AKP sarsılıyor

Diyanet İşleri Başkanı makam otosunu 1 milyon avroya satışa çıkartmış. “Abdestsiz binilmemiştir” diye yazmışlar. 1 milyon avroluk yiyicilik kaç abdestle temizlenir?

Daha önemlisi, Mehmet Görmez'in arabayı başa bela sayma noktasına nasıl geldiğidir. Başkanın mühim adamı Mehmet Bey'in, reisin tarzından kopuşunun resmidir satış ilanı. Tayyip Erdoğan'a yakışanı biliyoruz: “Tabii ki devlet parasıyla gezeceğim.”

Anlaşılan Mehmet Bey tırsmış.

AKP mitinglerinde tuhaflık var. Gerçi eskiden de durum çok farklı değildi, ama yeni hocanın sorularına sürekli yanlış yanıt veren bir toplulukla karşı karşıyayız.

“2001'de kim hükümetteydiii?” Soru zor, yanıt hoş: Ak Partiii... Ertesi gün kolay yerden geliyor: “Suriyeli kardeşlerimizi Esed zulmüne teslim eder miyiz?” Ama kitle tembel: “Eveeettt!”

Erdoğan “çekil kenara, ben konuşacağım” diye yerinden fırlamamışsa şaşarım. “Zaten konuşuyor, bir şey fark etmez” diye bakmayın... Erdoğan'ın AKP'yi emanetçiye bırakması, yalnızca başkanlığa geçişin bir basamağı olarak kurgulanmıştı. Cumhurbaşkanı, başbakan, parti başkanı, icabında Diyanet ve bilumum riyaset makamının tamamı tek elde toplanacaktı.

Ama köprüde trafik sıkıştı. Erdoğan'ın tek adamlı fiili diktasından Anayasal diktatörlüğe geçişte sorun çıkıyor. Köprüyü geçene kadar ortada birden fazla “adam” olacak ve gücün bu kadarcık dağılması bile yetti. 

Yani mesele hocanın zor yerden sorması değil. Her durumda cehalet ve yozlaşmanın timsali olarak abuk sabuk yanıtlar vermesi kaçınılmaz olan AKP tabanı artık enerjik bir modelin parçası olamıyor. Model sarsılıyor, yanıtlar, ilan ve başka şeyler sarsıntıya eklemleniyor.

“Başka şeyler”in başında koalisyon tartışması var. Uzun süredir bu kadar ağır bir stratejik hata yapmamışlardı! Birinci çıkacağından kimsenin kuşku duymadığı bir parti neden ciddi gerileme olasılığını kendi eliyle gündeme getirir? Erdoğan kapıyı 400'den açtı, sonra beklenti 276'ya çekildi!

AKP'nin sandalye kaybetme ihtimalinden daha ilginç olan, bu örnekte de görülen enerji kaybıdır. Son olarak; AKP uzun süredir ilk kez gündemi belirleme yeteneğini yitirmiş, muhalefete laf yetiştirme derdine düşmüş görünüyor. Seçim dönemi AKP'si bildiğimiz Tayyip AKP'si olmaktan çıkıyor.

Daha önce yazdığım gibi, buradan hareketle yalan yanlış hesaplar yapmak ya akılsızlık ya manipülasyon olur. Söz ettiğim gelişmelerden memlekete demokrasi falan gelmez. Kolay çözüm vaatleri halkın örgütsüzlüğe çağrılması ve mücadeleden uzaklaştırılmasıdır. Geçelim.

AKP'nin sarsıntıyı gidermek için son bir ay ne yapacağı kritik. Malı mülkü satışa çıkartmaya devam edemezler, kopya vermek yetmez, Erdoğan yüzü ve dili düşenleri tokatlamaya yetişemez... Yeni kartlar çekiliyor. Kuran gibi, Suriye operasyonu gibi. Bunlara 1 Mayıs'ta az tutulan biber gazını ekleyin. Erdoğan Taksim'in şaşkın polislerine baktıkça niye çekip vurmuyorlar diye küplere binmiş olabilir. Bir ay boyunca gerilimin artacağı kesin.

Özetle AKP'de titreklik ve hata yapma olasılığı artıyor. Önlem niyetine Erdoğan tarzından başka  çare de bulunamıyor: Din ve şiddet. Alenen, edepsizce.

Ama ne çare ki, burda da kararlı biçimde yürüyemezler. Demek ki sarsıntı sürecek.

Bu durumda, kaç sandalye kime gider, koalisyon olur mu tartışmalarından daha önemlisi var: İktidar sarsılıyorsa, halkın mücadele isteğinin, örgütlenme olasılığının önü açılır.