Böyle bir ‘normalleşmeye’ fit misiniz?

Tuhaf şey, MİT TIR’larından çıkan mühimmatların görüntüleriyle ilgili tartışmalarda en doğru sözlerden birini iktidar partisinin “trol başı” Mustafa Varank’ın ettiği bir ülkede yaşıyoruz.

Trol başı Twitter’da, “paralelciler”le “Esedciler”e sövdükten sonra, sirkatin söyleyerek, “ABD’nin eğit-donat programında muhaliflere diksiyon eğitimi verdiğini zannediyorsunuz herhalde” diye şakıdı.

Geçenlerde de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, önce ABD’yle anlaştıklarını, eğitip donattıkları militanlar zayi olmasın diye onlara bir de hava desteği vereceklerini söylemişti. Ardından kendi kendisini yalanlayıp, ABD’yle prensipte anlaştıklarını söylemiş, “Bu süreci tamamen Amerika ile birlikte yapıyoruz. Birlikte karar alıyoruz, birlikte yürütüyoruz” demişti.

Dün gördük ki, o kadar da birlikte karar almıyorlarmış. Silah ve mühimmat yüklü TIR’lara CIA de eşlik etmeyince sorun çıkabiliyor. Bu sorunlar ifşa edilince de fısıltı gazetesinin manşeti “Uluslararası güçler Erdoğan’ı istemiyor” diye atılıyor.

Bunları Cumhuriyet’in gazetecilik başarısını küçümsemek ya da görüntülerin yarattığı öfkeyi değersizleştirmek için söylemiyorum. Ama Cumhuriyet’in başarısından çok, parçası olduğum kurumu da katarak söyleyeyim, basının geri kalanının başarısızlığından söz etmek daha doğru olur. O görüntülerin var olduğu da, TIR’larda silah bulunduğu da bir buçuk yıldır biliniyor. Herhalde gazetecilik başarısının bugüne kısmet olmasına “zamanlama manidar” diyerek bakmak gerekiyor.

Ama bir adım sonrasında parçası olduğum soL’u ve belki birkaç basın kuruluşunu daha farklı bir yere koymak zorundayım. Zira “Arap Baharı” palavrasının ve Suriye’deki kirli savaşın başlangıcından bu yana, en az bu görüntüler kadar önemli pek çok haber yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Ama çoğunlukla fısıltı gazetesinin manşetlerine çıkamadık.

Çıkamadık, çünkü bizim haberlerimiz bir “normalleşme projesi”nin parçası değildi.

Fısıltı gazetesi manşetine geri dönelim: “Uluslararası güçler Erdoğan’ı istemiyor.” Haber spotuna da şu yazılabilir: “Ülke içerisinde otoriter eğilimleri giderek artan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye konusunda uluslararası koalisyonun stratejik doğrultusu dışında hareket etmenin bedelini ödüyor.”

Peki bu manşetin Erdoğan’ı yalayıp ısırmaya hevesli AKP seçmenini etkileme ihtimali var mı? Bizim bildiğimizi, yani o TIR’larda ve daha nicelerinde ne olduğunu onlar da biliyorlardı. Dolayısıyla hayır, bu manşet onları etkilemez; aksine liderlerine daha büyük bir şehvetle kenetlenip, milliyetçi ve emperyal hülyalar dünyasında daha derin hayallere iter. Fısıltı gazetesi manşetinin amaçlarından bir tanesi bu olabilir.

Ama bu manşetin AKP’nin yönetim kademelerini biraz daha korkutması, “aman normalleşelim” fikrine yakınlaştırması ihtimali başka bir şeydir. Hesapçı tüccar kafası, “uluslararası güçler”in ne isteyip ne istemediğini fazlasıyla önemser, korkar çünkü.

Esas hedefse AKP tabanı değil, onun dışıdır. Oraya verilmek istenen mesaj ise açık: Arkanızdayız, haydi oylarınızla “normalleştirin” şu ülkeyi...

Normalleştirin ki bundan sonra TIR’lar sadece MİT nezaretinde değil, CIA kontrolünde gidip gelsin, militanlar yalnızca eğit-donat okulundan mezun olsun.

Böyle bir “normalleşmeye” fitseniz, yalnızca 7 Haziran’ı düşünmeniz yeter. Normalleşen Türkiye’den 8 Haziran’da yola çıkan TIR’lardan haberiniz olmayacak nasılsa.