Anayasa notları

Anayasa tartışmasına BDP'nin önerisine takıldım doğrusu... Mesele AKP'nin Anayasa gündemiyle yaratmak istediği “gelişen demokrasi” yanılsamasına kapılıp gitmesi değil. Bu zaten beklenen bir durumdu.

Ne yazık ki dahası da oldu: “... seçim barajına ilişkin iki alternatif öneri tarif etti. İlk öneride barajın yüzde 10’dan yüzde 3’e düşürülmesi öngörülüyor. İkinci öneri ise yüzde 10 barajının korunmasını, ancak ülke genelinde toplam 5 seçim çevresinde birinci çıkan partilerin de ülke barajını geçmiş sayılmasını içeriyor.”

Bu BDP'nin önerisi!

İki önerinin birbirinin alternatifi olmasından, ilkinin icabında terkedilebileceğini anlıyorum. Yani BDP'nin asıl önerisi ikincisi olmaktadır ve burada sadece öneri sahibinin baraja takılmamasına çare arandığı görülmektedir.

İyi de, on yıllardır sol ve düzen dışı muhalefet, istikrar adına dayatılan barajın temsil adaletini toptan mezara attığını söylemez miydi? Emekçilerin temsili açısından en elverişli seçim sisteminin 1960'larınki olduğu açık değil midir? Demokrasi adını taşıyan herhangi bir argümanın öncelikle temsiliyete odaklanması gerektiği tezi karşısında en baba liberal bile sıkışıp kalmaz mı? Söyleyebildikleri “yaa, o kadar da demokrasi eksik kalsın...” laubaliliğinden başka bir şey olabilmiş midir?

Tabii, baraj kalksa da burjuvazinin seçim mekanizmasına ilişkin geliştirdiği daha yapısal önlemler oldukları yerde kalacaktır. Burjuva demokrasisinin püf noktası, para. Eğer parayı seçim sisteminin fiili ve meşru direklerinden biri haline getirirseniz, en az kaynakla hareket etmeleri kaçınılmaz olan emekçilerin garantili ve gayet meşru biçimde kapı dışına itileceği açıktır. Dolayısıyla bu eğilim ne kadar önlenebilirse, demokrasi de o kadar var olabilir. Burjuva demokrasisinin, demokrasiye yanaşması için daha az burjuva olmasından başka yol yoktur yani.

Baraj türü kabalıklardan TÜSİAD bile sıkılmış... Rastlantı bu ya galiba BDP'nin önerilerini açıkladığı aynı gün, dernek başkanı da barajın tamamen kaldırılması talebini dile getirdi!

Artık BDP'nin, Meclise kattıkları ufukla övünenlerin, o Ufuk'un kendisinin ve diğer solcu BDP destekçilerinin konuya bazı açıklıklar getirmelerini beklemeye, herhalde hakkımız vardır. Ama kuşkusuz Anayasa tartışmasının bütünü gözönüne alındığında bu pek marjinal bir konu olmaktadır.

Yerim daralmış olmakla birlikte gündemin özü ile ilgili birkaç not eklemeden bu yazıyı kapatmak ise yakışık almayacaktır.

Bir: Tayyip'in anayasası Kenan'ınkini aratacak cinsten. Ama hepsi bu değil! Bu sınırlı paket, aslında AKP'nin Türkiye operasyonunda radikal bir dönemeci temsil edecek. Asıl dizginlerinden boşanma durumu, anayasanın kabulünden sonra gelecek.

İki: Anayasa değiştirme ehliyeti test edilen, olası bir referandumda oylarını yeniden 2007 düzeyine doğru zorlayan bir AKP son düzlüğe girecektir. Bu gündem Türkiye'de faşizmin iktidar yürüyüşünün son derece kritik bir momenti olabilir.

Üç: AKP 2009 sonbaharından beri tökezliyor. Bu tökezlemede, eski kemalist direnç değil, yeni bir sol ve emekçi karakterli hareketlenme ön planda. Aleviler, Tekel işçileri, zamlara karşı çıkan gençlik, bazı sol hareketler dikkat çekiyor. AKP bu cepheyi düzlemenin çaresini bulamadı. Dönüp dolaşıp burjuva muhalefetinin üstünde tepinmekse yetmiyor. Üstelik yeni dinamizm ile yargı kurumu arasında bazı rezonanslar yakalanması da ilginçtir.

Dört: Anayasa paketi sol pürüzlerin düzlenmesi ve yargının açıkça yenilgiye uğratılması sayesinde, AKP'nin geçtiğimiz ayların tatsızlıklarını gidermesinin yolu olarak görülüyor.

Hal böyleyse, demokratikleşme yanılsamasına verilecek en küçük destek affedilmez bir günah olur. Son zamanlarda saray kahvaltısına bahane arayan sol kökenli sanatçılar veya yüksek yargının oluşumunda meclis ve yürütmenin ağırlığını batı örneklerine bakarak tartışan aydınlar bunu yapıyorlar. Oysa AKP grevsiz toplu sözleşmeyle, din eğitiminin daha alt sınıflara indirilmesi fikriyle, yağmacı belediyelerinin arkasında durmasıyla insan aklıyla alay etmekten geri durmamaktadır. Bu arada Adana'nın başından bir belanın eksilmesindeki maksadın, Gökçek ve Topbaş'ı aklamak olduğu da, geçerken bir parantezin içine not edilmelidir...

Durum budur ve AKP arzuladığı yolu katederse Türkiye sonbaharda büyük bir kırılma noktasına gelecek demektir.

O halde gün bugündür. AKP'nin düzleme operasyonunu durdurmak için iki-üç aylık süre var. AKP'den hesap sorulacaksa, zamanı tam da şimdidir.