Tayyip Erdoğan’ı yargılamak

Cumhurbaşkanı’nın dün ettiği sözlere bakılırsa durum AKP açısından pek parlak değil. “Anadolu’da bir sükunet, rehavet var, sürpriz olabilir” diyor asık bir yüz ifadesiyle. “Sürpriz” olmaması için her yola başvuracakları kesin.

Çünkü “sürprizin” ne anlama geldiğini en iyi zat-ı şahaneleri biliyor. Ne de olsa AKP dışındaki bütün partiler seçim meydanlarında Tayyip Erdoğan’ı yargılayacaklarını söylüyorlar.

Geçenlerde soL da Tayyip Erdoğan’ın yargılanmasını konu aldı. Erdoğan’ı yargılamak için sıralanan suçların dökümü, ileride yazılacak bir iddianamenin taslağı olarak da düşünülebilir.

Peki seçim meydanlarında, CHP’sinden HDP’sine, MHP’sinden Vatan Partisi’ne, AKP dışındaki hemen hemen her partinin dile getirdiği “Tayyip Erdoğan yargılanacak” sözüyle, soL gazetesinin sunduğu suç dökümü bir ve aynı şeyi mi söylüyor?

Bu soruya yanıt vermek için edilen sözleri salt bir propaganda olarak değil, somut içeriğiyle değerlendirmek gerek.

CHP’li Muharrem İnce geçenlerde Erdoğan’ı vatana ihanet ve yolsuzluk suçlarından yargılayacaklarını söyledi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın ve Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in yaklaşımları da hayli benzer. Yalçın da yolsuzluklar ve vatana ihanet diyor; Perinçek ise “vatana ihaneti” ön plana çıkarıyor.

Takip edebildiğim kadarıyla HDP, Demirtaş’ın popüler “seni başkan yaptırmayacağız” sözü dışında seçim sürecinde Erdoğan’ı yargılamaktan bahsetmedi. Ancak Aralık ayında, Roboski Katliamının yıldönümünde Erdoğan’ın yargılanacağından bahsetmişti Demirtaş... Onun gerekçesi, konuşma Roboski bağlamında yapıldığı için, diğerlerinden farklıydı.

Her durumda üç aşağı beş yukarı aynı iki gerekçe ön plana çıkıyor: vatana ihanet ve yolsuzluklar.

“İş oraya gelsin de, her ne gerekçeyle yargılanırsa yargılansın” diyenler muhakkak olacaktır. Erdoğan’ı sanık sandalyesinde görmenin kendisinin sembolik bir anlamı olduğuna kuşku yok. Hangi suçlardan yargılanacağını ise varsın Yüce Divan düşünsün...

Bu olmaz...

Çünkü bu tür bir “dava”, basitçe yargının konusu değildir, olamaz. Bu, yalnızca “halkın davası” olabilir.

Sunulan genel gerekçeler miting meydanlarında kulağa hoş gelebilir. Ama iş hakikaten adım atmaya geldiğinde, ayrıntılarda ne dendiği önem kazanmaktadır.

Örneğin “vatana ihanet” suçlamasıyla sanık sandalyesine oturttuğunuzda Erdoğan ve ekibinin bölgede kalkıştığı maceralardan, bunun ülkede doğurduğu sonuçlardan bahsedecek misiniz? Edecekseniz, bu işin ABD’yle ve NATO’yla bağlantısını nereye koyacaksınız? “Bir yere koymayacağız, o başka konu” diyecekseniz, Erdoğan’ı yargılamaya niyetiniz yok.

Örneğin Erdoğan’ı kendisinin, ekibinin ve de bir grup patronun cebini doldurduğu, bunu yaparken de yolsuzluğa bulaştığı iddiasıyla sanık sandalyesine oturttuğunuzda, halka ait, halkın parasıyla yaratılan değerlerin, mesela TÜPRAŞ’ın, Petkim’in, kamu arazilerinin ve daha nicelerinin Koçlara, Sabancılara peşkeş çekilmesini de soruşturacak mısınız? Yoksa “onlar yandaş değil” demekle mi yetineceksiniz? Eğer bunu söyleyecekseniz, Erdoğan’ı yargılamaya niyetiniz yok demektir.

Bu soru da okura...

Örneğin seçim sonucunda desteklediğiniz partilerden bir ya da birkaçının hükümet kurması halinde Erdoğan’ı, daha önemlisi Erdoğan’ın temsil ettiği sistemin kendisini sanık sandalyesine oturtmak yerine, aynı düzenin dümenine geçmeyi tercih ettiğini görürseniz “ellerim kırılsaydı” mı diyeceksiniz?

“Hayır, bir kez daha pişman olmak istemiyorum” diyorsanız, Erdoğan’ın neden yargılanması gerektiğine ilişkin gerekçeler üzerinde bir kez daha kafa yorarak işe başlayabilirsiniz. Diktatörü ve dümeninde durduğu düzeni sıfırlamak için.