AKP’ye karşı ne yapmalı?

Kısa yoldan “düzen içi muhalefet ne yapıyorsa tersini” diyerek, başlıktaki sorunun içinden çıkabiliriz.

Ama biraz açalım…

Düzen içi muhalefetin iki adresi var temel olarak. MHP ve VP muhalefet olmaktan çıktıkları, İyiP’in ise karakteristik özellikleri henüz açıklık kazanmadığı için, CHP ve HDP ile yetinmek durumundayız.
HDP’li (ve Kürt bölgesindeki bir dizi yerleşimde DBP’li) belediye başkanları görevden alınıp kayyum atandığında bir süre beklemiş, sonra dile getirmiş ve yazmıştık. Bir yerel yönetim belediye
başkanından ibaret değildir ve çoğu Kürt belediyesinde AKP’li bir kayyum-başkanla çoğunluğu HDP’li meclis üyeleri çalışmaya devam etmektedirler. Bu durumda merkezi iktidarın görevden alma, hapse atma gibi baskıları, muhalefet (ve dahi muhatap!) tarafından en azından sineye çekilmiş olmaz mı?

Oysa belediye meclisi görevden çekilebilir ve mekanizma kilitlenebilir. Seçime gitmek zorunlu kılınabilir. Başka direniş biçimleri geliştirilebilir… HDP bunları tercih etmemiştir.

Benzeri açık mücadeleleri CHP zaten tercih etmiyor. Kuşkusuz CHP’li başkanlar henüz terör örgütü üyeliği türünden sert suçlamalarla ve bir kampanya halinde tasfiye edilmiyorlar, görevden alınanların yerine yine en büyük grubunu aynı partinin oluşturduğu meclisler seçim yapıyor. Ama iki partinin tutumları arasındaki fark, mücadele yöntemi ve dili açısından pek cılızdır. Sonuç olarak CHP de bir temsilcisinin görevden alınmasını sineye çekmiş, yerine başkasını görevlendirmeyi tercih etmiş olmaktadır.

Bu asla olamaz, demiyorum. Ama bugün oluyorsa: Sanki AKP’nin bu önlemleri, olağan “demokratik” sistemin sıradan bir parçası. Sanki iktidarın baskıları meşru ve yasalara uygun, olaylar sıradan
soruşturma. Açık söyleyeyim, olağanüstü halin adından bellidir, sıradışı bir şey olduğu. OHAL’i normalize eden ise iktidar değil muhalefettir!

“Ama şöyle ama böyle” demesin kimse. Belediyelerdeki durumun tam bu kalıba uymadığını düşünen varsa, parlamentoya baksın. Dokunulmazlığı olan parlamenterlerin alınıp götürülmesini, mahkemeye çıkartılmadan yargılanmasını, mahkum edilmesini sineye çeken bir parlamentodan söz ediyoruz.

Başka da var… Bana sorarsanız, bir siyasi hareket hapisten yönetilemez. Mücadelede karşı tarafça esir edilen liderlik, sağlıklı karar ve uygulama koşullarına sahip bir yenisi ile ikame edilmelidir. Ama genel olarak düzen muhalefeti pasif konumlanışı nedeniyle baskıcı kararlara meşruiyet hediye etmekteyse, herhangi bir liderlik değişimini de bu sade yaklaşımla değerlendiremeyiz.

Kimseyi işaret etmeyeceğim, ama bir gerçeği dile getirmek durumundayım. Fethullahçılığın AKP’nin ta kendisi olduğunu biliyoruz. Defalarca söyledik, Tayyipçilik ve Fethullahçılık organik bir bütündür ve bu nedenle siyasi krizin bu türünün çözülebilme ihtimali yoktur. Buraya kadarı tamam. Ama Fethullahçılık tanım gereği her kuruma, her partiye girip yerleşen bir kadro hareketiydi ve bunu hayata da geçirdiklerini biliyoruz. Eee, buradan CHP için nereye varılacağı belli değil mi? CHP çevrelerinde kimin neci olduğuna dair bilgi ve dedikodudan geçilmediğini bilmiyor muyuz? Dahası Genel Başkan danışmanının içeri alındığı ve gık çıkmadığı görülmüyor mu?

CHP'de temsil olunan muhalefet yöntem ve dili, küçük burjuvadır. Sandal batarken “ayakkabılarımı, paltomu çıkartıp atmadan yüzebilir miyim acaba” der küçük burjuva. Yılanın ona değmeme ihtimaline inanır veya bunun için dua eder. Gözlerini kapatıp yüze kadar sayar… Oysa CHP bir büyük burjuva partisidir. Büyük burjuvazinin olduğu kadar gerçekçi, acımasız olmak zorundadır. AKP bu açılardan CHP’nin bileğini durmaksızın bükmektedir.

Sonuç olarak CHP kendi Fethullahçılarını temizlemek yerine kulağının üstüne yatmıştır. Bunlardan bazıları Fethullahçılığını gizlemek veya unutturmak için CHP’cilik de değil, alenen Tayyipçilik yapmıştır ve CHP bunu da görmezden gelmiştir. Bir süredir hız kazanan CHP operasyonları, AKP’nin gücünü ve becerisini değil, CHP’nin şaşkınlığını, çıkışsızlığını kanıtlamaktadır.
AKP ile ilişkilerde bütün bunlar yapılıyorsa, nedeni AKP’siz bir Türkiye düşünemiyor olmalarında.

Vazgeçemedikleri sermaye ve piyasadır. İmamların, yobazların ortadan tamamen kalkmasına hiç ihtimal tanımıyorlar. AKP’yi en fazla eleştirdikleri şeyin dış dünyayla ilişkileri olması da cabası!
Emperyalizmle aramızın bozulmasına üzülüyorlar…

AKP ile mücadele edilmelidir. AKP ile mücadele etmek için onda cisimleşen her şeyden kopulmalıdır.

Bunlar içinde burjuvalığa özenmekten ve küçük burjuvalıktan vazgeçilmesi de vardır.

Ne çare ki, sınıfsallık “vazgeçilecek” bir şey değil. Türkiye’de düzen siyaseti, bu düzenden kopmayı göze almadan ciddiye alınır bir muhalefet yürütülemeyeceğini gösteriyor. Hal böyleyse AKP düzenine boyun eğmeye razı gelmeyenler için çıkış yolu bellidir. Düzenden kopmayı göze alamayanlar AKP’ye yenilmeye mahkumdur.