Sünni Türkiye, bağımsız Kürdistan

Erdoğan’ın İmralı’yla devlet arasındaki görüşmelerin yeniden başladığını doğrulamasıyla birlikte ana akım medyada yapılan toplantılarda nelerin konuşulmuş olduğuyla ilgili haberleri yeniden okumaya başladık.

Özetle, masanın üzerinde silahlar var diyor, PKK’nin bahar aylarında silah bırakmasına dönük bir müzakere yapıldığını ileri sürüyorlar.

Ancak ana akım medyada yer alan haberlere, gerçekten “haber” denilebilir mi orası tartışılır.

PKK silah bırakacak, Öcalan’ın tutukluluk koşulları görüşülecek, PKK yöneticilerinin başka ülkelere sığınmasına ses çıkartılmayacak… Liste böyle devam ediyor. Belirsiz olan, bunlardan hangisinin “haber” olduğu…

Durum, maç skorunu, golleri kimin attığını ve maçın oynandığı saatlerdeki hava durumunu bilen bir spor muhabirinin gazete ofisinde oturup “haber” yapmasına benziyor. “Feyyaz 65. dakikada, sahanın yoğun yağmur nedeniyle ağırlaşmasına rağmen şık bir vuruşla topu filelere gönderdi.” Aynen böyle… Zaten bilinenler arka arkaya sıralanarak, iktidarın vermek istediği mesaj neyse o tekrarlanıyor bir kez daha…

Bu arada Oslo görüşmeleri namlı süreç tam olarak neden tıkandı o üzerinde uzlaşılamayan birkaç başlık neydi aradan geçen sürede yaşanan bunca gelişmenin sürece etkisi nedir örneğin Suriye’deki ve bölgedeki durum müzakereyi nasıl etkilemektedir gibi yaşamsal önemdeki onlarca soru ise birer spekülasyon nesnesi olmanın ötesinde herhangi bir cevap bulmuş değil.

Bilinenleri tekrar ediyor, böylece mesajı pekiştiriyorlar. Çünkü tekrar ezberin esası…

Mesaj ne kadar çok tekrar edilirse, kamuoyu denilen amorf kütlenin ezberi o kadar çok pekişiyor ya da pekişeceği umuluyor.

“Kürt sorunu çözüldü çözülecek”, “AKP Kürt sorununu çözecek”… Ezber bu.

Sermaye egemenliği kamuoyunu “aydınlatmaya” değil, kamuoyunda ezberlerin pekişmesine ihtiyaç duyuyor. Bütün mekanizmaları buna uygun çalışıyor. Her yerde bu böyle…

AKP’nin ezberleri olur da emperyalizmin olmaz mı?

Elbette olur ve onu da okuyoruz gazetelerden.

Barzani’ye danışmanlık yapan, Kuzey Irak’ta ihale takipçiliği ve Exxon Mobil’in mutemetliğini yapan aynı zamanda Demokrat Parti’den senatör de olan Peter Galbraith’ın bugün Ezgi Başaran’a verdiği röportajı okuyabilirsiniz örneğin.

İşte bazı “tekrarlar”:

“Türkiye eskiden milliyetçi Kemalist bir rejim olarak kendini tanımlıyordu, artık Sünni bir kimliğe sahip”. “Irak’taki Kürtler artık Irak’ın parçası olmak istemiyor, o kesin”. “Bağımsız Kürdistan’ın ayakta kalması için de komşu ülkelerden birinin desteğini alması lazım ki, bu ülke Türkiye’dir”. “[Kürtler] Niçin Türkiye gibi gelişen ve büyüyen, tek ayağı Avrupa’da olan bir ülkeden kopmak istesinler. Bunu Barzani’nin de isteyeceğini sanmıyorum”. “Fakat o gün geldiğinde [ABD] bağımsız Kürdistan’ı destekleyecektir”.

Galbraith bundan yedi ay önce, aşağı yukarı aynı şeyleri Barzani’nin Rudaw gazetesinde söylüyordu. Yedi ay sonra bu kez Türkiye’de bir gazeteye konuşması “tekrar ezberin esasıdır” düsturunu çok iyi bildiğini gösteriyor. Aşağı yukarı aynı “tekrarları” CIA’nın Türkiye istasyon şefi Graham E. Fuller’in, CIA Türkiye uzmanı Henri Barkey’in ya da Cengiz Çandar’ın ağzından da işittik onlarca defa…

Türkiye’de yaratılmak istenen Amerikan ezberini tekrarlıyorlar: Kuzey Irak’ta bir Barzani devleti kurulacak, bölgede Sünni ekseninin merkez ülkesi olmaya aday Türkiye bu devleti himaye edecek ve bu durum Türkiye Kürtlerinin kopuşunu beraberinde getirmeyecek.

Bu ezber bir ana formüle indirgenebilir: Sünni Türkiye, bağımsız Kürdistan.

Ana akım medyada AKP ezberi ile ABD ezberini aynı anda okuyor olmamız ise bir tesadüf sayılamaz. Gerçekten “haber” değeri taşıyan bir konuysa bu iki ezberin ne şekilde iç içe geçtiğidir.