Korkuyorum Anne

Reha Erdem'in yazıp yönettiği, bana göre mükemmel komedinin başlığı bu. Asfalt ve motor sıcağıyla iyice kavrulan şehirlerden birinde tıkılıp kaldıysanız benim gibi, tatilin son gününü böyle değerlendirmek isteyebilirsiniz. Bu filmi izleyip, “Türkiye'nin en çok korkan adamı kim” diye sorun kendinize... Belki kahkahalarla gülmeyeceksiniz ama çok eğleneceğinize eminim.

Başrolde Ali adında, 40'ına merdiven dayamış bir ana kuzusu var. Üstelik ortada bir anne yok. Ana kuzuluğunun diyalektiği var.

Bir kaza geçiriyor geçkin ana kuzusu. Hafızası yerinde değil. Komşunun köpeğini bile hatırlıyor oysa. Hatırlamadığı iki şey var: adının karıştığı bir soygun ve babası...

Daha fazlasını anlatıp olası Pazar keyfinizi kaçırmayayım, ama yanına bir de “tatil okuması” tavsiyesi yapayım naçizane. Dünkü Milliyet gazetesinde Fikret Bila'nın imzasını taşıyan manşet haberini okuyun. Bu yazıyı okuyup, “Türkiye'nin en çok korkan adamı kim” diye sorun kendinize... Belki kahkahalarla gülmeyeceksiniz ama çok eğleneceğinize eminim.

Okuma parçası hakkında da birkaç satır yazmazsam olmaz. Baş karakterimiz 60'ını geçmiş bir ana kuzusu. Üstelik ortada bir anne yok. Ana kuzuluğunun diyalektiği var.

Bir kaza geçiriyor geçkin ana kuzusu. Hafızası yerinde değil, konuşamıyor. Onun adına konuşuyorlar ama... Bir gazetede manşet oluyor “söylemedikleri”. “Ben hiç susmadım ki” diyor. Medya önünde konuşmak “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” olurmuş. Kazayı hatırlamıyor, bir mahkeme kuruldu sanıyor.

Hafıza kaybı bir tuhaf. Bir “kaza”yı hatırlamıyor, bir de babasını... Onun adına konuşanlar diyorlar ki, “Siz sanıyor musunuz ki Sayın Cumhurbaşkanı'nın ve Sayın Başbakan'ın yaptıkları açıklamalarda bizimkinin onlarla kurduğu iyi ilişkilerin ve de verdiği bilgilerin hiç payı yoktur? Sesi dışarıdan pek duyulmuyor olabilir, ama sesini duyması gerekenler her gün duyuyor.” Siz duymuyorsunuz ana kuzusunu, “devlet baba” duyuyor. Esas babalarını bir hatılıyor, bir unutuyor “ben söylediğim için 'çok üzüldük', 'sözlerimizin arkasındayız' diyorlar bak” diye seviniyor ara ara. Çok yakınlarındakilere söylüyor bunları, onlar da gazetecilere...

Karakterimizin sesi yok, sesini “devlet baba” yutmuş. Onun adına konuşanlar diyorlar ki, “Samimiyetle her fırsatta duyduğu derin üzüntüyü yansıtmış, bir Genelkurmay Başkanı'nın terörist ilan edilmesinin, TSK'nın terör örgütü olarak gösterilmesinin kabul edilemeyeceğini yüksek tonla devlet katında sık sık dile getirmiştir.” Geçkin bir ana kuzusu olmasına karşın, ara ara ergen isyanı yaşadığını düşünüyoruz okur olarak. İsyanı hep devletin içinde saklı kalıyor. Onun dışında isyan etmiyor, korkuyor, çok korkuyor. Sesi yok, korkuları var. En çok da dışarıdan korkuyor.

Siz de benim gibi bu yaz sıcağında, asfalt ve motor sıcağının iyice kavurduğu kentlerden birinde tıkılıp kaldıysanız, bu filmi izleyin, bu yazıyı okuyun ve kendi kendinize sorun: Türkiye'nin en çok korkan adamı kim? Kahkahalarla gülmeyeceksiniz belki ama çok eğleneceğinize eminim.