1 Mayıs’a Az Kala…

1 Mayıs haftasının baskınlarla, kanla açılması rastlantı değil. AKP, burjuva devletinin en kirli geleneklerini özümsediğini gösteriyor. 1 Mayıs'ı terörize etmek için ne yapılması gerektiğini biliyorlar! Bostancı'dan yükselen duman, düzenin, 1 Mayıs'la kitleler arasındaki mesafeyi açık tutmak için "her şeyi" yapabileceğini göstermiştir. Operasyonların bütün anlamı bu olmayabilir ama önemli ve kısa sürede sonuç vermesi beklenen fonksiyonunun bu olduğu kesindir.

* * *

1 Mayıs işçi sınıfının mücadele bayramıdır, diyebilirsiniz. Bunun hakkında başka adlar altında yasalar da çıkartılması mümkündür. Ancak söylenmesi ve yazılması başka, hayat başka olabilir.

Kabul edelim dünyanın çoğu yerinde ve bizim ülkemizde 1 Mayıs'ın bir sınıf olarak, yani hem kendine ait bir toplumsal, siyasal kimliğe, hem de şöyle ya da böyle örgütlü bir kitleselliğe sahip emekçiler tarafından sahiplenilişi tartışmalı hale gelmiştir. Tatil günü ayakları uzatıp televizyona bakmak da, pikniğe gitmek de mümkündür. Batılı kapitalist ülkelerin geleneksel işçi sınıfının büyük kitlesi bu yönde eğilim gösteriyor. Yasal tatil gününün fiilen gasp edildiği örnekler de az değil. İşsizlik yükseliyor ve yaşam standartları baskı altındayken, gaspın tadını çıkarmak çoğu emekçiye mantıksız gelmeyecektir.

Bu durum 1 Mayıs'ın sınıfsal karakterinin üstüne ciddi bir gölgenin düşmesi demektir.

Türkiye 1 Mayıs'ın sınıfsal karakterindeki fiili aşınmayı paylaşan, ama bunu solcularıyla telafi eden bir ülkedir. Solun siyasal ağırlığının hiç de yüksek sayılamayacağı bu ülkede 1 Mayıs, sol açısından ilginç bir rol üstlenmiş, diğer 364 gün hissedilmeyen birikimin zirveye yükseldiği, yoğunlaştığı, gündeme damga vurduğu bir simge haline gelmiştir.

1 Mayıs, bu haliyle, ileri çekici bir motor güce vesile olması durumunda sınıfın başka açıklarını kapatmak için de bir kaldıraç işlevi görebilirdi. Geniş bir pencereden bakıldığında böyle bir çıktıdan söz edilmesi mümkün olmamaktadır. Sonuçta 1 Mayıs günü ne yapılacağı, sayısız farklı nitelikteki kurum açısından, yılın bütününde izlenen bir çizginin parçası olmamakta, ayrı bir "1 Mayıs politikası" türemektedir. Bu, saçma bir durumdur.

1 Mayıs'ımızın esas sorunu 1 Mayıs'ta değildir. 1 Mayıs'ımızın sorunu, işçi sınıfımızın genel geri çekilişinin bir parçası olarak, bayramını da sahiplenmemesindedir. Bu sorunu 1 Mayıs'a kendi adına yoğunlaşan ve simgelere odaklanan bir sol çözemez. Çözememiştir ve özel olarak son üç yıldır Türkiye 1 Mayıs'ı tarihsel bir tıkanmayla karşı karşıyadır.

Şimdi, yani büyük bayramımıza iki gün kala, gün elden gelen her şeyi yapma günüdür. Elden ne gelir, sorusunun yanıtı, bütün kısıtlarına karşın 1 Mayıs'ı daha fazla işçiyle buluşturma çabasını merkeze koyarak verilmelidir.

Sonrasını, sonra konuşuruz. "Elden gelenin ötesine" bakarız...