AKP geriliyor mu?

Seçime doğru anket ve öngörü savaşları daha çok kızışacak. Denecek ki, o yükseliyor, diğeri sallanıyor, öteki “şöyle şöyle yapmaz ise kesin çöküyor”... Anketlerin mevcut durumu yansıtmaktan ziyade siyaseti yönlendirmeye yaradığını, bu son derece yalın ve kaba olmakla birlikte sık sık unutulan gerçeği bir yere not etmek gerek.

Anketlerin gerçek verilere ulaşamayacağını söyleyemeyiz elbette. Ancak sonuçlarını bildiğimiz anketler, yalnızca yayınlananlar, daha doğrusu bir piyasa kurumu olan medya tarafından pazarlananlar oluyor.

Bu yazının başlığının söz konusu piyasayla ilgisi yok. Yeri gelmişken okura yapacağım öneri ise şu: Siz siz olun, yayınlanan verileri gerçeği yansıtıp yansıtmadığı açısından değil, yayınlayanların politikalarında nasıl bir işlev gördüğü açısından değerlendirin!

Ben burada yakın zamanlarda hissedilen bazı efsanelerden söz etmek istiyorum.

AKP'nin bir süredir yaşananlardan olumsuz etkilendiği görüşü... Buna göre, Ergenekon'da gazetecilerin tutuklanması, artık bitmeyeceği anlaşılan sınav skandallarının birbirini izlemesi ve bu skandalların tetiklediği gençlik hareketi, Yüksek Seçim Kurulunun bağımsız aday operasyonunun yeni bir “demokrasiden uzaklaşma” göstergesi oluşturması, Kars İnsanlık Anıtının yıkımına başlanması gibi gelişmelerin her biri AKP'yi önemli ölçüde oy aldığı orta sınıflardan uzaklaştırmakta, dinci-liberal ittifakını çökertmekte, liberal, kentli, modern taban boşa düşmekte...

Örneklenen bütün bu gelişmelerin AKP cephesinde mükemmel düzeyde ve ayrıntılarına varıncaya dek tasarlandığı, bu anlamda memleketin bir kumanda merkezine hapsedildiği, kuşkusuz doğru olamaz. Bu kadarı saçma, ürkütücü, çıkışsız bir fantezi...

Ancak gelişmelerin toptan AKP'nin aleyhine olduğu fikri de, bana kalırsa bir o kadar temelsizdir. AKP'nin sadece solculara değil, kentli, modern, liberal kesimlere de kaba ve saldırgan görünen ataklarının dinci, muhafazakar, sağcı, taşralı tabanı konsolide ettiği, hareketin kadrolarına özgüven yüklemesi yaptığı görmezden gelinemez. Memlekette kendisine karşı kitap yazmayı düşünenlerin bile hesabını görecek bir otorite ve iktidara sahip olmak, AKP tipi bir siyasi hareket için enerji kaynağıdır. Bu tür örneklerde kayıplarla kazançların bileşiminden ne çıkacağı, toptancı bir değerlendirmeyle hesaplanamaz.

AKP icraatının sınav ve YSK türü örnekleri, bu sütunda daha önce yazdığım gibi, aynı zamanda yeni rejimin önemli karakteristik özelliklerini içeriyor. Yeni dinci cumhuriyette nesnel veya tarafsız sınav düzenleyiciler, hakemler ve hakimler olması beklenmemelidir.

Yani AKP büsbütün yersiz saldırganlıklarda bulunmamakta, kendi düzenini bugünden kurmaktadır. Bu yolun destekleyicileri az değildir, dolayısıyla yol kazalarının mutlak anlamda ters tepeceğini düşünmek için neden yoktur.

“Helal olsun bize” diyenler, ÖSYM örneğinde daha az ve sessizce davranıyor olmalı. YSK örneğinde ise, ne dedikleri çok anlaşılır olmasa da yüksek sesli bir homurdanma içindeler...

Bu iki örnekte AKP'nin (ve denetlediği kurumların) karşısına başka özneler çıktı. Birincide liseli hareketi genel olarak solu besliyor, ancak özel olarak seçimlerle ilgili güçlü bir referans oluşturmuyor. Olsa olsa AKP'nin yıpranması üstünden bu parti dışında yer alan ve sol sayılan alternatiflere alan açıyor. Kuşkusuz gençliği temsil ettiği en fazla hissedilen partiye en geniş alan açılacak. Seçime yansıyanın çok ötesinde bir öneme sahip bu gelişme.

YSK konusunun doğrudan muhatabı ise bellidir ve bu başlıkta sergilenen toplumsal tepkinin bağımsız adaylara güç kattığı söylenebilir. Ancak aynı AKP örneğinde olduğu gibi, burada da tek yönlü bir ilişki olduğu sanılmamalıdır. BDP eylemli karşı çıkış üstünden moral bulmuş, konsolide olmuş ve bu olumlu etkileri kazanım elde ederek perçinlemiştir. Ama AKP'nin de, önce “kimin aday olacağına öyle kendi başınıza karar veremezsiniz” mesajıyla, sonra da “huzur bozan eylemciler” çığırtkanlığıyla kendine alan aradığı ve belli ölçülerde bulduğu da gözden kaçırılmamalıdır.

Siyaset alanı kızışıyor. Daha önemlisi, yalnızca burjuva siyasetinin perdesi değil, toplumsal süreçler de kızışıyor. Bu sürecin sonunu söyleyen bir reçete kimsenin elinde bulunmuyor. Sonucu şu birkaç haftalık mücadeleler belirleyecek. Bu mücadeleyi vermek varken kimse kendine AKP'nin düşüşünü gözlemlemeye vermemelidir.

Zaten AKP'nin mücadelesiz gerileyebileceğini umanlar solun klasik yanılgısını paylaşıyor ve karşı tarafın içindeki olası bazı çelişkileri abartıyorlar demektir. Gül ile Erdoğan, cemaat ile AKP, Washington ile Ankara... Bu çelişkilerin hepsi gerçek olsa bile, bunlardan halkın, aklın ve solun çıkarına bir AKP gerilemesi çıkmayağını bilmeliyiz. Birincisi, seçim söz konusu olduğunda öyle bir gerilemeden söz etmek kolay değildir. İkincisi, AKP gerileyecekse bu olsa olsa halkın ve solun mücadelesinin ürünü olacaktır.