AKP ha düştü ha düşecek mi?

AKP'li yıllara dair bizim yaptığımız tasniflerden biri 2011 Haziran seçimlerine işaret ediyor. Rejimin geri dönülmez biçimde yıkılışı ve hayat boşluk tanımadığı için yıkılışla aynı anlama gelmek üzere İkinci Cumhuriyetin kuruluşu...

“Hayat boşluk tanımadığı için”... Yoksa ilkinin yerine pek sağlam bir diğerinin kurulmuş, yerleşmiş olması anlamında değil.

Ortaya attığımız teze yeni rejimin temellerinin çürük, iddialarının gerçekleşmesi olanaksız olduğu saptamalarının eklenmesi gerek. Türkiye'de bu ölçüde islamcılığa direnecek aydınlanma birikimi, bu ölçüde piyasacılığa dur diyecek bir modern emekçi birikimi, bu ölçüde işbirlikçiliği ve teslimiyetçiliği reddedecek bir bağımsızlıkçı, yurtsever gelenek ve tüm bunlar üstünden AKP'yi hırpalayacak bir devrimci sosyalist akıl vardır. Birinci Cumhuriyetin çökertilmesi bunların yok olması anlamına gelmemiştir.

Bu hatırlatmalar şuraya gelmek için: Ben (de) yazmıştım 2011 öncesinde AKP'nin yapıp ettiklerini hafifsemek, eski rejimin sömürücü, halk düşmanı karakteriyle karşılaştırıp bir görelilik kuramıyla AKP'yi aklamakla el ele giden bir tutumdu. Buna karşı, yaşanan dönüşümün ciddiyetine ve AKP'nin gücüne vurgu yapmak gerekirdi.

2011'den itibaren ise, sabah akşam aynı vurgunun tekrarlanması yeni rejimin zayıflıklarının üstüne karamsarlık şalı örtmek olacaktı. Artık AKP'nin gücüne değil zaaflarına işaret etmenin zamanı gelmişti.

Sol her durumda devrimci olanakların kılavuzluğunda akıl yürütür. Birinci Cumhuriyet tahrip edilirken cumhuriyetin tarihsel kazanım ve değerlerinin sahiplenilmesi devrimci olanakların ana kanalını ifade ediyordu. Sosyalizm bu değerlerin üstünde yükselebilirdi ancak.

Sonra, İkinci Cumhuriyetin sosyalist eleştirisi devrimci olanakların olası tek yatağı haline gelmiştir.

Geçerken isterseniz, soL portalın düzensiz okurları için, şu “önce” ve “sonra” diye adlandırdığım dönemlerin arasına geçişi anlatmak üzere geniş anlamıyla Ergenekon'u yerleştirebiliriz. Bu parantezi kapatıp devam edelim.

AKP'nin gücüne veya güçsüzlüğüne vurgu yapmanın böyle bir rasyonalitesi olmaya devam edecek. Ama tam da bu ara bir ayarın yapılmasının zamanıdır. İkinci Cumhuriyetin çok deliği var demek, AKP ha düştü ha düşecek demek değildir.

Ayar zamanıdır, zira 29 Ekim rönesansını siyaset alanına belirleyici bir geri dönüşün miladı sayan ulusalcılar tam da bu iddiadadır. İddiaya göre AKP, erken veya zamanında, ilk seçimde çökecek, Türkiye 1930'lara, asrı saadete dönecektir!

Zamanıdır, zira köklü bir Kürt reformu içeren yeni Anayasa olmayacaksa, Kürt hareketi çözümü başka yolla yaratacak noktadadır!

Zamanıdır, zira Türkiye devrimci hareketinin kimi kesimleri AKP'yi üniversitelerden başlayarak tasfiye etmeye başlamıştır!

Zamanıdır, zira Türkiye'de, bu adreslerden herhangi biriyle özdeş olmayan kimi çevreler dahil, birileri de kemalist, kürt ve sosyalist ittifakının işi bitireceği yönünde analizler yapmaktadır!

Kimse kusura bakmasın, saydıklarımın tamamını kapsayarak “sol”un bütün bu kesimleri hayal görmektedir.

Böyle giderse başlarına gelecek olan bellidir. Ulusal sol, AKP'nin iki kişiden birinin değil de on kişiden dördünün veya yirmi kişiden dokuzunun-yedisinin oyunu almasını seçim hilebazlığına havale edecek, seçim sonuçlarında kendine yontacağı küsurat arayacak, rönesansının tabanını ise sosyal-demokrasinin Baykal'a da Kılıçdaroğlu'na da rahmet okutturacak yeni versiyonlarına teslim edecektir!

Böyle giderse Kürt hareketi bölgenin pragmatik rüzgarlarına yelken de açmaz, balıklama atlar. Unutmayın, ABD'nin Irak'a saldırısının 10. yıldönümü bu yılın Newroz'una denk gelmektedir!

Böyle giderse AKP'ye en büyük hizmeti, bugünkü örgütlülük düzeyiyle polisiye vaka niteliğini aşması imkansız olan devrimci hareket yapacak, iktidar ne zaman ihtiyaç duysa bu kesimin duyarlılık alanlarına dokunuverecektir. Sonra gelsin tutuklamalar, saçma sapan davalar, okuldan atmalar. AKP'nin bunlardan bir rahatsızlık duyacağı yoktur, siyasal ve toplumsal gücü sınırlı bir “düşman”a ise çok ihtiyaç duymaktadır.

Böyle giderse ittifak analizcilerine bir şey olacağı yoktur. Daha doğrusu bu kesimler hem yeterince “yapıcı” davranmaması kaçınılmaz olan diğerlerinden eleştiri malzemesi bulacaklar, sosyalist harekete de hep aynı teraneyle sesleneceklerdir: “Zamanı değil.”

Oysa...

AKP'nin zaafları çoktur, ama çok zaaflı AKP çökmeyecektir. Ya da çökerse yerini beterine bırakacaktır. AKP yarın gidecekmiş veya etkisiz eleman durumuna düşecekmiş havasına girenler görülmemiş bir hüsrana sürüklenir. Öyle ki, muhalif kamuoyunun hüsranı bugün AKP'nin en büyük enerji kaynağı olur.

Oysa, ulusalcılık sol olarak devrini tamamlamıştır. Kürt hareketinin sol olmadan ideolojisiz, siyasetsiz ve ilkesiz bir konuma yerleşeceği açıktır. Devrimci olanak dediğimiz şeyse devrimcilerin kendilerini abartmalarıyla bulunmaz. Sosyalizm ise benzemezler arasında bir acaip çöpçatan rolü üstlenerek güçlenmeyecektir. Sosyalizmin kendisi alternatiftir.

Üstelik ulusalcı olmayan sosyalizm tarihsel değerlerin tek gerçek sahibi, Kürtçü olmayan sosyalizm halkların kardeşliğinin tek samimi temsilcisidir. Öznel konumuna gerçekçi yaklaşan sosyalizm bugün AKP'ye meydan okuyacak siyasal akla ve örgütlenme olanaklarına sahiptir.