‘Kardeşim Ölüyor, Lâ Li Li...’

ABD Irak’a bomba yağdırırken, 1999’a girmeye hazırlanılırken, Erdost’un bu ‘tekerleme dizesi’ başlık olmuştu bir yazıma ve Ehmede Xani’nin Mem û Zîn’inden bir dize düşmüştü aklıma. Sersal û xveşî jı dest bı der dan...

Yılbaşını ve sevincini bıraktılar elden...

Şırnak ağıtlarla giriyor yeni yıla. Van titremelerle...

Oysa ben, İstanbul’dan, komünistlerin bildirisinde “gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir”iyle yer almasının Edip Cansever’in, ne güzel bir şey olduğundan bahsedecektim. Yağdı bomba, dizelerin öncesi tıkadı gırtlağı: Gülemiyorsun ya...

Van’daki çocuklara oyuncaklar götürüyor bugün TKP. Belki kanatlarında ışıklar yanıp sönen, belki mekanik de olsa sesler çıkaran, bir küçücük el marifetiyle havada süzülecek, sesine bir küçücük ağızdan çıkan motor sesi taklidinin karışacağı bir oyuncak uçak da vardır aralarında.

Van’da bir oyuncak, çocuk yüzü güldürecek. Şırnak’ta bir gerçek, çocuk kâbusu olacak. “O çocuklar büyüyecek / O çocuklar büyüyecek / O çocuklar... / Bilmezlikten gelme Ahmet Abi...”

Oysa ben, bu eskiyen yılın son gününde, “33 Kurşun”la, “Mendilimde Kan Sesleri”nin birbirlerine karışarak, bir coğrafyayı resmedeceğini yazmayı hiç düşünmemiştim.

“Umudu dürt / Umutsuzluğu yatıştır” diyecektim Ahmet Abi’ye... Şifre buyurdu bir paşa, vuruldum sorgusuz sualsiz... Yılbaşını ve sevincini bıraktılar elden... Bir mendil kanadı. Yeni yıla kalkan bir kadeh, işte şimdi küfür gibi duracak elimizde, ama yine kaldıracağız, yine dürteceğiz umudu, bir caz müziği gibi gelip geçecek hüzün, ne kadar benziyoruz Türkiye’ye...

TKP bugün Van’daki çocuklara oyuncak götürüyor. O büyüyecek çocuklara... Bundan duyduğum gururu paylaşacaktım sizinle. Bu kampanyadaki derinliği, geleceği elinde tuttuğunun açık delilini anlatacaktım.

Van’da bir çocuk, dondurucu soğukta üşüyen peluş bebeğini koynuna basıp ısıtacak. Bir çocuk, sert toprakta döndürecek topacını. Yıkık evlerin taşları arasında kaybolacak belki bir misket. Bir çocuk çember çevirecek...

O peluş bebekle, neler konuşacak, hangi sırlarını paylaşacak kim bilir. O topaca kaytanı ne düşünerek sarıp fırlatacak kim bilir. O miskete fiskeyi vururken, öbür misketi ıskalayacak muhtemelen, kim bilir. Bir çemberle hangi yolları aşacak kim bilir...

O çocuklar büyüyecek işte... Van’da. Şırnak’ta...

Van’a çadırı bile çok görenler değil, oyuncaklarını paylaşanlar kazanacak, buna kaldırın kadehinizi. Bomba yağdıran değil, motor sesi küçücük ağızdan çıkan oyuncak uçaklar güçlüdür, buna söyleyin şarkınızı. Bir tank paleti nedir ki, bir elin çevirdiği telden çember karşısında, buna gülümseyin.

Şırnak’ta yağan ölüme, Van’da paylaşılan oyuncaklarla meydan okuyan, Ahmed Arif’le Edip Cansever’i buluşturan bir parti var, bu umutla karşılayın yeni yılı...

Yeni yılı ve sevincini bıraktılar elden... Bırakmayın! Bırakmayın ki, o çocukların büyüyeceğini bilmezlikten gelemesin kimse...

Bir mendil, bir yaraya bastırıldığında da taşır kan izini... Kan revan içinde de döner bir topaç... Dağların kuytuluk bir boğazında da dağıtır mavisini bir çiçek...

Çığlık çığlığa bir çocuk sevinci, kınında bir öfkeyle hesaba duracak bu gece. Üzülmeyin...

Onların uçakları insansız, hey, bizimkine çocuklar can veriyor...

Yeni yılınız umutlu olsun...