Taraf tarafını mı şaşırdı?

Taraf’ın bir gazete değil, bir misyon neşriyatı olduğunu çokça ifade ettik soL portalda… Bir kez daha bizim ağzımızdan aktarmak yerine, İkinci Cumhuriyet’in organik aydınlarından Ekrem Dumanlı’nın bugünkü yazısından aktarımla bu misyonun ne olduğunu anımsatalım. Şöyle diyor Dumanlı: “Eğriye eğri, doğruya doğru Taraf Gazetesi son yıllarda çok cesur gazetecilik yaptı ve Türkiye'nin bugün geldiği noktaya büyük katkı sağladı. Somut bilgi ve belgeye dayalı haberleri korkusuzca neşrederek basın tarihimizde önemli bir yer edindi. Bu çerçevede ne kadar takdir edilse azdır...”

Kanımca altı kalın bir şekilde çizilmesi gereken husus, Taraf’ın “Türkiye’nin bugün geldiği noktaya büyük katkı sağlamış” olduğu vurgusudur. Doğrudur. Misyon budur.

Peki, şimdi Taraf bu misyonu terk mi ediyor? Nedir bu “müzik kutusu” atışmaları, başbakanın danışmanının ajanlık yaptığı imaları? Üstelik Taraf buradan vurmaya çalışarak, kendi zayıf karnını da kabak gibi açık etmiyor mu? Yarın bir başka iktidar yanlısı yayında Yasemin Çongar’ın ve bilumum Tarafgir yazarın şeceresi dökülür mü diye düşünmediler mi? Özetle Taraf tarafını mı şaşırdı?

Hayır, şaşırmadı. Çünkü Taraf bir Ergenekon Operasyonu neşriyatı olarak -çıkışı Operasyon’la aşağı yukarı eş zamanlıdır- aynı Operasyon kapsamında şekillendirildi. Misyon, İkinci Cumhuriyet’in iktidar bloğunun hazırlanması, bununla birlikte yeni resmi ideolojinin oluşturulması sürecine yapılan liberal aşının bir kurumsallığa sahip olmasının sağlanmasıydı. Bahsettiğimiz tarih Dolmabahçe Mutabakatı’nın, Vaşington’da yapılan asker-hükümet-ABD görüşmesinin gerçekleştiği kesit. Buradan çıkan kararların Taraf misyonunu da belirlediği aşikâr.

Bu noktada bir süre önce Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin yayımladığı “Emperyalizm, Türkiye ve komünist hareketin görevleri üzerine tezler” başlıklı belgede yinelenen bir saptamayı anımsatmama müsaade edin. Şöyle diyordu TKP Merkez Komitesi: “Bir dinci sermaye partisi olarak AKP’nin kendi programı ile ABD’nin bölgesel ihtiyaçları arasındaki paralellik belli bir süre içinde ve özellikle Obama’nın yönetime gelmesiyle bir örtüşmeye ve bazı başlıklarda mutlak uyuma dönüşmüştür. ABD yönetiminin Türkiye’yi ekonomik açıdan bugün de süren biçimde kollaması, krizden uzak tutması ve AKP’ye İkinci Cumhuriyet yolunda yoğun istihbari, kurumsal ve siyasal destek vermesi bu uyumun sonucudur.”

Dinci sermaye partisi ile ABD’nin bölgesel ihtiyaçlarının uyumunun sağlanmasında Taraf misyonu da önemli bir yere oturuyor. Ve yine “tezler”de söylendiği gibi, bu uyumun sonucu istihbari, kurumsal ve siyasal destek oluyor. Uyumun dumura uğramasının sonuçlarının da bu başlıklardaki destek mekanizmalarında kendini göstermesi doğal…

Yanlış anlaşılması bugün Taraf’la AKP, özelde Erdoğan, arasındaki atışmaya bakarak ne AKP’de cisimleşen İkinci Cumhuriyet iktidar bloğunun dağılmakta olduğunun, ne de ABD’nin ihtiyaçları ile AKP’nin programı arasındaki uyumun yok olduğunun söylenebileceğini düşünüyorum. Ancak iktidar bileşenleri arasında daha geniş bir düzleme yayılan bu gerilimin, ABD-AKP uyumundaki bir takım pürüzlerden de beslendiği söylenebilir.

Büyük proje ve bu anlamda AKP’nin ABD’nin bölgesel ihtiyaçları açısından alternatifsizliği bakidir. Ancak sürtünme, örneğin, zamana bağlı faktörlerden kaynaklanmaktadır.

Açayım…

Belli ki ABD yönetimi kasım ayında yapılacak başkanlık seçimleri öncesinde Suriye düğümünü kesmiş olmayı arzuluyor. Mayıs ayında Chicago’da yapılacak NATO Zirvesi’nin gündemine taşınması pek muhtemel görünen NATO genişlemesi de, ABD ve İsrail’in İran politikasındaki hızlanma da buna işaret ediyor. AKP’nin ABD yönetiminin bu planlarına köklü bir itirazının olduğunu söylemek imkansız. Dediğim gibi, büyük proje bağlamında bir pürüz yok. Ancak AKP yönetiminin aceleye getirilmiş bir Suriye müdahalesinin kendi üzerine kaldıramayacağı bir yük bindirmesinden endişe ettiğinin işaretleri de var.

Birkaç hafta önce Cemil Çiçek’in “Suriye konusunda bize gaz vermeyin. Herkes kenarda maç seyreder gibi seyredip, ‘Türkiye bu işi halletsin’ diye Şark kurnazlığı yapmasın” sözleri bu zaman uyumsuzluğunun AKP cephesinde ya da en azından onun bir bölmesinde huzursuzluk yarattığının işaretlerinden biri olarak kabul edilebilir.

Peki, bu durumda Taraf neyi zorluyor? Bir an önce Suriye müdahalesinin yapılmasını mı?

Suriye müdahalesinin aynı zamanda Türkiye’ye bir iç müdahale olduğu kesin. Bunu biz söylemiyoruz, Cengiz Çandar aylardır yazıyor. Biz ise Yeni Osmanlıcılığın büyük ölçüde bir iç müdahale olduğunu hep söyledik. Bu projenin her adımında bunu görüyoruz. Suriye başlığı ise Yeni Osmanlıcı vizyonun içe dönük müdahalesinin en kritik aşaması… Zira müdahalenin Kürtler ve Alevilerle ilgili boyutları, Yeni Osmanlıcılığın pek mesafe kat edebilmiş olmadığı başlıklar.

O halde “Suriye’ye müdahale bir an önce yapılmalı”nın siyaset alanındaki yansıması “Kürt müdahalesi, Alevi müdahalesi bir an önce yapılsın”a uzanıyor. Pratikte ise yeni anayasa tartışmalarına, Oslo görüşmelerine, 4+4+4’e, Uludere’ye…

Taraf son üç-dört aydır bu başlıklarda ne yazıyor ve AKP’yi nereden sıkıştırıyor sorularının cevabı ile “bir an önce Suriye müdahalesine girişilmesini mi istiyor” sorusunun yanıtı, dolayısıyla, bir ve aynı şeydir.

Velhasıl Taraf tarafını şaşırmamış, misyonuna AKP-ABD uyumundaki çapakları bir an önce törpülemeyi eklemiştir.