AKP’nin şansı

Aydemir Güler'in “AKP'nin şansı” başlıklı yazısı 14 Haziran 2013 Cuma tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Mayıs sonundan Haziran’ın ortasına gelip dayanan kitle hareketinin üstüne çok şey bina edilebilirdi. Taksim Dayanışması’nın “gerçekçi” taleplerinin Erdoğan’ın kanına dokunduğu açık. Ama bunlar bir yana, “hükümet istifa” sloganı bile asla karşılıksız değildi.

İktidar bu olasılık karşısında sarsıldı, şaşırdı, sonra son derece sakil bir komplo/yalan modeli kurdu. 11 Haziran’da ajanlar ve TOMA’lar eliyle oynanan piyes, akşam saatlerinde onlarca kişinin ölebileceğini bile bile 50 bin kişinin üstüne gaz sıkılması... Cami, türban, içki demagojileri.

Piyes ve diğer yalanların inandırıcı olmamasına karşın AKP cephesinde bir toparlanma sağladığı açıktır.

Kendiliğinden bir kitle hareketi için iki hafta hayli uzun bir süredir. Hareketin, bu kadar zaman, kendisini politik olarak üretebilmesi için etkin bir önderlik gerekirdi...

Ancak hükümetin elinden geleni yapmasına ve direnişin elinden gelenin sınırlı olmasına karşın, bana sorarsanız, AKP’nin asıl şansı Meclis muhalefetidir!

Onların şansı, bizim sorunumuz, Meclis muhalefetinin, yani AKP dışında politik kimliği en belirgin kesimlerin mutlak isteksizliğidir. Meclis partileri önderlik etmedi demiyorum. İsteksizlikleri, süreç içinde bir politik doğrultunun gelişmesinin önünde tıkaç oldu.

CHP, Haziran’ın 11’ini 12’sine bağlayan gece olağanüstü toplandığında umutlananların ağzı açık kaldı. Cumhurbaşkanı’na “parti başkanlarını bir araya getir” demek için gündüz çuvala mı girdi de, gece bir buçukta toplandılar!

MHP’nin topu değil kendini taca attığını söylesek yeridir. Milliyetçi faşizm, İslamcı faşizmin yedek lastiğidir. MHP hareketi küçültmeye çalıştı.

BDP ise, “meydanların Ergenekonculara bırakılmaması” biçiminde büsbütün yanlış bir tariften yola çıkmış ve siyasi iktidara karşı değil, hareketin içindeki asıl dinamiklere karşı işlev üstlenmiştir. Oysa bu çapta bir kitle hareketi herkese kucak açardı. Yıllardır Türkiyelileşmek derlerdi ya Kürt siyasi hareketi, ayağına kadar gelen “Türkiyeli” olma şansını tepmiştir.

Eleştiriyorum, ama alanlara koşan CHP’li vekillerin çoğunluğunun samimiyetinden kuşku duymuyorum. AKP’nin durdurulabileceğinin örneğini veren BDP’li Önder için de öyle.

Ama sorun bireysel değil ki...

Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanlığı’na geldiğinde, “İkinci Cumhuriyetin Halk Partisi kuruluyor” demiştim. Ayak sürüyen Baykal’ın yerine bir uyum süreci başlatılıyordu. Artık CHP “ne yapalım, olan oldu” diyecek, yeni rejimin muhalefeti olacak, AKP’ye meşruiyet armağan etmiş olacaktı.

Kemal Bey ne yaptığının farkında mı, bilemiyorum. Ama misyonunun bu olduğunu kanıtladı. Halk hareketi karşısında istifa değil görüşme isteyen bir anamuhalefet! Uyumlu CHP budur...

Geriye BDP kalıyor. Her gün başka ses veren Kürt siyasi hareketinin ortak paydası ilk günlerde yazılan “Hükümetin değişmesi gibi bir gündemimiz yok” yaklaşımıdır. Bu tavır Kürt hareketinin Taksim direnişini kendisine rakip olarak hissetmesinden başka sonuç üretemezdi...

Meclis muhalefetinin tamamı AKP’nin şansı olmuştur.

Hep birlikte tıkadılar.

Tıkayamayabilirlerdi. Tek bir koşulla. Tabandaki muazzam enerji doğru politik hedeflere, taktiklere kanalize edilebilseydi. Bütün ideolojik, politik karalamalara, manipülasyonlara karşı önlem geliştirebilen bir yapı olsaydı...

Yenilgi ihtimali ise yok. Türkiye’nin artık başı dik. Bundan büyük zafer olur mu?

Ayrıca, daha devam ediyoruz. Nereden devam edeceğimizi öğrene öğrene...