AKP cephesinde

Demek ki, 31 Mart gecesi İstanbul yenilgisini sineye çekme eğilimine giren Erdoğan’ı, bir süre ortadan kaybolup yeni projeler hazırlayan bir ekip ikna etti.

AKP örgütü tehdit altında yaşamaya çoktandır alışık. Ya reisi ikna edeceklerdi, ya da çantalarını toplayacaklardı, acele tarafından… Şimdi bu ekip kendilerine açılan 23 haziran vadeli krediyi kullanacak. Olmazsa kaybedecekleri yeni bir şey yok. Nisan başı yerine haziran sonu itibariyle devirleri kapanmış olur. Arada götürdükleri de yanlarına kâr…

*             *             *

Reisi nasıl ikna ettikleri muamma değil. Yeniden sayımlarla, mazbata iptalleriyle, Çubuk’ta… ikna ettiler.

Komplo teorisini geçiniz. AKP memleketin neresinde hangi mevkide ne zaman istese Fethullahçı bulur. Zaten borazanları hep beraber üfleyip ilan edince yetiyor. Ama çok gerekirse hakikaten de bulurlar birkaç Fetöcü. Çok önce demiştim, hep dedik; Fethullahçılık ve Tayyipçilik bir ve aynı şeydir. Dolayısıyla Erdoğan’ın ikna olmasında hırsızlık komplosu tezinin zerre değeri olamaz. Zaten öyle olsaydı, Reis tereddütsüz “komplo beceriklileriyle” masaya otururdu. Yanındaki sepette de kendi beceriksizlerinin kellesini getirirdi!

Kelleyi kurtardılar, AKP-MHP’nin seçim stratejisini örüyorlar.

Şahin denir ya sertlik yanlılarına; hayvanlara hakaret etme kusurunu ihmal edecek olursam, bunları betimleyecek tek bir tür adı yok, demeliyim. Öküz olur, sırtlan olur, çakal, kokarca…

Neyse zaten organize kötülük üretmekte rakipsiz olan insanı neden hayvanlara benzetiyoruz ki?

Ve zaten sürünün bile bir uyumu olur. Bunlar, her biri halay başı oynamaya tutkulu olduğu için ekip falan oluşturamazlar. Daha ziyade çıkar çetesi veya sayısız çıkar çetesi öbeğinin oluşturduğu bir koalisyondurlar ve her an birbirlerini satmaya hazır oldukları gibi birbirlerine muhtaçtırlar.

Mahalledeki beyaz eşya satıcısı muhtara muhtaçtır. Kolay mı; kriz var, senetlerin tarihi yaklaşıyor. İlçe delegesi fakir fukara yardımı dağıttığı işsiz yığınından korkar haldedir. Yoksulları sevmemekten öte, o yardımın kısılmasını istiyorlar yukarıdan. Kendi ambarları dolmuyormuş! 31 Mart’ta “bir bana mı kaldı, amcaoğluna bile iş bulamadınız” diye atar yapanlar olmuştu. Şimdi bunları ajite etmek lazım. Eskiden ajitasyonun yarısı para yarısı duayla oluyordu, artık “dua karın doyurmuyor” deniyor olmalı…

*             *             *

23 Haziran’a kadar işte bunlar iktidarda ve “stratejiyi” çiziyorlar.

Haliyle pek yaratıcı olamıyorlar. “Güzel”in önüne “daha” koymak mı istersiniz, “biz biriz siz hepiniz” mi? Sapık saydığı gençleri polise dövdürünce kimsenin gıkı çıkmaz sanan rektör de batak, HDP’ye PKK diye tebligat yazan kargo memuru da.

Kargo memuru ve rektör birbirine muhtaç. Ama paçayı kurtarmak için hangisi kimi satmaz ki? Şu Suriye fiyaskosunun faturasından kurtulmak için reisin vermeyeceği kelle var mıdır? Ama artık reisi satmaya da hazır hale gelmiş olanlar var ve saklamıyorlar niyetlerini.

Bu kaostan yükselen pislik dumanında hepsi boğulabilir de… Dedik ya seçimi iptal ettirebilmesi AKP’nin gücünü göstermiyor. Tam tersine krizden çıkmak için koşuyorlar koşmasına, ama yanardağın ağzına doğru... Merkez Bankası rezervlerini Menzilciler zikirle mi geri dolduracak? Veya petrol şeyhlerinin bitmeyen yastık altı paralarının karşılığında verecek ne kalmış olabilir?

*             *             *

Öte yanda ise o kadar da aptal değiller. Yaşanmış tecrübeler var.

2015 Haziran’ında ilk seçim iptali için düğmeye, daha doğrusu tetiğe basılmış, daha da doğrusu pimler çekilmişti. Ama onca kana karşın seçim hükümetine HDP’lileri katmak çocuk oyuncağı olmuştu.  Üstelik o sıra Demirtaş hapse de girmemişti.

CHP ise dar gününde AKP’yi hiç kırmadı… Neden yine olmasın?

Sarayın güvenli odalarında “23 Haziran iktidarı” yine yaparız diyor ve sayısız örnek sıralıyordur. Sırtlarını tecrübeye dayıyorlar ve kimse haksız olduklarını, uydurduklarını söyleyemez.  

Söyleyemeyiz, çünkü siyasal süreçlerde sonuçlar masa başında değil çok sayıda aktörün etkileşimiyle şekillenir.

Muhalif cephelerine de haftaya bakarız…