarak...

Ama Oral Çalışlar'ı, Ufuk Uras'ı, Murat Belge'yi falan geçiyorum.

Geçen yıldı sanırım, katıldığım bir televizyon programında medyanın epeydir solun akil adamı, 68 lideri saydığı biri de vardı. Bu akil lider, program sırasında benim dile getirdiğim AKP karşıtı pozisyonu, askerlere karşı çıkmakta tereddüt gösterdiğimi(zi) hafiften, üstü örtülü, ima ederek eleştirmişti. Ara verildiğinde ne demek istediğini, daha doğrusu bunu nereye dayandırdığını sorduğumda aldığım yanıt, işi şakaya vurmaya çalışmıştı: “Eh biraz öyle değil mi”. Okumasını tavsiye etmiştim kendisine ve arasa da herhangi bir dayanak bulamayacağını söylemiştim...

Bu kişi alenen AKP'ci değildi aslında. Yani AKP'nin demokrasi getiremeyeceğini o da kabul ediyordu. Ama “kontrgerilla tasfiye ediliyordu ve bu bizim işimize gelirdi...”

Daha temkinli görünen bu tür ara yorumlar da, bence gereken ayarın konusudur artık. Çünkü, aynı kişi, dün kozmik oda haberlerinde görüşüne başvurulduğunda, sadece kontrgerillanın devrimcilere ne denli düşman olduğunu anlatmadı. İş biraz daha karışıktı ve kontrgerilla – emperyalizm - sürecin zamanlaması gibi sorular da yanıtlanmalıydı. Yanıttaki bir teze göre, ABD bu tür yasa dışı yapıları inşa ettirirken, kendi içinde gelişkin bir demokrasiye sahip olduğundan, benzeri mekanizmaları kendi halkına karşı işe koşmamıştı. Oysa “bizim gibi ülkelerde kontrgerilla kendi vatandaşlarına savaş açıyordu.”

Demek ki ayar gerekiyor!

Demek ki emperyalizmin demokrasinin inkarı olduğunu öğretmek gerekiyor. ABD'nin demokratik bir ülke değil, bir polis devleti olduğunu, mafyöz sendikacılığın, ırkçılığın, yerleşik taşra muhafazakarlığının aynı zamanda Amerikan rejiminin kendi halkına karşı savaşı olduğunu konuşmak gerekiyor. Kendi devlet başkanlarını vurmaktan sakınmayanların nasıl olup da yurttaşlarına savaş ilan etmediğinin sorulması gerekiyor...

Ve demek ki, terazi sadece AKP karşısında değil, kapitalizmin bütün işleyiş mekanizmaları söz konusu olduğunda da kaymış oluyor.

“AKP'yi beğenmeyiz, çünkü işçileri sömürüyor. Ama AKP'nin arkasındaki emperyalizm bizim egemenler gibi değil...” Öyle mi!

“AKP'yi beğenmeyiz, tamam. Ama kontrgerillanın tasfiye edilmesini de sol olarak alıp cebimize koyarız...” Öyle mi!

İşin aslı şu ki, kozmik oda basan yargıcıyla AKP ve barış ödüllü siyah başkanıyla ABD, solun cebine akrep koymaktadırlar. Türkiye'de gözlerimizin önünde akmakta olan iç savaşta AKP cephesinin, sol tarafından aklanmaya ihtiyacı var. Tarikat kadroları, faşizme karşı savaştıklarına kolay kolay kimseyi inandıramazlar. İnandırmak için solda ayar bozukluğuna ihtiyaçları var.

İşin aslı ise, yazıldı ama, ısrar edebilelim diye, ben de tekrar edeyim:

Bir: Türkiye emperyalizm tarafından ve AKP eliyle yeniden yapılandırılmaktadır. Askeri de, polisi de, kontrgerillası da eski değil yeni konseptler merkez alınarak yeniden şekilleniyor.

İki: Burada bir taraf demokratik ve sivil, diğeri darbeci ve militer değildir. Bu bir devlet operasyonu, devlet politikasıdır. Çok şiddetli bir düzenleme söz konusu olduğu için dönüşüm ancak iç savaş düzleminde yürütülebiliyor.

Üç: Afganistan'dan Afrika'ya uzanan coğrafyaya bakıp da, emperyalizmin bu arenaya kontrasız, militarizmden arınmış demokratik bir Türkiye sürmek istediğini düşünebilenler, bir koşu gidip yüzlerini yıkasınlar.

Dört: Asgari ücret belirlenir ve Tekel işçileri Ankara'da slogan atarken, DTP kapatılır ve Alevi açılımı için Maraş katillerine başvurulurkan, Arınç'ın sokağında faka bastırılan subayların sırtına tırmanıp kozmik odaya dalmayı beceren kuvvet, bağımsız yargı değil yeni kontrgerillamızdır. Bugünlerde Ankara'da 6-7 Eylül 1955, 1 Mayıs 1977, Maraş Aralık 78 senaryolarından üstün bir kontra piyesi sergilenmektedir.

Beş: İç savaş mı? Tek çıkış yolumuz solun yeni bir cephe açmayı başarmasıdır. Ayara, yaşını başını almış birilerinin aklı başına gelsin diye değil, bu nedenle ihtiyaç var.