Bu kez bölecekler

Emekli Korgeneral Jay Garner, Irak işgali sonrasında atanan ABD’nin ilk sömürge valisiydi. İşgalin ardından iki ay gibi kısa bir süre görev yaptı. Ama Irak’la, özellikle de Kürtlerle halen devam eden pek derin bir ilişki kurdu. Merkezi hükümetle Barzani yönetimi arasında petrol yasası tartışmalarının en yoğun olduğu dönemde, Kanadalı petrol tekellerine Irak Kürdistanı’nda iş bağlıyordu. “Kürtlerden tek kuruş almadım, hiçbir zaman da almam” diyor. Kanadalılardan almıştır, Kürtler petrolü veriyor zaten…

Vali Garner efendi geçen hafta Irak’taydı. Guardian gazetesine konuştu ve “Bildiğimiz Irak artık yok” dedi. Devamında da şunları: “Kişisel olarak eski Irak’ın artık yok olduğunu ve geri de gelmeyeceğini düşünüyorum. Şii Irak ve Şiilerin önderliğindeki hükümet İran tarafından kontrol ediliyordu ve halen de ediliyor. Irak, geçmişte olduğu gibi bir reformdan geçirilecekse yine İran’ın olacak, bizim değil.”

“Ya benimsin ya da kara toprağın”, bu kez bir ülke için söyleniyor. Eski sömürge valisi, “eski ülke bitti” diyor, “bir bütün olarak yenisini kurmaya kalkarsak ellerin olur” diye ekliyor.

O zaman ne yapmalı? Bir değil, üç ülke kurmalı…

Guardian’dan aktaralım: “Garner’a göre ABD’nin, Irak’ın birliğini korumasına ilişkin umabileceği en iyi ihtimalle ‘Sünnilerin, Kürtlerin ve Şiilerin bir konfederasyonu’ olabilir. Garner, ‘Irak’ın artık parçalandığını ve bunu kabul etmemiz gerektiğini düşünüyorum’ diyor. ‘Yeniden entegrasyon işe yaramazsa,’ diye ekliyor, ‘bağımsız Kürdistan’ı desteklemeliyiz.’”

Bağımsız Kürdistan, Sünni ve Şii Irak’ın da ayrışması demek elbette…

Bunlar basitçe emekli bir generalin hezeyanları değil, Irak Kürdistanı’nda petrol tekellerine iş bağlayan eski bir sömürge valisinin sözleri… Şimdilerde Ortadoğu’nun her tarafı yine “neocon” kaynıyor. Ve onlara savaş uçaklarının sortileri, sandık sandık silah ve mühimmat ve toplantı üzerine toplantı eşlik ediyor.

Sandık sandık silah gidiyor: Hafta içi Amerikan yönetimi peşmergeye kalaşnikof ve kalaşnikof mermisi yolladığını açıkladı. IŞİD de Amerikan silahlarıyla savaşıyor. Suriye’deki muhaliflerden “ele geçirdikleri” ve Irak ordusundan yağmaladıkları silahlarla…

Uçaklar inip kalkıyor: Obama geçen hafta Sincar Dağı’ndaki IŞİD kuşatmasını kırdıklarını söyledi. Yani, kısacık bir cümleye iki yalan sığdırdı. Kuşatma aslında yoktu, çünkü dağda olduğu söyleyen Ezidiler ABD uçakları daha havalanmadan PKK tarafından Suriye ve Türkiye’ye geçirilmişti. Ayrıca Amerikan uçakları Sincar Dağı’ndan çok daha fazla Kerkük ve çevresinde sorti yapmakta, bu bölgedeki CIA üssünü ve havaalanını korumaktaydı.

Toplantı üzerine toplantı yapılıyor: Amerikan yönetimi Kürtlerin yanı sıra, Nineve, Selahadddin, Diyala ve Anbar’daki Sünni aşiretlerle ve savaş ağalarıyla da işi pişiriyor. 2006-2008 arasında da bu aşiretleri silahlandırdılar, sözde El Kaide’nin üzerine saldılar. Aynı El Kaide artık Irak’ın yarısını kontrol ediyor. Şimdi ekibi yine topladılar, ama savaş ağaları bu kez ödemeyi peşin istiyor. 2008’de başlarına Maliki gelmişti… Örneğin bu toramanlardan biri, Ali Hatem, “IŞİD’e karşı savaşırız ama önce Maliki milislerini çeksin” diyerek peşinat talep ediyor.

Bu Ali Hatem kişisinin mensubu olduğu Dulaim aşiretinin de aralarında olduğu bir dizi Sünni aşiretiyle CIA arasında ay başında görüşmeler oldu. O toplantılardan sızanlara göre savaş ağaları bu defa tek tek aşiretlerin silahlandırılmasını değil, yerel ve profesyonel askeri birlik oluşturulmasını istiyor. Başka bir deyişle bir ordu…

ABD işgali sonrasında Irak’ın bölünmesi hep gündemde olan bir konuydu. Bu defa cihatçı sürüsünün gayreti, işbirlikçilerin hizmetleri, petrol tekellerinin çıkarları ve emperyalizmin demir yumruğuyla bu gerçekleşecek gibi.

Bu durumun IŞİD adına tabur tabur militan toplayan AKP’ye, halen açık duran Kürt masasına etkisi ne olur? Bu da başka bir yazının konusu olsun.