Herkes silahlanırken…

Alper Birdal'ın "Herkes silahlanırken..." başlıklı yazısı 6 Ocak 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Beşir Atalay dün, Kürt dinamiğiyle ilgili gelinen durum hakkında “İyi analizler yaptık. Burada pek çok enstrüman var. Pek çok aktör var” diyordu. Şu “Pek çok aktör var” ifadesi üzerinde durmak gerek.

Basında yer verilen analizlere bakılırsa “müzakere” sürecinde devlet ve PKK dışında daha birçok aktör mevcut. Bir defa PKK bir bütün olarak algılanmıyor. Öcalan aktörlerden biri, Kandil bir diğeri… Bazılarına göre, ki bunlara örneğin Erdoğan’ın yeni gözdesi Numan Kurtulmuş da dahil, BDP de “süreci baltalama, provoke etme” yetisine sahip bir başka aktör. Diğer taraftan baktığımızda “devlet” de aslında çok aktörlü bir toplamı ifade ediyor. AKP ve hükümet bunlardan biri, cemaat bir diğeri... Ve yine AKP söylemine bakılacak olursa bir de “derin devlet” diye bir aktör var sürecin içinde.

Bu kadar çok oyuncunun dâhil olduğu bir süreçten kaos dışında bir şeyin çıkması için bütün aktörlere sözünü geçirebilen bir “yönetmene” ihtiyaç var. Kuşkusuz Erdoğan ve ekibi bu role soyunmuş durumda.

Ancak bu yönetmen daha filmin çekimi devam etmekteyken sürekli olarak aktörleri suçluyor, mağlup olunan her maçtan sonra oyuncularına suç bulan teknik direktöre benziyor. Birileri çıkıyor “derin devlet hortlak gibi” buyuruyor, öteki BDP süreci sabote ediyor diyor.

Niyet belli…

Süreç “istenildiği gibi” sonuçlandığı takdirde herkes yönetmeni alkışlasın, ancak ortaya daha büyük bir kan gölü çıktığı takdirde çeşitli aktörler suçlu görülsün ki yönetmenlik koltuğunda oturmaya devam edebilsinler.

Yani AKP her zamanki taktiğiyle yaklaşıyor meseleye. Hem “iktidar sahibi benim” diyor hem de herhangi bir siyasi sorumluluk üstlenmekten kaçıyor.

“O ki yönetmenliğe soyundun, bu oyuncuları oynatmak da senin sorumluluğun” diyen yok.

Erdoğan’ın ve ekibinin bir kez daha yönetmenlik iddiasıyla çıktığı saha ise iki yıl öncesinden daha engebeli. İktidar sözcüleri ısrarla esas meselenin PKK’ye silah bıraktırmak olduğunu söylüyor. Önceki gün KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan’ın yaptığı değerlendirmeler ise “filmin esas konusunun” PKK’nin silah bırakması olamayacağını yeterince açık bir biçimde ortaya koyuyor.

Karayılan iki önemli tespit yapıyor: Birincisi, devletin PKK’ye silah bıraktırmayı değil, PKK’yi sınırdışına taşımayı tartıştığını söylüyor. İkincisi, Suriye’de, Irak’ta, Ortadoğu’nun bütününde sivil insanların bile silahlandığı bir ortamda PKK’nin silah bırakmasını tartışmanın kolay iş olmadığının altını çiziyor. Yani “herkes silahlanırken biz niye silahsızlanalım” diye soruyor.

Bu şartlarda bu filmin çekilmesi, iki yıl öncesinden daha zor.

PKK yalnızca Türkiye’de etkisi olan bir güç değil. Irak bir iç savaşa doğru gidiyor Barzani peşmergeyi ağır silahlarla donatıyor. Suriye’de Demokratik Birlik Partisi, “uyumlu İslamcı” Suriye Ulusal Koalisyonu’na katılmaya, Özgür Suriye Ordusu’nun Kürt coğrafyasında serbestçe dolaşmasına ayak diremeye devam ediyor.

“PKK’nin silahsızlanması” diye kodlanan tartışma, eğer Karayılan’ın dediği gibi PKK güçlerinin sınırdışına çekilmesi anlamına geliyorsa, bunun hiç de kolay olmadığı kabul edilmek durumunda.

O halde iki ihtimal var. Bir: AKP’nin müzakere masasının üzerine Suriye ve Irak başta olmak üzere, bölgeye ilişkin de bazı taahhütler koyuyor. İki: AKP bir kez daha toplumu oyalamaya, Kürtlere tuzak kurmaya çalışıyor.

Birinci ihtimal AKP’nin tek başına karar alabileceği bir konu değil. İkinci Cumhuriyet Türkiye’sinin Suriye’ye, Irak’a ve bölgenin geneline ilişkin iddia ve hırsları, PKK’nin sınırdışına çekilmesi gibi çok somut bir başlıkta üzerinde pazarlık yapılamayacak kadar soyut ve müphem kalır. Bunun yerine AKP’nin masaya, ABD’den bölgeyle ilgili alınan taahhütleri, emperyalizmin bu coğrafyaya ilişkin planlarını ve onun içerisinde kendisinin üstlendiği rolleri koyması zorunludur. Bunlarsa, örneğin, Suriye’nin, Irak’ın, İran’ın, Lübnan’ın, Filistin’in yakın geleceğiyle ilgilidir.

Süreç bu noktadaysa bunun kokusunun pek yakında çıkacağı aşikârdır.

O halde Sözcü, Aydınlık gibi gazetelerin sorduğu “silah bırakmanın karşılığında PKK ne alacak” sorusu en baştan yanlıştır. Doğru soru, “Ortadoğu’da herkes silahlanırken PKK’nin silahsızlanması ne anlama geliyor” olmalıdır.