AKP’yi Terbiye Etmek AYDEMİR GÜLER

Sanırım birden fazla sol.org.tr yazarı yolsuzluğun ülkemizde hükümet olmayı engellemeyeceği konusunda yazdı.

Yaşananlar konusunda, bir mizah dergisinin alt alta üst üste dövüşen Doğan ile Erdoğan'a "Durun, siz kardeşsiniz" seslenişi yerindedir. Aynısını CHP'ye yöneltmek, namusluluk kriterlerini bilmem ama, yolsuzluk icraatı açısından AKP'ye yetişmesi mümkün olmayan muhalefet partisine haksızlık olur.

Ancak kardeşlik baki!

AKP de zaten bu noktadan savunuyor kendini: "Hepimiz böyleyiz." Ya da kardeş... Fırat'ın malum program finalinde anlattığı ve "meclis çatısı altında böyle şey mi anlatılır"dan daha fazla tepki almamış gibi duran fıkranın özü buydu: Biri ötekine "yellenme ayıp" diyor, yanıt "sen de baltanın sapını kırmıştın" oluyor...

Türkiye toplumu çalıp çırpanlara "kamusal" alanda ilan edilmesi mümkün olmayan pozitif duygularla bakar. Belki üstünde yaşadığımız topraklarda halkların büyük (belki aşırı) bir hareketlilik sergilemeleriyle, sonradan veya geç gelenlerin bir şeyler elde etmek için hissettikleri aceleyle, bunun ahlakı ezip, yolsuzluğu meşrulaştırmasıyla falan da ilgilidir ancak, asıl belirleyici ve çarpıcı olan, kuşkusuz bizim çoktandır toplumsal çürüme adını verdiğimiz olgudur.

Türkiye toplumu, geçmişte, hırsızlığı siyasal anlamda bir parti veya lideri terk etmek için, nadiren yeterli gerekçe saydı. Artık kesinlikle saymayacaktır. Durum ne yazık ki budur! Sıradan çoğunluk yağmayı mahkum etme değil, "kardeşliğin" bir ucuna tutunma eğilimi gösterir.

Yolsuzluk Türkiye'de siyasal dengeleri yeniden düzenleyecek bir motor güç asla olamaz. Yolsuzluk tartışmaları, gerçeklerin bir biçimde keşfiyle doğmaz. Olsa olsa başka asli nedenlerin yansısı olur.

Haftalık soL, Deniz Feneri-Ergenekon, Alman-Amerikan rövanşlarına işaret etmekte son derece haklıdır. Tartışmalar aynı zamanda bir kaynak bölüşüm mücadelesini yansıtmaktadır.

Yansı dediğiniz şey ise dolayımlı olmalıdır... Bir köşede Aydın Doğan'ın oturduğu tabloda dolayım falan yoktu. Bu çarpıklığı düzeltme görevi üstüne düşen CHP, uzun süredir ilk kez bir gündem maddesinde atağa kalkmış ve puan toplayan taraf olmuştur.

Ama buna da dikkat edilmelidir. CHP'nin topladığı puanların oyla ilgisi tali, tartışmaların yansıttığı geri plan gerçeklikleri daha önemlidir. Kuşkusuz AKP gerilemekte ve CHP kazanmakta. Kaybedilip kazanılanı kısa yoldan seçimlerde kullanılan oyla özdeş saymamak gerekir.

Seçime "geri plan gerçekleri" damga vurur. Başka özelliklerinin yanı sıra, etik değerlerle ilişkisine yukarıda değindiğim bir toplumun oylarını manipüle edecek çok vasıta bulunur...

AKP'yi asıl üzen de, birtakım sakil işlerinin ortaya dökülmesi, mahcup olmak falan değil. Bu süreç, büyük sermayenin AKP'ye şiddetli bir uyarısıdır ve uyarının, en azından bu konjonktürde emperyalist odakların bazılarıyla frekans tutturduğu açıktır. AKP, 2007 seçim başarısına, muhalefeti etkisizleştirmekte gösterdiği ataklığa, emeğe saldırının en cengaver yürütücüsü olmasına, emperyalizmle ilişkileri Türkiye kapitalizminin ilginç ve özgün çıkarları çerçevesinde sürdürmekteki özenine vs karşın, burjuvaziden gelen mesajı farklılaştıramamıştır. Büyük burjuvazi AKP'yi farklılaştırmakta ısrarlıdır.

Bunun çok çeşitli nedenleri olması bir yana, AKP'nin değişmemekte ısrarının nafile olacağı bilinmelidir. Bir kere, beklenen ölçüde bir ekonomik krizin hükümet partisini vurmaması imkansız. İkincisi, en iyi işbirlikçi rolü -hele TSK ile MHP'ye bakarsanız- AKP'ye tapulu değil. Üçüncüsü, ısrar, hükümet partisinin, temsil etmekle yükümlü olduğu egemen sınıfları tehlikeli biçimde bölmesi anlamına gelecektir ki, bu suç her türlü affın kapsamı dışında kalır...

Lakin AKP'nin alternatifi CHP olamaz.

CHP, çoktandır son derece kısa dolayımlarla siyasette temsile alışmış büyük burjuvaziyi tatmin edemeyecektir. Sınıf dengeleri, burjuva egemenliğine bir tutam sosyal-demokrasi eklenmesini hiç gerektirmemek, tersine imkansız kılmaktadır. Bu parti, seçimlerde "mecburen" ikinci çıkan, kimsenin isteyerek oy vermediği bir tuhaf oluşumdur. AKP döneminde ağırlığı giderek artan emperyalizmin de CHP politikalarında kendini bulması söz konusu olmayacaktır.

Yeni oluşumların kaçınılmaz olduğu bir döneme giren burjuva siyasetinde, bir dönem Çiller-Karayalçın-Yılmaz türü isimlerin iş gördüğü yeni imalat devresi, bence kapandı. Önümüzdeki sürecin yeni oluşumlarının kaderi bunlara değil Boyner-Uzan-Mumcu gibilerin iflas dizisine benzeyecektir.

Gündemde şimdilik bir "AKP reformu" var. Türkiye burjuvazisi, siyaset namına, bula bula "şeriatçıları terbiye" seçeneğini bulabilmektedir.