Hiç olmamış gibi

Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarına bakıyorum ve ister istemez hep aynı şeyi düşünüyorum: CHP liderine göre Haziran Direnişi hiç olmamış gibi...
Önceki gün cemaatin televizyonunda konuktu. Açık açık şunları söyledi: “Başbakan Erdoğan, CHP kız ve erkeklerin aynı evde kalmasını destekliyor gibi göstererek bir tuzak kurmaya çalışıyor.”
Doğrusu bu ortamda, gericiliğe karşı milyonlarca insan ayağa kalkmışken, bu sözleri edebilen bir siyasetçiye kimsenin tuzak falan kurmasına gerek yok.
Ama Kemal Bey üstelemeye devam etti: “Kendi aklınca ‘CHP, ahlaksızlara sahip çıkıyor’ gibi bir algıyı yerleştirmek istiyor. Meclis’te ezberi bozuldu, başörtüsü dolayısıyla. Bir boşluk doğdu hayatında, ne yapacağını şaşırdı, lafı buraya getirdi ‘bir şeyler yakalayabilir miyiz’ diye. Hiçbir şey yakalayamaz. Biz, bu ülkenin değerlerine, insanlarına saygılıyız, gençlerine de sahip çıkıyoruz.”
Birkaç cümleyle bu kadar çok çam devirmek de bir marifet. Acaba kendisini sadece o kanalın angaje olduğu cemaatin mensuplarının mı izlediğini varsaydı? Öyle bile olsa, bu tuhaf bir mantık. Çünkü Kemal Bey, siyasi strateji haline getirilmiş siyasetsizliği pazarlıyordu. Toplumun diğer kesimlerini geçtim, seslendiği hareketin de bunu ciddiye alması beklenmez. Ancak bıyık altından güldükleri kesin.
Evet, Kılıçdaroğlu “Meclis’te ezberini bozduk” dediği AKP gericiliği karşısında hiçbir şey yapmamayı bir strateji olarak görüyor, bu anlaşılıyor. Hiçbir şey yapmamak ve iktidar blokunun kendi içinde yeniden karılmasını bekleyerek, yerleşecek bir boşluk bulmak... Başka türlü, ne topluma bir kez daha düpedüz yalan söyleyen Bülent Arınç için “vicdan sahibi bir siyasetçi” demesine, ne de dün Sarıgül’le yaptığı meydan şovuna anlam yüklemek mümkün. Ana muhalefet partisi lideri şu sıralar başka her kesimden fazla, iktidarın bileşenlerine kafa yoruyor, oraya çalışıyor.
Kemal Bey, henüz İstanbul için belediye başkan adayını ilan bile etmemişken, daha üç gün önce “Erdoğan dünya lideri” diyen şahısla birlikte sahne alıyor ve “Genel Başkanımıza İstanbul’un anahtarını getireceğim” sözlerini birlik edebiyatı yaparak onaylıyorsa, bunun tek bir anlamı var: Bizim de projemiz var alın bakın, düşe kalka da olsa önünüze getirdik.
Kimin önüne getirdiniz? Halkın mı?
“AKP’yi ancak böyle ‘proje’lerle durdurmak mümkün” ya da “çivi çiviyi söker”... Kemal Bey’in halkın önüne getirdiği olsa olsa bu. Ha bir de, gerici tahakküm karşısında pasifizm.
Yaz boyu ayağa kalkan halk, bunu hak etmiyor. Hak etmemenin ötesinde, bunu yutmaz da...
Kitleler, gericiliğin tahakkümünü iliklerine kadar hissettiği için sokaklara döküldü. “Projeler” üzerinden yürüyen siyasetten bıkkınlık geldiği, kendisine kurtarıcı diye sunulan soytarılardan yaka silktiği, yalandan ve yalancılardan tiksindiği için dizginleri eline aldı. Milyonlarca insanın karanlık karşısında “çare bilmem ne” deyiverip evinde oturmamasına, ısrarla bunu empoze etmeye çalışanlarla “çare Morgül” diyerek alay etmesine de bu neden oldu.
Ancak Kemal Bey’e bakılırsa, mesele seçime, AKP’nin sandıkta geriletilmesine gelince, aynı halk projelere, “çare”lere biat edecek gericilik karşısında hiçbir şey yapmama “stratejisi”ne eyvallah diyecek. Sanki Haziran hiç olmamış gibi...