Aptallık hiyerarşisi

Aydemir Güler'in “Aptallık hiyerarşisi” başlıklı yazısı 24 Aralık 2012 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Özdil sordu, Göktürk-1 nerde diye! Birinci Göktürk, kamerası İsrail’e sipariş edildiğinden daha doğmadan ölmüş meğer... Meraklısı Perşembe günkü Hürriyet’i bulsun.

Birand ise sora sora Gül’ü sordu: Cumhurbaşkanı’nı niye davet etmemişler?

Özdil’in konusu belli. Burjuva iktisadı ihtiyaçlar sonsuz demiş ya. AKP’nin ihtiyacı, mümkün olsa onu da aşacak.

AKP iktidarda kalmak için sonsuza ihtiyaç duyuyor. Uzaya, sonra daha uzağa!

II. Cumhuriyet’te erk sonsuz derecede merkezileşmeli, yoğunlaşmalı. Patika çok dar anlayacağınız. Erdoğan’ın yanında başkasına yer yok. Gül’e de yok...

Yönetici bloğun içinde birtakım itişmelerle iktidarın zayıf düşmesine tahammül yok. Gül kaybeden taraf konumunda. Eğer bir noktada kaybeden olmaktan çıkmaya başlarsa, Erdoğan’la yer değiştirmeyecek, yapının tamamı sallanacak.

Bir de ODTÜ var.

“Orantısız güç” kavramının üstüne çizik attıran ODTÜ. Böylesine “orantısız” demek için ODTÜ’lülerin ziyaretçileri topluca esir almaları gerekirdi.

Aslında fazlası oldu. ODTÜ II. Cumhuriyet’i esir düşürdü.

Girdikleri yoldan çıkamayacaklar. Çıkmak için Meclis’te silah çekmeleri, gaz bombası ölüm garantisi vermediğine göre gerçek mermi kullanmaları, idamı geri getirmeleri gerekiyor... Olmayacak şeyler değil. Bunları “olmayacak” kılan Türkiye’nin direnç potansiyeli. Bu yüzden Tayyip ve arkadaşları çıkışı olmayan yolda.

Üstelik bizim elimize düşmeden karda mahsur kalıyorlar!

Çok alıştılar, her yağmurda arttırma düzenlemeye: “100 yıldır böylesi görülmedi, 250 yıldır hiç rastlanmadı...” Geçen hafta İstanbul’u kitleyen yağış, kentin çoğu yerinde sulu karın hallicesiydi!

Büyük kentler, sapıklık derecesine varan bir kâr hırsıyla tıka basa arabayla doldurulup boğuluyor. Büyük kentler gözü kârdan başkasını görmeyen sapıkça bir anlayışın sonucunda yönetilemez ve yaşanamaz hale geldi.

Bu anlayışın sahibi sınıfın birkaç üyesi aynı gün helikopterle, az kaldı Boğaza düşecekti. Anlayacağınız, kendileri de yaşanmazlığı paylaşıyor bazen. Paranın fazlası bataklık olup boğuyor.

Erdoğan karışmadan durur mu! Manhattan’a gidip bakacakmışız, her yer böyleymiş. Bu hesapla, Türkiye’nin kuzeyinde kalan coğrafyada sonbahardan itibaren havaalanlarının kapandığına, okulların durduğuna inanmamız gerekiyor.

Aptallar inanabilir. Gitsin kendi baksın!

Gericilik ve piyasacılık abidesi belediyeler, yerel seçimlerde yine çökmezse eğer, bu sonuç, kentleri ve ülkeyi yaşanmaz hale getirenlerin başarısı olmayacak. Çünkü siyasette hep öbür tarafın başarısı gerekir.

Diğer tarafta kendimizi de sayıyorum. Ama başkaları da var!

Her defasında halkın “tedbirli davranmaya” çağrılmasına aracılık eden basın emekçileri de var örneğin. Sel gelirken üst kata kaçtık diyelim ya ev de giderse! Arabada küfeyle tuz mu taşıyalım karda?

Basın emekçileri,

Halkı aptal yerine koyan ve bu arada aptallaştıran çağrıları taşımayın!

Bunun için, önce her fırtınada elde kamera, mikrofon yağmura, kara, fırtınaya çıkartılmayı reddedebilmek gerekiyor tabii. Havanın ne de kötü olduğunu kendi görüntüsüyle kanıtlaması istenen canlı yayıncılar var ya, onları diyorum!

Başkaları da onları aptal yerine koyuyor.

Özetle AKP’nin kurduğu, Erdo-ğan’ın hemen yanı başından başlayıp gelen aptallık hiyerarşisinin bir yerde kırılması gerekiyor.

ODTÜ, bu mümkündür dedi geçen hafta.