19 Mayıs Bizi Ararken...

Nicedir, Nasreddin Hoca’nın duvarsız türbesinde, kocaman kilitli bir demir kapı gibi espri unsurudur, “Bekçisiyiz Cumhuriyet’in” efelenmesi. O kilit kadar işlevlidir, “müdafaa ve muhafaza” edenler.

Şimdi, o bekçilerin, 19 Mayıs’ın güdükleştirilmesi, belleklerden silinmesi, tarihten kazınması yönündeki düzenlemelere, bir “kutlama” kampanyasıyla yanıt verme girişimleri furyasını izliyoruz.

Hayır, önemsizleştirmiyorum. Evet, anlıyorum. Ama söylemek zorundayım yine...

Kutlama, yürürlükteki, hayattaki şeyler için geçerlidir. Bu nitelikleri yoksa, en fazlasından, anma törenleridir söz konusu olan.

19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos, 29 Ekim, tıpkı 10 Kasım gibi, anma vesilesidir bugün. Kutlama, cenaze evinde göz aydını şaşkınlığıdır, tarihe müdahale edilmedikçe.

19 Mayıs, kendi perspektifi, kendi sınırları, kendi sınıfı doğrultusunda, devrim cüretini gösterenlerin, bağımsızlığı için savaşmayı göze alanların tarihe not düştüğü bir gündür. Devrimin ve bağımsızlığın yerinde yeller estiği koşullarda, “koruyup kollayan”ların kof törenleriyle, iddia edilen “diriliş”i yaşayamaz.

O kilit, espridir, türbenin koruma altında olmadığının beyanıdır.

Stadyumlarda mı kutlansın okullarda mı, bir gün mü bir hafta mı, havalar iyiyse mi kötü olsa da mı, askerî erkanla mı gönülsüz öğrenciyle mi...

Her tarafı açık türbenin demir kapısı varsa, 19 Mayıs’ın da törencileri var, yıkılmazlık, aşılmazlık belirtisi olarak.

Cumhuriyet söylevleri, Mustafa Kemal güzellemeleri, Hoca Nasreddin’in, kendi ölümünden onyıllar sonra yaşayacak olan Timur’a verdiği dersler gibi, fıkra üretiminin zalime direncin bir parçası olma oyalanmasıdır. Timur, “lenk”liğiyle ilerlerken...

AKP hükümeti, “millî bayram”lara kısıt getirirken, artık kesin zafere ulaşmışlığının fütursuzluğuyla davranmıyor sadece. Oyalanmaya meyilli olanlara da, birer “direniş mevzisi” oyuncağı sunuyor sinsice.

Bir demir kapı... Bir kutladık işte! naniği...

19 Mayıs’ın, “anma” derekesine gerilediği koşullarda, “kutlama”lara değil, bir üst evrede sahiplenilmeye ihtiyacı var oysa.

Bağımsızlığın ve devrimlerin, emekçi sınıf eliyle, bir yeni cumhuriyetle, sosyalist doğrultuyla yeniden sahne almasına ihtiyacı var 19 Mayıs’ın.

İsmail Hakkı Durusu adlı kaptanın dümen tuttuğu Bandırma’dan ayrılan bir küçük taka Samsun’a yanaştığında, öncelikli hedef işgalciyi ülkeden kovalamaksa, bunun teminatı da, eskimiş sistemi yıkmaktı.

İlkokul tekerlemesiyle “yurdumuzu düşmanlardan kurtardı”ysa Mustafa Kemal ve arkadaşları, bu “düşmanlar” arasında hilafetiyle, saltanatıyla, tekkesiyle, medresesiyle, gericiliğin hükümranlığı, bir kurulu düzen, bir devlet de vardı.

19 Mayıs, artık köhnemiş bir devleti yıkma cüretiydi, yeni bir sistem kurma iradesiydi. Bağımsızlık ve tarihsel ilerleme, bu cüreti, bu iradeyi göstermekle mümkündü.

Bundan yoksun olanlar, Cumhuriyet’i yıkmış gericilik karşısında, törenlerle, kutlamalarla kolonyalar dökünüp ferahlayabilirler.

Türbede bir kapı, üzerinde kocaman bir kilit... Akşehir’de turistik ve işin olmazlığını gösterir koruma ve kollama esprisi...

Eskiyeni yıkma, yeniyi kurma cüret ve iradesi, bağımsızlığın ve tarihsel ilerlemenin aktörlerini bekliyor bugün, avunucuların törenlerini değil. 19 Mayıs, bizi bekliyor, emekçi sınıfı arıyor. Emperyalizmi kahredecek, kapitalizmi mahvedecek tek ideolojiyi, tek siyasal akımı...

Gericiliği, ne cumhuriyet mitinglerinin ne de 19 Mayıs kutlamalarının niceliği sarsar. Türbedeki sandukayı sırtlayıp götürmesini o kapıya on kilit daha vursalar engelleyemeyeceklerinin rahatlığındadır.

19 Mayıs, bağımsızlıkçı ve devrimci nitelik arıyor. Bugünün koşullarında, sınıfsal ve siyasal olarak bir üst evrede cüret ve irade istiyor.

Bağımsızlık ve cumhuriyet, bir kez daha, sosyalizm tamlamasıyla anlam kazanmayı bekliyor.

Miting ve kutlamalarda kaç kişinin birikeceği değildir ölçüt. Bu düzeni tarihe gömecek niteliğin, nicel açıdan ne kadar örgütlenebildiğidir.

Gericiliğe ve emperyalizme karşı koyacaksa 19 Mayıs, bu, yıkmayı ve kurmayı göze alanlarla, sosyalistlerle, emekçi sınıf eliyle mümkün olabilecektir.

Bunun dışında, her şey sadece törendir, Facebook beğenisidir.

19 Mayıs, artık ancak bizim elimizle, bağımsızlığın ve devrimin kutlanacağı gün olarak yeniden kayıt düşülür.

Bu nedenle, benim tarihten silindiği koşullarda 19 Mayıs 1919'a göndereceğim selam, göstereceğim saygı, bir tarihsel olguya karşı kadir kıymet bilirliğimden ibaret değer taşımaz sadece. Aynı zamanda, sınıf bilincinin, devrimci irade ve cüretin açık beyanı olarak, duvarsız türbelerdeki geçitlerde kâğıt bayrak sallanmasından çok daha içtendir.

Bir 19 Mayıs Fotoğrafı