Eşkıya sofrası

Suriye Arkeolojik  Mirası Koruma Derneği’nin verilerine göre ülkede 900’den fazla tarihi yapı ve arkeolojik ören yeri yağmalandı, zarar gördü ve yok edildi. Tarihi eser ticaretinin IŞİD'in finansal kaynakları arasında ikinci sırada olduğu, antik kentlerde yağmaladıklarını uluslararası piyasada kaçakçılara satarak önemli gelir elde ettiği biliniyor. Türkiye İŞİD petrolünü satın almak bir yana, Suriye’nin arkeolojik ve tarihi eserlerini yağmalayarak, başka ülkelere pazarlamakla da dünyaya rezil oluyor.    

En son antik Palmira antik kentini ele geçiren IŞİD'in dünya kültür mirası için yarattığı tehdit, UNESCO'yu alarma geçirmişti.  UNESCO Başkanı Irina Bokova, önceki gün bir basın toplantısı düzenledi. Suriye'deki arkeolojik kazı bölgelerinin yağma altında olduğuna vurgu yapan Bokova,  bu duruma karşı bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini söyledi. Bokova, "Kültürel miras kaçakçılığının engellenmesi en öncelikli konudur çünkü İŞİD eylemlerini bu yolla finanse ediyor.” dedi. 

Sabratha, topun ağzında

Palmira’nın geleceğini tartışırken dün Halife’ye bağlı militanların Trablus’a 70 kilometre uzaklıkta Sabratha arkeolojik ören yerini işgal ettiği düştü haber gündemine. İŞİD’in Tunus sınırına 30 kilometre mesafedeki antik kente 30 pick-up ve ağır mitralyözlerle donanmış halde geldiği aktarılıyor.     

Fenikelilerin V. yüzyılda kurduğu, sonra Romalıların fethettiği Sabratha, Leptis Magna gibi Libya’nın en önemli arkeolojik yerleşimlerinden biri. İtalyan arkeolog Renato Bartoccini’nin yönetimindeki arkeolog ekibi tarafından 1920’de gün ışığına çıkarılan kent, 1982’de UNESCO’nun dünya kültür mirasına seçildi.

Şimdi de Sabratha’nın Palmira gibi, El Bağdadi’nin adamlarınca yakılıp yıkılmasından kaygı duyuluyor. Birkaç ay öncesine dönersek geçtiğimiz mayıs ayında İŞİD, Palmira’yı önce işgal etti ve kısmen yerle bir etti, ardından Beşar Esad’ın 30 askerini ve Palmira’yı korumaya çalışan bilim insanı arkeolog Haled Asad’ı başını keserek öldürdü.  Ağustos ayında ise Palmira’dan geri kalan tapınaklar ve önemli mimari kalıntıları havaya uçurdu.

“Türkiye, kaçırılan arkeolojik eserleri geri vermiyor”

Gözler Sabratha’ya çevrilmişken Suriye Tarihi Eser ve Müzeler Genel Müdürü Mamun Abdülkerim, Türkiye’yi Suriye’den kaçırılan tarihi eserleri iade etmeyi reddetmekle suçladı. Ankara ise bu iddiaları reddediyor.

Reuters’e konuşan Abdülkerim, Suriye’de IŞİD tarafından yerle bir edilen antik kentler ve ülkeden kaçırılan tarihi eserler konusunda Suriye’de yağmalanan yaklaşık 2000 bin tarihi eserin Türkiye’de yakalandığını, ancak Türk yetkililerin kendileriyle işbirliği yapmayı reddettiğini dile getiriyor. Abdülkerim, “Türk hükümeti yakalanan malzemeyi kayıt altına almayı reddediyor. Eserler hakkında hiçbir bilgi ve fotoğraf yok. Şeffaflık yok.” diyor ve ekliyor, “ Bize, ‘Bunu yapamayız, çünkü yasalarımız elimizdekini beyan etmeyi yasaklıyor’ dediler”

Türkiye Kültür Bakanlığı’ndan bir sözcü ise iddiaların temelsiz olduğunu savunuyor.. Suriye’den çalınan tarihi eserlerin kaçak olarak Türkiye’ye sokulmuş olabileceğini savunan Türk yetkili, “Kaçakçılığı engellemek için elimizden geleni yapıyoruz. Ne zaman bir tarihi eser yakalasak ülkesine iade ediyoruz. Sınırda görev yapan güvenlik güçleri bu konuda eğitildi. Suçlamaların siyasi amaçlı olduğunu düşünüyorum,” diyor

Mamun Abdülkerim ise, kaçırılan  arkeolojik eserleri satın alanlara Suriye’ye iade etmeleri için çağrıda bulundu: “Bu eserleri satın alanlar İngiltere, ABD, Körfez ülkeleri, Çin, Fransa, Almanya ve İsviçre’de yaşıyor. Eğer bu eserleri satın alıyorsanız, IŞİD’e yardım etmiş oluyorsunuz.” diyor.

Cenova üniversitesinde Antik Yakın Doğu Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümü doçenti Paolo Brusasco, adı geçen coğrafyada arkeolojik mirasın nasıl tahrip edildiğine tanıklık ederek gözlemlerini ve küresel boyuttaki fırsatçı ülkelerin kimler olduğunu geçtiğimiz yaz Archeologia Viva dergisinde kaleme aldı. Brusasco’nun bu yazısını şubat ayındaki yazımda sizlerle paylaştım. 

Musul’un geçtiğimiz 8 haziranda ele geçirilmesinin ve Irak’ta bağımsızlığını ilan eden İslam Cumhuriyeti’nin ardından Irak ile Suriye arasındaki bölgede sistematik bir biçimde müzeler, arkeolojik sit alanları, camiler ve kutsal yapılar talan ediliyor. Musul ovası ve Ninive bölgesinde prehistoryadan Asur dönemine, Hıristiyan öncesi kültürlerden aralarında Yezidiler, Kürtler ve Türklerin de yer aldığı birçok etnik kültüre uzanan miras, İslam Cumhuriyeti’nin hedefinde. Vandalizm, Hıristiyan öncesi pagan simgelerin yanı sıra tarihi camileri, özellikle peygamberlere adanan, Şii ve Sufi inanışının simgesi ibadet merkezlerini tahrip ediyor. Sünnilerin dini yapıları da tahribin hedef tahtasında.

Son aylarda dinamitlere hedef olan tarihi miras, İslam dönemine ait dini yapılardan Asur dönemine uzanan arkeolojik eserlere kadar uzanan geniş bir coğrafyada tarihsel belleği haritadan siliyor. Paolo Brusasco’nun Archeologia Viva’da paylaştığı tahrip haritasında Asur imparatoru Sennakerib’in (M.Ö. 704-681) hüküm sürdüğü Nebi Yunus höyüğü, Timurlenk’in emriyle 1393’de pagan dönem tapınağının temelleri üzerine  inşa edilen cami de anılıyor.

Geçtiğimiz 2014 baharında Suriye’de süre gelen çatışmalarda bu ülkenin kültürel mirası da zarar gördü. İŞİD’in buldozerleri, Fırat nehri üzerinde Rakka Reşit bahçesinde  M.Ö. VIII. yüzyıla tarihlenen ve Asur şehri Arslantaş’dan (antik Hadattu) getirilen aslan heykellerini yerle bir etti. Asur yerleşmesi Ajaja höyüğündeki (antik Şadikanni) kutsal objeler ve kanatlı yaratıklar da tarih sahnesinden silindi.

İŞİD’in gölgesi

Iraklı arkeolog Abdülemir Hamdani’nin tanıklığına kulak verelim, “Irak’ın ikinci büyük müzesi Musul müzesi, İslam Cumhuriyeti milislerinin baskına uğradı. Bekçileri tehdit eden milisler, müzenin deposunda korunan Asur dönemine ait heykelleri gizlemelerini emretti. Öte yandan İŞİD, Musul üniversitesinde sanat tarihi ve arkeoloji bilim dallarında verilen dersler ve kursların yeni bir çerçevede düzenlemesi için baskı yapıyor!”

Tanıklıklar İŞİD’in çağdaş sanatı da hedefine koyduğunu, Kuran’da bu yönde filolojik açıdan bir bilgi olmamasına karşın İŞİD’in saldırgan bir yaklaşımla Musul’da çok sevilen tarihi kişilere ait çağdaş sanat yapıtları ve heykelleri tahrip ettiği dile getiriliyor. Musul’un tarihi merkezinde bir halk efsanesine konu olan “Genç Kız Mezarı”, Iraklı ortaçağ tarihçisi Ali İbn el Athir’in anıt mezarı, Abbasi şairi Abu Tammam’ın (805-845) ile Musullu müzisyen ve besteci  Molla Otman el Musuli’nin (XIX. yüzyıl) heykelleri de tahrip edilen bir başka grup eser.

Kuran’da sanat yapıtlarının tahrip edilmesini öngören bir emir olmamasına karşın vandallar yaşadıkları coğrafyanın tarihsel  belleğini silmeye devam ediyor. Sistematik tahripler daha önce de vurguladığım gibi bir tek pagan dönem ya da İslam öncesi uygarlıklarla sınırlı değil, Ninive ovasında onlarca manastır ve kilisenin  yağmalandığı ve ateşe verildiği, Musul İmmacolata kilisesinde Meryem Ana heykelinin yıkıldığı, San Behnam manastırının ise İŞİD’in karargahına dönüştürüldüğü belirtiliyor.

Arkeologlar, Türkiye’den iddiası

Bu karanlık tabloda  İŞİD’in tarihsel ve kültürel mirası İslam dininin ardına sığınarak ticari amaçlarla yağmalaması, örgütün gerek kuzey Irak’ta gerekse Suriye’de 4 bin dolayında arkeolojik ören yerinde kaçak kazılara yön verdiği vurgulanıyor. Irak gizli haber alma servisinin dosyalarında dikkat çekilen bu iddiaya göre İŞİD, küresel boyutta eski eser kaçakçılığına yön vererek onlarca milyon dolar gelir sağlıyor. Kriminal grupların yönetimindeki kazılarda arkeologlar görev yapıyor. Suriye Antik Eserler Komisyonuna başkanlık eden Mamun Abdülkerim’in iddiasına göre İŞİD’le işbirliği yapan arkeologlar, Irak, Libya ve Türkiye’den getiriliyor. Ninive, Nimrud, Korsabad gibi antik kentler, Unesco’nun mirasındaki Hellenistik şehir Harta, arkeolojik zenginlikleri yağmalanan önemli merkezlerden bazıları.

Suriye’de 10 bin sit alanı yağmalandı

Suriye’de üç yıldır süre gelen iç savaş sonucu 10 bini aşkın arkeolojik ören yerinin  yağmalandığını ve tahrip edildiğini paylaşıyor Paolo Brusasco. 2014 eylül ayından bu yana Halep’te uygulanan yeni bir savaş tekniği, tarihi şehir merkezinde mayın döşenen yer altı galerilerinin  havaya uçurulmasını öngörüyor. Unesco’nun kültürel mirası kapsamındaki Halep’in tarihi merkezinde İslami Cephe, Yalbuga hamamı (1491), medrese, Osmanlı yönetimindeki Suriye’nin ilk büyük dini yapısı Kusruviye camisini (1537) tahrip etti. Öte yandan Suriye topraklarında Fırat üzerindeki Mari ve Dura Europos,  farklı kültürlerden kriminal grupların sürekli ve sistematik tehdidi altında.  Bu gruplara yön veren ise, İŞİD.

Mari şehrinde İŞİD’in emriyle vandallar  Zimri-Lim sarayını (M.Ö. 1780-1758) tahrip ederken kozmopolit Roma-Hellen kenti Dura Europos’ta arkeolojik yerleşmenin yüzde 80’i buldozer ve kazıcılarla yerle bir edildi. Antik kentte tapınaklar, hamam, agora vs’dan iz kalmadı. Bu tahribatın ardındaki imza da yine İŞİD.

Suriye ve Irak’ta arkeolojik ve tarihi mirasın sorumluları, İŞİD’in yön verdiği kaçak arkeolojik kazılarda yağmalanan eserlerin batılı ülkelere Türkiye sınırında Şanlıurfa’dan kaçırıldığını öne sürüyor. Çakallar sofrasındaki sanat tarihi tacirlerinin  mühürler, tabletler, altın ve gümüş sikkeler, mozaikler ve nice değerli arkeoljik hazineyi batılı ülkelere pazarladığını iddia ediyor.

Paolo Brusasca, yağmalanan uygarlık beşiğinden çalınan arkeolojik ve tarihi eserlerin Batılı ülkelere pazarlanmasında kilit rol üstlenen arkeologlar, koleksiyoncular, müze yöneticileri ve Batılı alıcıların  İŞİD’e dolayısıyla terörizme ortak olduklarını duyuruyor.

Irak ve Suriye’de tablo git gide kararıyor.

[email protected]