Aptalların herkesi aptal yerine koyması

Erdoğan rejiminin adı böyle de konabilir. Bir: Türkiye aptallık tarafından yönetilmektedir ve aptallığın yürütücülerinin rejimin özelliğini kişiliklerinde de taşımaları kaçınılmaz oluyor. Başka türlüsü olmuyor zaten. Örneğin laik bir düzen kurulacaksa, bu kuruculuğun en azından laikler, tercihen ateistler tarafından gerçekleştirilmesi kuraldır. Akla gelebilecek tüm çamur türlerini içeren bir düzen bilime, bilgiye, zekâya falan dayanarak var edilemez.

İki: Aptallar herkesi aptal yerine koyar.

Rusya’dan özür açıklamasının Türkçesinde “kusura bakmayın” ifadesi geçiyor. Bu deyimin Türkçe diplomaside kendine bir yer bulması imkânsızdır. Diploması geleneği Türkçeden çok daha derin, köklü ve eski olan başka dillerde de, gündelik yaşamın “samimi” sözcükleri devletler arası resmiyete sızamaz. Biraz bakındım; Erdoğan’ın Putin’e gönderdiği “kusura bakmama” mesajı İngilizce kaynaklarda “apology”, Fransızca kaynaklarda “excuse” olarak geçiyor. Türkçeye geri çevirecek olsanız, kırk yıl düşünseniz, aklınıza “kusura bakmamak” gelmez!

“İşte özür diledin, hani dilemeyecektin” dense, Tayyip bey “yo dilemedim, ben kusura bakma dedim” diye yanıt yetiştirecek. Zaten hiç beklemediler, daha doğrusu Rusya’nın bu şaka gibi detayı boş verdiğinden emin olur olmaz, tam tamına bu açıklamayı resmi olarak yaptılar!

Herkesi aptal yerine koyan bu siyaset tarzı olsa olsa aptallar tarafından üretilmiş olabilir. Marx küçük dükkân sahiplerinin küçük, sınırlı, durmaksızın kendini tekrar eden dünyalarının kaçınılmaz parçası olarak şekillenen ideolojileriyle dalga geçer ya; bugün Türkiye’deki durum bunun çok ötesindedir ve ülkenin ekonomisi, diplomasisi ve daha birçok ciddi işi küçük dükkân sahibinin aptal kurnazlığına teslim olmuştur. Yarın öbür gün bunlar “ne özrü, biz posta koyduk” bile diyebilirler. Yalan değil, Türkçede “kusura bakma” bir efelenme tonu da içeriyor!

Dünyanın geri kalanı çok mu akıllı? Asla değil. Birleşik Krallık’ta AB referandumunun ardından ortalıkta dolanan bir faşist video vardı, sonucu kutlayan. Bir erkek çocuk, AB’nin marşı olarak kabul edilen Beethoven’in 9. Senfonisinin ünlü bitiş bölümünün üstüne yazılmış aptalca sözleri seslendiriyor: “Biz Birleşik Krallığız, Avrupa Birliği s… git” (Fuck the European Union… We’re the United Kingdom). Tahmin edileceği gibi Avrupa’nın bir dizi halkı küfür kıyametten payını alıyor. Aptallar uygar, okumuş Britanya halklarını, sadece büyük tarihsel bir yalan olarak burjuva demokrasisinin değil, geleceğin büyük hakikati işçi sınıfının da anavatanı olan ülkenin insanlarını toptan aptal yerine koyuyorlar. Emperyalizmin rekabetinden doğan ve kapitalizmin sekiz yıl önceki krizinin sürüp gittiğini kanıtlayan gelişmeyi milliyetçi bir demagojiyle örtmeye çalışıyorlar. Oysa engelleyemeyecekler; referandum tarihe İngiliz faşistlerinin eblehliğinin merceğinden geçerek değil, emperyalizmin çöküşünün bir basamağı olarak geçecek...

ABD seçimlerine yaklaşıyoruz ve çok zamandır aptal yerine kona kona önemli bir bölümünün aptallaştığı sabit olan Amerikan halkı, yakın geçmişin en kanlı emperyalist eylemlerine imza atmış birinin kadınların özgürlüğü adına pazarlanması ile aynı eylem çizgisinin oluşturduğu maliyetlerin azgın bir gerici demagojiyle örtülerek azaltılması seçenekleri arasına sıkışmış görünüyor.

AKP Türkiye’si kuşkusuz rekortmendir. Ancak istisna değildir. Erdoğan’ın geniş ailesi içinde her biri bir başka kötü bakışlı ve aptal sırıtışlı Reagan, Thatcher, Chirac, Sarkozy, Kohl, Merkel, Clinton, Yeltsin ve başkaları var.

Lenin yüz yıl önce Emperyalizm çalışmasında kapitalizmin tarihi ilerleten motorunu artık dağıttığını, baskın ve belirleyici eğilimin gericilik, militarizm, savaş olduğunu saptıyordu. Demokrasinin, barışın, ilerlemenin inkârına dönüşmüştü kapitalizm. İnkâr edilenlere akıl, emperyalist çağın ayrılmaz özelliklerine aptallık eklenmelidir. Aydınlanma, hurafelerin tasfiyesi, bilim insan aklını açardı. Kapitalizm kendi içine kapalı feodal sınırları ve küçük dükkânları yıkarken zekâyı da teşvik ederdi. Artık bitti. Kapitalist emperyalizmin yüz yaşını çoktan devirdiği bir çağda baskın ve belirleyici eğilim aptallaşmadır.

Bir de, binlerce, on binlerce yıllık sömürücü sistemlerin itibarsızlaştıramadığı iyilik ve akıllılık değerleri var insanlığın. Bunları erdem sayanların bu gerici aptallık çamuruyla ne işi olabilir?