Alevî Örgütlerine Çağrı

Düş yollara yeniden harlı bir umutla
Acını kuşlayacak bu lânetli karardır
Aldanma altıok metin, sultasına kışın
Bak önümüz kıpır kıpır taze bahardır
Metin Altıok, “kar altında gazel”den

Bir lânetli kararla kuşlanmış acımızı yüklenip yürüyeceğiz bugün. Alevî örgütlerinin çağrıcı olduğu mitingde, Sivas Katliamı Davası’nın hukuken zaman aşımına uğratılmasını protesto için toplanacağız. Elbette, bu, işin çok ayrıntı bir kısmıdır. Katliamları zaman aşımına uğratabilecek, hesabının sorulmasından vazgeçirecek bir hukuk yoktur yeryüzünde. O, halkın tasarrufunda bir sosyal olgudur. Bu miting için, bu karar, sadece vesiledir. Aslolan, Sivas Katliamı’nın hesabını bütün müsebbiblerinden sormak, bir daha benzerlerinin yaşanmamasını teminat altına almak iradesini ortaya koymaktır.

Sözüm, işte bu gerçeğin ışığında, çağrıcı Alevî örgütlerine, Alevî yurttaşlaradır.

Metin Altıok’un, harlı bir umutla yeniden yollara düşmek, kışın sultasına aldanmadan önümüzdeki kıpır kıpır bahara bakmak dizelerinin hakkını vermeye gelin, çağrıcı olduğunuz mitinge. Nedir o umut? Nedir sulta süren kış? Nedir taze bahar?

İki ucu da sipsivri açılmış bir kalem dikmek için Behçet Aysan’ın mezar toprağına, henüz yan yana gelmemiş sözcüklerinin hatırına, birlikte yürüyelim bugün. Yaşadığımızdan başka bir cehennem yok işte, bilelim. Nedir o sayfalara kan sıçratan peki? Nedir zambağa kan bulaştıran? Kimlerdir, tarihi değiştirecek olan dünyanın en güzel çocukları?

Keşke sahiden de şiirden ölseydi bir şair diye iç çekerek toplanalım bugün. Hani bir peçete çıkmıştı ya Madımak küllerinden, Uğur Kaynar yazmıştı ya, “öldüğümde, doğduğum yere gidiyorum” . Oradaki hasret nedendi? Nedendi bilinmezlikler? Neydi onları yenecek olan?

Bazı bazı gülse de, gönlü hoş olamayan Muhlis Akarsu’nun unutulan gün görüşünün yerini, yansa da, kül olup savrulsa da aldığı için öfkemizle orada olalım bugün. Obur dünya mıdır, Pir Sultan gibi, onu da yiyip doymayan? Kimdir, hile götürür çiçekleri eken sulayan? Ya, kula kulluğun yakışmadığı çağın, kimdir bayraktarı?

Hayat pes ettiğini zannetmesin diye, o hayatın kilosunu tartar satarız iddiamızla, bırakmayacağımız onurumuzla Hasret’in şelpesini vurmaya gelelim. Nedir pes ettirmeye çalışan? Gücü yetmeyeni bile tutup güneşe götürecek olan nedir?

Minnet eylemeyen üç telli curasını alalım, Kel Muhtar’lara inat düşelim yola Nesimi Çimen’le. Aşımızdaki zehiri yağ gösterenlere kanmadan, inanmadan. Füze yapanlara, cana kıyan zalimlere kafa tutmaya. Kimdir peki, savaşların, ölümlerin ardındaki elin sahibi? Nedir gülüşün, dostlukların özlemini dindirecek olan?

Çağrısıyla toplanıyoruz Alevî örgütlerinin, Alevî yurttaşların. Sözüm onlaradır. Çağrım onlaradır: Sivas’ta yakılanların bıraktığı, sıraladığımız soruları yanıtlayalım bu yürüyüşte. Acılarının kaynağına inelim, özlemlerinin karşılığını arayalım.

“Sünnî mezalim, Alevî gadre uğrayışı” vermiyor bize bu yanıtları. O, bir bütünün parçası olarak duruyor. O bütüne bakalım bugün. Semavî değildir, toprağa ayak basmıştır, parçanın bütünü.

Sivas’ın hesabı, gericilikten sorulur. Sivas’ın hesabı, yakanları kollayanlardan, mevki verenlerden sorulur. Sivas’ın hesabı, iktidarlardan sorulur. Sivas’ın hesabı, bir düzenden sorulur. Bunların toplamında, Sivas’ın hesabı, yalnızca Sivas’la sorulamaz.

Alevî, “haksızlığa uğrayan ve buna isyan eden” anlamı da taşıyor. Hesap, bütün haksızlığa uğrayanlar adına, haksızlardan sorulur. Hak, yalnızca Sivas’la sorulamaz.

Acılarını gördünüz orada yok edilenlerin. Özlemlerini gördünüz. Bu acı, bir davayla giderilemez. Bu özlem, yalnızca Sivas’la karşılanamaz.

Bu bir vesiledir. Bir vesiledir, bugünün Pir Sultan’ını, Hızır Paşa’sını, Şah’ını yeniden yorumlamak için.

Sözüm Alevî yurttaşlaradır, çağrım onlaradır.

Bir vesiledir Sivas, bir parçası olduğu büyük hesaplaşmanın yürüyüşüdür.

Sivas’ta ateşe verilen, aydınlarımızdır, aydınlanmadır, ilerici birikimdir, itirazdır, gelecek özlemidir, eşitliktir, insanca yaşamdır, emektir, boyun eğmemektir, adil dünyadır, paylaşmadır.

Katledilen insanlarımızın hesabını sormak, orada yakılan bu değerlerin hüküm sürdüğü bir dünyayı yaratma mücadelesiyle mümkündür. İnanç sistemleri, mezhepler, ritüeller arasında cereyan etmeyen, taban tabana zıt iki sistemin kavgasıdır bu. Sivas, bu kavganın aynasıdır.

O yüzden söz sizedir Alevî kardeşler. Çağrı, yüzünüzü bu özlemlere dönmeniz, bu kötülüklerin hesabını kökten sormaya yönelmenizdir. Çağrı, sosyalizm adınadır. Çağrı, hangi kılığa bürünürse bürünsün, sermaye sistemine karşıdır.

Gelin canlar bir olalım! Neden? Ne diyordu devamında Pir Sultan? Münkire kılıç çalalım! Yani bu, herhangi bir barış, buluşma çağrısı değildi. Burada bırakan zalimlerin demagojik kullanımından alalım bu sözü, gerçek kimliğine kavuşturalım. Kılıç çalmak üzere örgütlenelim diyor Pir Sultan. Bir yürüyüş eyleyelim dediği, iktidara doğrudur. İktidarı fethetmeyedir. Üstü kan köpüklü meşe seliyse Pir Sultan, yolundan dönmezse boynunda ip, hançer varken bile, kadıların, müftülerin fetvaları hiçse, bir büyük yürüyüşün parçası olduğundandır. Bir yol oğlu, bir yol sefili! Bu yolda, özü öze bağlayarak, sular gibi çağlayarak, sarayı yıkmaya, nic’olursa olsun göze almaya yürünür. Kimdir münkir? Kimdir inkâr eden? Kime çalınacaktır bugün zülfikâr? Bunlar bugün, halkı, emekçiyi, adaleti, insanı inkâr edenler, inançları, emekleri, umutları sömürenlerdir. Kılıç, onların bu düzeninin boynuna inmelidir.

Bugün bir Hızır Paşa’sı vardır, ama bir Şah’ı yoktur Pir Sultan’ın. Bugün zulmün sarayı, sosyal devrimle, yalnızca kendi gücünden medet umanlarla yıkılır. Bugün kurtarıcı, emekçi sınıftır.

Bugün Pir Sultan, örgütlenme, mücadele, bayrak ve iktidar demektir. Kime karşı? Sivas’ta ölenlerin katline sebep kötülüklerin kaynağına. Kimden yana? Sivas’ta ölenlerin katline sebep özlemleri paylaşanlardan.

Bugün Pir Sultan, Pir Sultan değildir! Erenlerde değil, sınıftadır derde derman. Odur yolumuzu açık eyleyecek...

Türkiye Komünist Partisi, çağrınızı coşkuyla yanıtladı. Dedi ki: Gelin canlar, bir olalım! Ama ekledi: İnsanca, kardeşçe bir düzen kuralım!

Sözüm sizedir Alevî yurttaşlar. Bu çağrıya kulak verin. İnsanca, kardeşçe bir düzen için, bir yürüyüş eyleyelim. Bu düzenin, din, dil, milliyet, ırk tanımayan emekçiler eliyle kurulabileceğinin “sırrına varalım” ki, Sivas’ın hesabını sorduk diyebilelim.

Bir yürüyüş eyleyelim, Asım Bezirci’nin, Aziz Nesin’in, yüreği bu acıyı kaldırmayan Rıfat Ilgaz’ın, Sivas'ta yakılanların ömürlerini verdikleri davanın bayrağı altında. Bir yürüyüş eyleyelim, bütün mazlumların ahını almak için, emeğin ve kardeşliğin dünyası için, sosyalizm için!

Söz sizedir, çağrı sizedir. “Şah”a, yalnızca sosyalistlerin yaylasından gidilir! Örgütlenerek, bu çarkı kırarak, güvendikleri padişahları yıkarak, zemheride gonca güller bitirmeyedir bu çağrı...

Haykıralım: Sivas'ın hesabını soracağız! Yankılansın: Bu düzeni yıkacağız!


Yurdumsun Ey Madımak!
Yakanları Unutan “Sol"...