Erdoğan’ın Gül’ü

Alper Birdal'ın "Erdoğan'ın Gül'ü!" başlıklı köşe yazısı 2 Aralık 2012 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Abdullah Gül’ün BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması tartışmasıyla ilgili sözleri, bir kez daha Erdoğan-Gül gerilimi bahsini gündemin üst sırasına taşıdı. Egemen basında ise bir kez daha söylenenlerin içeriğinden bağımsız olarak, kişilik analizleri arka planı süslüyor. Saldırgan ve sinirli Erdoğan ile ılımlı ve olgun Gül karşıtlığıdır kurulan…

Bu karşıtlığın esasen zıtların birliği ilkesine uygun olduğunu görmek için ise içeriğe bakmak yeterli. İçeriğe bakıldığında görülen şu: Tayyip Erdoğan’ın ayarsız çıkışlarını, Abdullah Gül’ün geriden takip eden itidal dolu sözleri tamamlıyor. İçerik aynı içerik…

Erdoğan bu sarmalın bir sonraki basamağında memleketi yine geriyor, ancak her defasında hedefe Gül’ü değil, Başbakan’la Cumhurbaşkanı’nın kritik başlıklarda birbirlerini tamamladıklarını görmeyenleri koyuyor. Gül ise bu durumu sükut ile ikrar ediyor.

Erdoğan hafta başında ettiği sözleri anımsayın: “Dokunulmazlık zırhına bürünen bu zevatla ilgili kararımızı dokunulmazlıklarını kaldırmak suretiyle vereceğiz.”

Önceki gün konuşmasına “Öncelikle terör, kan, şiddeti teşvik edici konuşmaları tasvip etmeyiz (…) Teröre muhakkak mesafe koymalıyız” diye başlayan ve “Diğer taraftan da yakın siyasi tarihimizde yaşananlara bakıp dikkatli davranmalıyız. Çıkmaz sokaklara girmemek lazım. Herkesin sorumluluğu var” diye sürdüren Gül’ün söylediklerinin içeriği, Erdoğan’ın “bu zevat” dediği milletvekillerinin yüreğine su mu serpmiş oldu? En başta “teröre destek olan milletvekilleri” sıfatını yapıştırıp, “aslında suçları sabit” mesajını verdikten sonra “dokunulmazlıklar konusunda aman fazla acele etmeyin”le devam etmenin bir hükmü olabilir mi?

Erdoğan ve Gül birbirlerini tamamlamaktadır.

Ancak Erdoğan’ın akla gelebilecek her türlü başlıkta artık sık sık ayarı kaçan çıkışlar yapması, Gül’ün de hareket alanını genişletmiştir. Bu nedenle Gül, işgal ettiği makamın görev ve yetki sınırlarına nispetle, haddinden fazla konuşmaktadır. Fakat AKP zevatı, bu arızayı bile kendisi açısından avantaja dönüştürmeyi denemektedir: “Cumhurbaşkanı’nın yetkileri bu kadar geniş olursa, yetki çatışması çıkar. O zaman yetkiyi tek elde toplamak lazım.” Buyurun Başkanlık namazına!

Gül, esas olarak iktidar mekanizmasındaki tamamlayıcı rolünün verdiği güvenle her konuda konuşma rahatlığına sahiptir. Kullandığı üslup nedeniyle ise ancak Kemal Kılıçdaroğlu’nu memnun edebilir. Oysa Cumhurbaşkanı’nın neyi nasıl söylediğine değil, ne söylediğine bakan herkes, onun Erdoğan’dan farklı sözler etmediğini görebilir.

Keza dokunulmazlıklar tartışmasında da sözleri yalnızca yukarıdakilerle sınırlı değildi. Sözlerinin devamında TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı rapor için “Bundan böyle yanlış yapılmasını önler” demiştir. Patriotlarla ilgili bir kez daha “tamamen savunma amaçlı” diye konuşmuştur. PKK’lilerin silah bırakıp yurtdışına gitmesi konusunda “Devlete güvenmek lazım. Önemli olan tehdidi yok etmek” diye devam etmiştir. Hatta “Muhteşem Yüzyıl” dizisi konusunda bile “espri patlatmıştır”.

Kısacası Gül, bu konuşmasıyla dokunulmazlıklar konusunda Başbakan’la aynı çizgide olmadığı mesajını vermemiş, hükümetin meşruiyet sorunu bulunan bir dizi politikasına arka çıkmıştır. Kendisinden beklenen de kuşkusuz budur.

Dahası Gül’ün İkinci Cumhuriyet’in iktidar mantığı içerisindeki rolü güncel başlıklarda Erdoğan’ın ölçüsüzlüklerine ölçü getirmekle sınırlı değil. İktidarın yeni bir resmi ideoloji oluşturma sürecinde oynadığı aktif rol gözden kaçmamalı. Devlet Denetleme Kurulu’nu Sivas Katliamı’nı incelemekle görevlendirmesi bunun son örneği. Dava zamanaşımından düşürülmüş, sanıkların bir kısmı ölmüş, bir kısmı salıverilmiş, bir kısmı ise çoktan yurtdışına gitmişken, “Derin bir belirsizlik ve kuşku mevcut” demektedir Cumhurbaşkan’ı… Kastettiğini Sivas Katliamı davasındaki skandalların açığa çıkarılması olarak anlamak için ise Kemal Kılıçdaroğlu olmak gerekir.

Yani Abdullah Gül, nereden bakarsanız bakın, Erdoğan’ın Gül’üdür.