1 Mayıs'tan sonra

Son yazısında Mesut Odman aktardı, bir tanıdığının 1 Mayıs kutlamaları için “Rio karnavalı” benzetmesini yaptığını... Mesut ağabey gibi ben de bu değerlendirmenin “aşırı” olmadığı kanısındayım.

Ama oraya gelmeden önce, 2012 kutlamalarında konfederasyonların epey zaman sonra bölünmüş olmalarına değineceğim.

Herhalde farklı boylardan gerici sendikaların Bursa ve Ankara'daki ayrı kutlama girişimlerinin arkasında bir “akıl” olsa gerek. Ayrışmanın gerekçesinin, ortak 1 Mayıs bildirisinde AKP'ye dönük eleştirilere ve Kürt sorunu göndermelerine itiraz olması da bunu gösteriyor. Başta Türk-İş, sağcı sendikalar DİSK ve diğer sol sendikal yapıları mümkün olduğunca oyaladıktan sonra yollarını ayırdılar.

Birincisi, bu tutum AKP'nin politik tarzıyla uyumlu. İkinci Cumhuriyet dediğimiz rejim değişikliğini gerçekleştirdikten sonra bile bir “Pax AKP”ye, AKP barışına veya uzlaşmasına yönelmeyip taarruza devam eden iktidarın sendikal alana ihraç edeceği tutum sola reddiye oluyor.

İkincisi, reddiyenin bir vadede sonuç vereceği umuluyor olmalıdır. Herhalde “solcu 1 Mayıs”a giderek eşdeğer bir sağ alternatif büyüyecek, onun büyümesiyle birlikte 1 Mayıs içeriksizleşmeye ve önemsizleşmeye devam edecek, diye düşünülüyor.

Üçüncüsü, 1 Mayıs arifesinde İstanbul Valisinin, hemen sonrasında da artık eski Maocu değil AKP maaşlısı olarak adlandırılması gereken Halil Berktay'ın açtıkları kartlar, solcu 1 Mayıs'a karşı ideolojik, politik bir kampanya açıldığını göstermektedir. Solun yalanla dolanla baskılanacağı bir ortamda sağcı sendikacılığın öne çıkması amaçlanıyor.

Bu üç nokta birer çizgiyle birleştirilebildiğinden Türk-İş, Kamu-Sen, Hak-İş ve Memur-Sen'in 1 Mayıs 2012'de rastlantısal olarak değil, belli bir perspektif dahilinde soldan koptukları sonucuna varırız. AKP zihniyeti toplum mühendisliğinin sınır tanımıyor.

Bu perspektif fiyaskoya mahkumdur. Bugün, işçiler ve kamu emekçileri arasında, sol hem geleneksel sağın hem de islamcı sağın gerisinde. Buna rağmen, daha büyük olan sağ sendikacılık 1 Mayıs'tan kopmaya kalktığında, bindiği dalı kesecektir. Sağ sendikal bloğun kendisini ayrıştırdığında, kaçınılmaz biçimde işçi sınıfı kimliğini de küllendirir.

Bu tez, bir inatlaşma veya efelenme olarak anlaşılmasın. Türk-İş için işçi bayramı konfederasyonun kuruluş günü olan 24 Temmuz'du uzun süre. Hak-İş için 1 Mayıs siyonist ve komünist bayramıydı. Bunlar AKP'lileşme yolunda ilerledikçe 1 Mayıs'ı değil Kutlu Doğum'u gündemlerine alma eğilimine gireceklerdir. Bu gidişattan işçi sınıfı kimliğine yabancılaşma çıkar ancak...

Sağ, sendikal kurumları kontrol altına alabilir. Ama bunu başardığı ölçüde sendikaları işçi sınıfının hak mücadelesine de yabancılaştırır.

Yabancılaşmanın herkes tarafından algılanması yalnızca gecikebilir. Eğer işçi sınıfının başka herhangi bir alternatifi yoksa, eğer emekçilerin sınıf çıkarları adına harekete geçme olasılıkları sıfıra yakınsa, eğer sol bir ses işçilere kesinlikle ulaşmıyorsa... Türkiye'de alternatif ve sol bir emekçi devinimi güçlü olmasa da, kimse sahnenin sağa kaldığını aklından geçirmesin. Üstelik sağcı sendikacı ve işçilerin hakiki bir kıpırdanma karşısında siyasal bir değişime girdiklerini gösteren çok sayıda deney var.

1 Mayıs bölücülüğü AKP sendikacılığına bir çıkış yolu vaat etmiyor.

Ama “bizim tarafta” sorun var. Mesut ağabeyin tanıdığı “karnaval” demiş ya...

Aşırı kaçmıyor. Taksim 1 Mayıs'ının kürsüsüne bakıldığında az bile. Söylemi genel olarak işçi sınıfının bütünselliği, birleştiriciliği üstüne değil, alt kimlikler üstüne kurulu bir kürsü. On binlerce insanı coşkulandırmak için “tarihin en kalabalık 1 Mayıs'ında bulundukları” bilgisinin yeterli olduğunu zanneden bir kürsü. Alana girenlerin önemli bir kısmının girmesiyle çıkmasının bir olduğunu fark etmeyen veya önemsemeyen bir kürsü. Saatlerce dönüp dönüp aynı marş ve şarkıları dinleten, yüz bin küsur kişiye düzenin teşhiri adına istatistik veri bile okuyan bir kürsü...

Lafı bu kadar uzatmayı kortejlerin alana bir türlü girememesine bağlamak da kuşkuludur. Malum, karnaval yürüyüşünde maksat hedefe varmaktan ziyade yol boyunca eğlenmektir. Bu da zaman alır! Gericileşmeye, dinselleşmeye karşı çok laf eden ve mikrofonu Aydınlanma'nın çocuğu tiyatrocularla sık sık paylaşan kürsünün, islamcı katılımını defalarca anons etmesi ise bir akıl tutulmasına delalettir.

1 Mayıs 2012'de soldan kendini ayrıştıran sağ, Erdoğan'ın çıkarttığı gürültüden bindiği dalın çatırdadığını şimdilik duymuyor olabilir. “1 Mayıs solculuğu” ise bu haliyle çatırdayan dalın altına destek koymaktadır.

Bereket 1 Mayıs alanları bu tuhaflığı seyre dalmayacak bir dizi aklın ve gövdenin varlığına da tanıklık etmiştir.