Aklı koruma günleri

Bulanık sular, karışık kafalar… Türkiye entelijansiyası ve onun ötesinde düşünen kamuoyu çok zamandır komplo teorilerine esir düşmüş durumda.

Belli başlı semptomları var bu durumun. Komplo teorisi mücadelenin yolunu açmaz; tersine hep ne kadar derin karanlıklar birtakım maymuncuklar aracılığıyla aydınlığa kavuşturulsa, içiniz kararır. Çünkü sıradan insanın erişemeyeceği mekanizmalar karar vermektedir kaderinize. Keşfin sonu yoktur. Her defasında “bildiğin gibi değil” diye cebinden yenisini çıkartan bir yeni kâşif sahne alır. Mücadele etmek için, insanın verdiği emeğin bir şeye değeceğini hissetmesi gerekir. Komplo teorisinde piyonlar, üstten de üstün akıllar ve kaderin oyuncağı çaresiz insanlar vardır.

“Bulanık su-komplo teorisi” sınıf mücadelesiyle ters orantılıdır. Her anlamda. Sınıf mücadelesinin boşalttığı alana komplo akar. Komplo teorileri yoluyla hakiki mücadeleler itibarsızlaştırılır, geri plana itilir. Sosyal sınıflar, halklar da büyük oyunun piyonlarıdır!

Bu insanlığın mücadele ve aydınlanma tarihinde dramatik bir geri düşüştür. Aydınlanma adım adım gündelik ve sosyal karar mekanizmalarının yeryüzüne indirilmesini sağladı. Kutsal kitabı anlatan ve kutsal duvarlara çizilen resimlerden insanileşen azizlere, benzer öykülerin dünyevileşmesine, sonra dünyevi, laik öykülerin tanrısal olanı kovmalarına geldik. Yöneticilerin gücü kaynağını tanrıdan alamazdı artık. Önce zengin insanlar arzı endam etti. Sonra yoksullar, köylüler, işçiler gerçek hayattaki mütevazı konumlarıyla aktılar, insan aklının bilimsel ve estetik ürünlerine. Sosyalizmle birlikte aynı insanların öfkelerinde, çokluklarında, bazen pazılarında, bazen gülümseyişlerinde veya gözyaşlarında dünyayı değiştirme gücü resmedilir oldu. Bulanık suda boğulmak istenen budur. Akıl, aydınlanma, emekçiler, halk, siz, biz…

Komplolar sınıf mücadelesine içkindir ve onun tarafından belirlenip anlamlandırılır. Komplo mücadelecilerin bir aracı olabilir pekâlâ. Ama o kadar. Hiçbir komplo dünyanın kaderini değiştiremez, tarihsel gelişmenin eksenini bir yerden alıp başka yere koyamaz.

Bulandıkça ve uydurdukça, artık Gezi/Haziran direnişi üst aklın oyuncağı olarak resmedilmektedir. Bilal’in geç anladığını itiraf ettiği komplo gerçeği, yalnızca ölen çocuklarımıza ve yürüyen on milyonumuza haksızlık değildir. Bir daha yürümek ve bedeli göze almak için istek mi kalır insanda!

O kadar da değil. Aynı yöntemle Türk-Rus ilişkilerinin ekonomi politiği, uluslararası dinamikleri, bölgesel faktörler yok edilmiş olur. Yani içinde insan’ın, insanların yer bulabilecekleri, anlayıp benimseyecekleri veya karşı çıkacakları bir şey kalmaz. Bir örgüt, bir meczup neler yapmıştır neler! Nasıl anlayalım ve nerden bilelim elin sapığının aklından geçeni, çevirdiği dolapları?

Soma’yı anlayamayız artık. Çünkü madem öyle neyim eksik diye komplo teorisini gözüne kestiren patron, işçileri Fetocuların öldürdüğünü yumurtlayıvermiştir. İşletmeyi denetimden ve güvenlik donanımından kaçırmak, kâr güdüsüyle açıklanabiliyordu. Ya şimdi? Kamu düzenini bozmak ve insanları kışkırtmak için yepyeni ambalajındaki gaz maskelerini araklayıp yerine miadı dolmuş malları koyan manyaklara karşı elden ne gelir?

Yarın öbür gün ekonomi tepe taklak gitse suçlusu gizli bir örgüt olacaktır. Artık iktisat, siyaset, uluslararası ilişkiler bilmeye, öğrenmeye gerek kalmamıştır.

Fetö ABD’nin piyonu mudur ve Türkiye’nin patronu ABD Türkiye’yi Fetö eliyle yok etmek mi istemektedir? Yoksa Fetö yarattığı büyük bir provokasyonla Türkiye’yi Rusya’ya mı ittirmiştir? Fetö’yü Putin kurmuş olabilir mi? Onun yaşı tutmuyor mu? Stalin’in gizli bir mektubu varmış diyorlar… Kimin eli kimin cebindedir?

Birkaç gündür şeytani sıfatlarının arasına işgalcilik de eklenen ve dinci sapık olduğu ilan edilen örgüt Ensar Vakfının içine yerleşip çocuklara tecavüz edilmesini planlamış olabilir mesela. Veya bir bakanın 16 Temmuz sabahı Kobane’den işgal kuvvetleri girecekti demesi nasıl bir fantezidir?

Artık asrın hırsızlık öyküsü bir darbedir ve bunun böyle olduğunu CHP ile MHP de -gıkları çıkmadığına göre- onaylamaktadır. Bu ortamda HDP’nin milli mutabakata mı yoksa kendisinin dışlanmasına mı karşı çıktığını tartışmak çok renksiz olacaktır!

Aklımızı koruyacak bir tanrı aramayın boşuna.

Bulanık sular-karışık kafalar-komplo teorileri… Bunlar hakiki insanlar sahnede azsa ve/veya hakiki insanları sahneden kovmak, sahneye çıkmalarını önlemek için iş görüyor. Bu kadar basit.

Çaresi de bir o kadar basit: Hakiki insan olun!

Deli saçmalarının yerine en insani uğraşı koyun. Bilebiliriz, anlayabiliriz. Ancak mücadele ederek bilebiliriz, anlayabiliriz. Mücadeleyle değiştiririz de… Aklınızı korumanın yolu örgütlenmekten geçer. En sade ve en doğru biçimiyle. Sınıf mücadelesi diyerek. Sınıf çıkarları toplumu gerektiği gibi böler ve gerektiği gibi birleştirir; bunu bilerek. Aydınlanmadan ve sosyalizm mücadelelerinin derslerinden vazgeçmeyerek… Aklı koruma günlerini örgütlenme günlerine dönüştürerek…