Türkiye’nin sıfatı

Alper Birdal'ın “Türkiye'nin sıfatı” başlıklı yazısı 20 Ocak 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Son birkaç günde yandaş basına düşen bazı haberleri karıştıralım.

Dün iktidarın yayın organlarından birinde, İstanbul’un Gültepe Mahallesi’nde Alevilerin evlerine işaret konulmasının “faili”nin Pir Sultan Abdal Derneği’ne üye iki Alevi olduğu yazıldı. Yönlendirenler de sol bir örgütün üyeleriymiş. Polis kaynaklı bu habere seçilen başlık da ilginç: “Eski Türkiye tipi provokasyon”…

Okulları Kuran kursuna çeviren, Ortadoğu’da Sünni ekseninin ağırlık merkezi olmaya soyunan, Suriye’de beş yaşındaki çocuklara bile Alevi düşmanlığı aşılayan militanları bağrına basan, cihadcılarla sarmaş dolaş gezen “yeni Türkiye”nin muktedirleri Alevileri “eski Türkiye”nin provoke ettiğini söylüyor.

Yanılmayın Maraş Katliamı’nın ertesi gününde değil, “yeni Türkiye”de yaşıyorsunuz.

Bir diğer haber, önceki gün büyük bir operasyonla gözaltına alınan Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatlar hakkında. Polisin yaptığı uzun açıklamada geçen bir hususun altını çizelim:

Gözaltına alınanlar “ülkemizin kozmik bilgilerini şifreli metinler halinde kodlayarak, yurtdışında bulunan örgüt elebaşlarına raporlamış, başka ülkeler lehine ajan faaliyeti yürütmek için gizli haberleşme merkezleri oluşturmuşlar.”

Demek ki “yeni Türkiye” de pek kadim bir ithamı, ajanlık suçlamasını lügatine yaldızlı harflerle kaydetmiş.
Sakın ola karıştırmayın, ellilerde “Moskof tehdidi” diye bağıran Peyami Safa’ları okumuyorsunuz. Şimdilerde o işi başkaları yapıyor.
Adalet Bakanı’nın Hrant Dink suikastıyla ilgili kendisini ziyaret eden “Adalet Talebimiz Var” inisiyatifi üyelerine söylediklerini de atlamayalım: “Hrant Dink davasında yargının vesayeti devam ediyor”. Sadullah Bey, “Yargının siyaset üzerindeki vesayetini bitirip demokrasinin kurumsallaşmasını sağlamalıyız” diye sürdürmüş sözlerini.

Siz siz olun şaşırmayın “bana sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz” diyen Morrison Süleyman değil dinlediğiniz. “Bana cinayetin sorumlularını yeni Türkiye kolluyor dedirtemezsiniz” diyen Adalet Bakanı’nın sözleri bunlar.

Bir tane daha: Dışişleri Bakanlığı, başta Paris ve Berlin olmak üzere, Avrupa’daki elçi ve konsoloslara “korumasız dışarı çıkmayın, etkinliklerde teyakkuz halinde bulunun” uyarısında bulunmuş.

Yanılmayın, seksenlerde değiliz. Artık Batı başkentlerinde sokağa çıkmaktan korkan diplomatlar “büyük Türkiye”nin diplomatları. Siz ABD’li diplomatları hiç korumasız, tedbirsiz gördünüz mü? Teyakkuz halinde olmak “büyüklüğün” şanındandır.

Ve sonuncusu: “Bir Özel Kuvvetler Komutanlığı mensubu” imzasıyla Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’na gönderilen mektupta, “ülkeyi kaosa sürüklemek için yapılacak 26 maddelik eylem planı”nın ayrıntıları yer alıyormuş.

Karıştırmayın. Doksanların ortasında, Susurluk skandalı günlerinde değiliz. “Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir” diyen Tansu Çiller konuşmuyor. Artık formülasyon “bir tertip varsa bu iktidarı devirmek için kurulmuştur” şeklinde. “Yeni Türkiye” bu…

Bütün bu haberleri birbirine bir sıfat bağlıyor. “Eski” sıfatı…

On yıldır geveleyip durdukları, ama bir türlü yutmadıkları bir niteleme bu. Yutmayacaklar da… Zira yutamazlar.

Bu ülkenin adı artık başına bir sıfat konulmaksızın anlamını yitirdi çünkü. Tek başına Türkiye artık yok. Eskisi var, yenisi var büyüğü var, küçüğü var.

Üstelik bu sıfat çiftlerinin biri olmadan diğerinin bir anlamı yok.

Yeni Türkiye eskidir. Büyük Türkiye küçülecektir.