Bok çukurundaki en nadide parça

Başkan Trump dün Beyaz Saray’ın Oval Ofisinde bir grup senatörle bir araya geldi. Konu El Salvador, Haiti ve bir dizi Afrika ülkesinden ABD’ye gelmiş göçmenlerin korunmasıyla ilgili Demokrat ve Cumhuriyetçi Partiler arasında bir mutabakata varılmasıydı.

Malum, Başkan seçim öncesinde vaat ettiği gibi Latin Amerikalı, Afrikalı, Asyalı vs. bir yığın göçmeni ABD’den kapı dışarı etmeye çalışıyor. Bunun için, bir kısmı yıllardır ABD’de yaşayan, iş güç sahibi, çoluğu çocuğu ABD’de okula giden 300 bin civarında insanı kapsayan “geçici koruma statüsü”nü kaldırdı. Çoktan bir tür özel orduya dönüştürülmüş olan göçmen dairelerinin milisleri şimdilerde göçmenlerin üzerine daha da büyük bir azametle çöküyor.

İşte bu ortamda dün Oval Ofis’te senatörlerle buluşan Trump, “Niye bu bok çukuru ülkelerden insanların buraya gelmesine izin veriyoruz” demiş. Haliyle bu sözler toplantıdan sızdı. Washington Post yazdı ve Beyaz Saray’dan yalanlama gelmedi. Trump muhtemelen yine “kim sızdırdı” diye merak ediyordur. 

Sözlerinin devamı da var. Bay Başkan ABD’ye Norveç gibi ülkelerden insanlar gelmesini yeğleyeceğini söylemiş. Haitililerleyse arasında kişisel bir husumet var sanki. Daha önce New York Times gazetesi de Trump’ın Haiti’den gelen göçmenlerin hepsinin AIDS’li olduğunu söylediğini yazmış, ancak bu sözler Beyaz Saray tarafından yalanlanmıştı. Artık yalanlamaya gerek görmüyorlar. Dünkü toplantıda “Neden daha fazla Haitiliye ihtiyacımız olsun?” diye sormuş senatörlere. “Çıkarın şunları…” 

Çıkar Haitiliyi, ekle Norveçliyi. Zenginin kafası böyle çalışıyor. 

Washington Post’un görüşünü aldığı Demokrat Parti Illinois vekili Luis Gutiérrez dün yaşananları şöyle özetlemiş: “Senato’daki Demokratlar ve Cumhuriyetçiler bir öneri getiriyor. Yanıt diye Başkanın bu ırkçı hezeyanlarını dinliyoruz. Bu adamı nasıl ciddiye alabiliriz ki?”

İstiyorsanız almayın. Ama gerçekliğiniz o. Dünyaya reva gördüğünüz gerçeklik ve geldiğiniz en son nokta: kocaman bir bok çukuru ve onun tam ortasında sırma saçlarıyla yüzen bir Trump…

Şimdi Avrupa’daki mevkidaşları bu çukurun dışındaymış ve onun tam ortasında bütün azametiyle oturan en büyük boktan daha iyilermiş gibi pozlar takınabilir. Değiller. 

Mülteciler konusunda Türkiye’yle ve daha bir dizi ülkeyle imzalanan, Erdoğan’ın diline doladığı, utanç verici geri kabul anlaşmalarını anımsayalım. Bu anlaşmaların, kökeni 17. yüzyıla kadar uzanan mülteci hukukunun temellerine dinamit konulması anlamına geldiğini dile getiren o kadar az insan var ki!

İşte Trump’tan daha matahmış gibi havalar takınan Avrupalı emperyalistler bu anlaşmalardan birini de 2016 yılında Afgan yönetimine dayattı. Aynı yıl Afganistan’dan Avrupa’ya giden 10 binin üzerinde mülteci geri çevrildi. Bu bir önceki yıl geri çevrilenlerin sayısının üç katıydı. Avrupa Mülteci ve Sürgünler Konseyi verilerine göre Almanya geçen yılın ilk dokuz ayında iltica başvurusunda bulunan Afgan vatandaşlarının yarıdan fazlasını geri çevirdi. Oysa 2015’te sığınma başvurularının dörtte üçünü kabul etmişti. Özetle Avrupa, Afgan hükümetine dayattığı anlaşmayla kapılarını Afganistan’dan gelen mültecilere kapattı; gelenleri geri yollamaya başladı.

IRIN News, aynı dönemde Afganistan’daki sivil ölümlerindeki tırmanışa dikkat çekiyor. BM’ye göre 2017’nin ilk dokuz ayında ülkede 8 binden fazla sivil öldü.

Peki 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Sözleşme’nin 33(1) maddesi ne diyor? “Hiçbir Taraf Devlet bir mülteciyi ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi fikri nedeniyle hayatının veya özgürlüğünün tehdit altında olacağı ülkelerin sınırlarına, her ne şekilde olursa olsun geri göndermez veya iade (‘refouler’) etmez.”

O halde Avrupalı sınıfdaşlarının Trump’a şükran borcu var. Bok çukurundaki en nadide parça olmayı ve dikkatleri üzerine çekmeyi başarıyor.