İki Kadıköy iki Taksim

Bu 1 Mayıs’ta, hükümetin yasakları ve izinleri çerçevesinde, Kadıköy ve Taksim meydanlarından birini seçme, siyasal tartışma ve ayrışma noktalarından birini oluşturdu.

Geçen yıl da, birinde yasaklanan Taksim’e çıkma, diğerinde izinli Kadıköy’de toplanma olduğu varsayımına dayalı bir benzerlikle, paralellikler kurulmasının gündeme geldiğini gördük.

Türk-İş, Türkiye Kamu-Sen, İşçi Partisi’nin toplandığı Kadıköy, özellikle İşçi Partisi’nin son derece çiğ, ucuz ve milliyetçi fişteklemelerle Taksim iradesine karşı takındığı tavırla, bizatihi meydan olarak dışlanması gereken bir yer gibi algılanır oldu.

Örneğin, geçen yıl orada 1 Mayıs mitingi düzenleyen TKP’nin, bu yıl Taksim’e çağrı yapması da, “böyle bir saflaşmada yeni tutum alma” gibi lanse edilmek istendi.

Oysa, iki Kadıköy ve iki Taksim arasında ne böyle bir paralellik kurulabilir, ne de meydanlara, salt bulundukları konum itibariyle bir “saf temsiliyeti” muamelesi yapılabilir.

Meydanlara rengini veren, hangi safa ev sahipliği yaptığını belirleyen, orada konulan iradedir, toplamın niteliğidir, dile getirilenlerin içeriğidir.

Olaysızlık ya da çatışma, bütün içeriklerden bağımsız olarak, ataleti ya da militanlığı temsil etmezler.

Geçen yılın Kadıköy’ü, önceki iki yılda açık olan Taksim’in kapatılacağının ilanından çok önce yapılmış bir tercih, Taksim’de kurulması kararlaştırılmış kürsüye karşı alınmış bir sınıf tavrıydı. “Meydan fetişizmi” tartışmalarının dışında, devrimci içeriğin doğru bir yönelimiydi.

Bunun gerekçeleri, o dönem uzun uzadıya yazıldığı için burada tekrar etmeyelim. Ama, Taksim’de bir polis ablukası ve çatışma olması, orayı Kadıköy’den daha devrimci içerikli yapmazdı. Bunun karartılmasına izin verilemez.

Bu yıl ise, diktatörlük o alanı kapatacağını ilan ettiği için, buna boyun eğilmeyeceğini göstermenin yeriydi Taksim. Ve Kadıköy, daha önceki yıllarda Taksim’de kurulan kürsülerden farklı yönde de olsa, iktidarla arasındaki bağ ya da mesafe anlamında, yine sınıf kürsüsünü temsil etmiyordu.

Nerede toplandığınızın ya da eylem biçiminizin türlü bileşenleri vardır ve bunların toplamında, 1 Mayıs gibi özel gündemlerde gözetilecek biricik ölçüt, örgütlü akıl ve öncülüğün, kime nasıl seslendiği, verdiği imaj ve toplumsallaşmaya olabildiğince sağlayacağı katkıdır.

1 Mayıs’tan hemen önceki yazıda, eğer bir yarıştan söz ediliyorsa, daha fazla sayıda insanın, özellikle “sıradan”ın sokağa çıkartılması açısından bunun geçerli olmasından, aksi halde “kahramanlık” sınırından söz etmiştik.

Bu yıl, polis şiddetine pabuç bırakmayan, yasakları tanımayan eylemlilik, kuşkusuz büyük önem taşıdı ve mümkün olduğunca yerine getirildi. Sağlam, kararlı bir direnişin rol oynayacağı maya kendisini gösterdi.

Şimdi, bunun bir moment ve dayatılana boyun eğmeme olduğunun altını çizmek, modellememek, belki asıl destanları kitlelerin yazacağı gerçeğinin örtülmesini önleyecektir.