Shelley’nin son günleri

İngiliz şair Percy Bysshe Shelley 1822 yılında Toscana’da Versilia kıyısı açıklarında boğularak öldü. Shelley’in denizde dalgalar arasında noktalanan ölümü. 1800’lerin sonlarına doğru yayımlanan bir kitaba konu oldu. İtalya’da İngiliz şair Shelley’in denizde can vermesi ve bu beklenmedik ölümün ardında saklı nice dramatik öykü, yıllar sonra yeni belgeler ve bilgiler ışığında La Vita Felice yayınevince yeniden yayımlandı.

Shelley’in dramatik ölümünü on sekizinci yüzyılın sonlarına doğru araştıran yazar Guido Biagi’nin “Gli ultimi giorni di P.B Shelley/P.B. Shelley’in Son Günleri” adlı kitap, cesedi günler sonra Viareggio kıyısın vuran şairin, sahilde yakıldığını, eşi Mary ve yakın dostlarının katıldığı bu hüzünlü törende Shelley’in bedeninden geriye yanmayan kalbinin kaldığı, bu yüreğin Mary’e verildiği anlatılıyor. Shelley’in ölümü öncesi ve sonrasında dramatik bir çerçevede özetlenebilecek olaylar zincirine M.G. Malfatti ve Giulio Cesare Maggi’nin metinleri eşlik ederken, bugün 93 yaşında olan ve Guido Biagi’yi tanıyan Giarudda’da anılarında kalanlarla katkıda bulunuyor.

Geçmişe dönersek 1822 nisanında Shelley, eşi Mary, dostları Williams ve Trelawny, Porta Venere’nin karşısına düşen San Terenzo’da Magni villasına yerleşti. Grupta Mary’nin üvey kız kardeşi Claire Clermont da vardı. O dönemin İngiliz aydınları açısında İtalya düşsel yolculukları çıkılan bir ülkeydi. Shelley, Caracalla hamamlarında “Prometheus”u kaleme aldı Livorno’da Valsovano villasında “I Cenci”yi yazdı. Versilia’nın çamlıkları, Pisa yakınlarındaki çayırlar Shelley’in sonraki aylarda yazacağı nice şiire esin periliği yaptı. “Trionfo della vita” adlı son yapıtını Spezia körfezinde yazdı. Shakespeare’den alıntıladığı ve “Ariel” adını verdiği tekne, Shelley’i ölüme sürükleyecek tekneydi. Shelley genç, varlıklı ve o dönemin romantik güzelliğini yansıtan bir şairdi.

İngiliz şair 1811 yılında Mary’i tanımadan öncre Harriet Westbrook’la gizlice evlenmişti Sıkça konut değiştiren genç evlilerin yolu Dublin’e de düşmüştü. Shelley o dönemde siyaset ve sosyal olayları yakından takip ediyordu. İrlanda devrim mücadelesinin içinde yer alan genç şair William Goldwin ve eşi Mary Wollstonecraft’ı o günlerde tanıdı. Bu çiftin kızları Mary’e aşık oldu, eşi Harriet ve iki çocuğunu terk etti.

Harriet’in cansız bedeni Hyde Park’ta bulundu
Aylar sonra Troyes’dan ilettiği bir mektupta Harriet’e dilerse çocuklarla birlikte kendisine ulaşabileceğini yazdı. Ancak Harriet bu daveti hoş karşılamadı, Hyde Park’da bir süre sonra bulunan cansız bedeni, genç kadının intihar ederek yaşamına son verdiği şeklinde yorumlandı. . Mary’nin ablası, Goldwler’in ilk çocuğu Fanny de intihar ederek ölmüştü. O yıllarda intihar “utanç verici” bir seçim diye algılandığından aile Fanny’nin cesedini tanımamış, genç kız kimsesizler mezarlığına gömülmüştü. Yıllar sonra Fanny’nin kız kardeşi Mary’i kıskandığı, Shelley’e karşılıksız bir aşk duyduğu anlatılmıştı.

İngiltere’de Goldwin ailesi bu dramatik olayla yüzleşirken Percy ve Mary Cenevre gölünde Montalegre’de balayının tadını çıkarıyordu. Lord Byron, genç çiftin konakladığı villaya yakın bir tepede bir başka villada yaşıyordu, “Childe Harold”un üçüncü bölümünü yazıyordu Byron. “Yağmurlu bir yazdı. Bütün gün evde kapalı kalıyorduk.” diye not düşmüştü. Bu sıra dışı yaz günlerinde dört İngiliz, hoşça zaman geçirmek için bir oyun keşfetti. Her biri bu yağmurlu günlerde bir korku hikayesi anlatacaktı. Shelley, “The Assassins”i yazdı, Byron uzun zamandır düşündüğü ama hiç tamamlamayacağı “The Burial”ı kaleme aldı, doktor John William Polidori, “The Vampyre”la adım attı, Mary ise “Frankenstein”da karar kıldı. Bu öykü, sonuca ulaşan tek yapıt olacaktı.

Byron’ın küçük kızı Allegra manastırda öldü
İsviçre’deki bu can sıkıcı yazın ardından Mary ve Shelley, birkaç aylık bir bebek olan çocukları William ve Mary’nin Byron’dan çocuk bekleyen üvey kızkardeşi Claire ile İngiltere’ye döndü. Ancak Byron Claire’i terk etti. Bu ayrılığın ardından kızları Allegra dünyaya geldi. Byron kızını tanısa da Allegra daha sonra Parma’da bir manastıra verildi ve bir süre sonra orada yaşamını yitirdi.

Shelley ve Mary yeniden İtalya’ya geri döndüler. Roma’dayken henüz küçük bir çocuk olan William öldü. William’ı Roma’da Testaccio mezarlığına defneden çift bu trajik kaybın ardından San Terenzo’da Lerici körfezinin yolunu tuttu. Shelley, San Terenzo’ya tutkuyla bağlandı, “Burası olağanüstü güzellikte bir yer, İspanyol dramları okuyorum, kutsal müziğin en güzel örneklerini dinleyerek zaman geçiriyorum.” diye yazıyordu.

Shelley denizde kayboldu
San Trenzo’da sıkça teknesiyle denize açılıyordu. Bu gezilere Jane Williams da eşlik ediyordu. Percy teknenin dümenindeyken Jane gitar çalıyordu. 1822 temmuzunda Shelley teknesi Ariel’le Livorno açıklarına doğru hareket etti. Şaire Edward Williams ve bir denizci eşlik ediyordu. Lord Byron ile sevgilisi kontes Guiccioli’yi ziyaret etmek için Pisa’ya doğru yol alıyordu Shelley. Ancak Ariel anide patlak veren bir fırtınaya tutuldu. Shelley’in yönetimindeki tekne, San Terenzo’ya geri dönemedi. Shelley dalgalar arasında kayboldu, cesedi on gün sonra Viareggio sahiline vurdu. Arkadaşları Williams ve denizcinin cansız bedenleri ise Migliarina kıyısına

Ailesi ve yakın dostları Shelley’nin yaşamını yitirdiği sahilde yakılarak defnedilmesine karar verdi. Berrak bir ağustos sabahıydı. Ufukta Gorgona, Capraia ve Elba adaları göze çarpıyordu. Deniz sakindi. Shelley’in cansız bedeni sahildeydi. Şairin yakılmasına karar verilen bedenini görmek ve bu gösteriyi izlemek için meraklı dostları gelmişti. 16 ağustos 1822 günüydü. Öğleden sonra dörde doğru kıyıda büyük bir ateş yakıldı. Çiftin arkadaşları Trelawny ve Hunt, ateşe tuz kattı, Shelley’in şarap ve zeytinyağına bulanan bedeni yanan ateşe bırakıldı. Byron bu töreni uzaktan izliyordu Sahile inecek gücü bulamamıştı. Shelley’in bedeni bütünüyle kömürleşse de kan dolu yüreği yanmadı. Hunt, şairin yüreğini bir kutuya koyarak eşi Mary Shelley’e teslim etti.

Shelley’in arkadaşları Byron ve Hunt bu hüzünlü vedanın ardından şafak sökerken çam ormanında nereye doğru gittiklerini düşünmeden yürüdüler, dramatik olayların bıraktığı derin izlerin ardından hep yaşandığı gibi…

[email protected]