Alevi açılımını tartışalım

23 Kasım'da Ermeni sorununa bakışa ilişkin yazdığım köşenin sonunu, benzeri bir ayara Dersim başlığında da ihtiyaç olduğunu not ederek getirmiştim. Sonrasında “hani nerde” mesajları aldım. Oysa 24 Kasım'da bir başka yazı açığı kapatmış, ayarın ötesini yapmış bile: Çağlar Yiğit'in katkısında benim kastımdan fazlası var.

Konununsa çok boyutu var. Bir yanı Kürt tartışmalarıyla ilgili, başka yanı Alevilikle... Alevi reformunun son zamanlarda yeniden güncellendiğini görüyoruz. Ne kadar yol alabileceği ayrı.

Her politik açılımın belirli motor güçleri olur. Alevi açılımının motoru AKP zihniyeti değildir. AKP iktidarını sağlamlaştırdıkça veya iktidarını korumak için oklarının ucunu sivriltmek, tabanının önüne somut can düşmanları resmetmek ve bunun karşı yakasında da muhalefetin sırtından sopayı eksik etmemek gibi ilkelerle hareket ediyor. Bırakacağı her boşluktan ille devrimci yükselişlerin gelmesi gerekmez. Boşluk, AKP'ye yönetim zaafı olarak geri dönecektir. O durumda egemen güçler nezdinde bu iktidarın alternatifsizlik iddiası su götürür hale gelir. Özetle AKP Alevi düşmanlığından vazgeçemez. Açılım sürecinin gücü AKP'den gelmez.

Peki Alevi hareketi haklarını söke söke almakta, bir reformu dayatmakta mıdır? On yıllara yayılan mücadele ve bugün süren örgütlülük hafife alınamaz. Ancak “hak talebi” kurumsal bir temsiliyetle güce dönüşür. Alevi kurumlarının bu anlamda potansiyelleri iki açıdan sorgulanmalıdır.

Bir: Haziran Direnişinin toplumsal bileşimi parça parça gözden geçirildiğinde, mutlak destek ve aktif katılım açısından başı çeken Alevi dinamiğinin, kurumsal olarak devreye giremediği rahatlıkla seçilebiliyor. Alevi yurttaşlar kendilerini öne atmıştır, ama kurumsal temsiliyet kendini hiç hissettirmemiştir.

İki: Kurumsal temsilciler bütünlüklü bir Alevi reformunun değil, bazı taleplerin peşindedir. Nedeni aslında basit. Bütünlüğün günümüz Türkiye'sinde sağa çekeceği ve sağcılaşmanın Alevi kitleleri rahatsız edecek olması. Açılımın Çamuroğlulu birinci raundunda bu yaşandı. Aleviler dedelerinin memurlaştırılmasına, kültür ve inançlarının devlet çatısı altına çekilmesine itiraz etmişlerdi.

Yani Alevi dinamiği soldadır. Ama Alevilerin Türkiye ortalamasına göre hayli örgütlü olmalarına karşılık temsiliyetleri zayıf. Solcu, örgütlü bir topluluğun neden temsiliyet sorunu çektiğinin yanıtı, ideoloji ve politikada aranmalıdır. Alevi hareketi ideolojik ve politik olarak yönsüzdür.

Alevi düşmanı AKP, yönsüz Aleviliği açılım tezgahına getirmeye bakıyor. Boşluğu gören AB bu alana hamle yaptı geçen gün. Cemevi kurma derneğinden hareketle cemevlerinin ibadethane olarak değerlendirilmesinin ve bu temelde eşitlik istemenin destekçisidir Avrupa. Avrupa'da, geçmiş sınıf mücadelelerinin ürünü kimi demokratik kazanımların var olduğu ve bizim gibi ülkelere bunların ilerletici etkide bulunduğu tezi artık bıkkınlık verdi. Tümüyle yalan değil, ama AB Ukrayna'da Hitlercilerle iş tutarken, kıtanın politik başkentlerine 5-10 km mesafede IŞİD'e asker devşirilirken bu tez olayı açıklamamakta, tersine saptırmaktadır. AB emperyalizmi kolay kolay demokratik açık vermez! Bizim varsayımımız bu olmalı. Bu ilkesel refleks daha az yanlışa sürükler.

İçerdeyse yargının AKP'ci mi muhalif mi olduğunu bilmediğim bir kolu, nerenin ibadethane olup nerenin olmadığına mahkemelerin hukuken değil kişilerin vicdanen karar vereceğini ilan etti. Eğitimi gericileştirmekten sorumlu bakan aynı gün ders kitaplarının gözden geçirilebileceğini müjdeledi.

Devre tamamlanıyor. Alevilik başlığında AKP ile süregiden tartışmalar, kim tarafından olursa olsun hep dinselliğe bitiştirilmektedir. Tartışılacak olan cemevinin caminin eşdeğeri olup olmadığı vs.dir. Zaten AKP'nin en temel çabası da Aleviliğin mezhep olarak tanımlanmasıdır...

Bu bir demokratikleşme mi? Öyle denebilir. Mezhepler arasında hak eşitliğine kağıt üstünde de olsa yaklaşılıyorsa, bunun adı demokrasi olabilir gerçekten.

Ama bu Aleviliğin sağa çekilmesidir. Ne kadar solcu olduğunu Haziran'da çocuklarını toprağa verirken gösteren Aleviliğin sağcılaştırılması AKP rejiminin kök salması anlamına gelir. Dedim ya, zaten açılımın amacı bu.