Biber gazı zihin açıyor

Alper Birdal'ın “Biber gazı zihin açıyor” başlıklı yazısı 09 Haziran 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Dün “yoksa biber gazı zekayı mı geliştiriyor” diye sorduk soL’un manşet haberinde. Bizi bu soruyu sormaya iten iki fotoğraf karesiydi.

Birincisi, Atatürk Havalimanı’nda Erdo-ğan’ı karşılamaya giden kalabalıktan bir fotoğraf. Belli ki ülkenin dört bir yanında duvarlara, dövizlere, pankartlara yazılan müthiş yaratıcı, mizah dolu cümlelere özenmiş birisi. Ama bu yaratıcılığı küfürden ibaret sanarak, tiyatrocu Halit Ergenç ve eşine basmış kalayı... Olabilecek en bayağı ve en aptalca biçimde.

soL’u okuyanlar dün bu fotoğrafı görmüştür. Ne yazdığını tekrarlamayacağım. Bunda mizah yok, zeka hiç yok. Zira o kalabalıktan böyle şeyler çıkmaz, çıkamaz da... Çünkü önceki gece Atatürk Havalimanı’nda yalnızca kuru kalabalık vardı. Gecenin bir vakti otobüslere doldurulup, Başbakan’a tezahürata götürülen kuru bir kalabalık...

İkinci kare, yüzlerce insan yüzü, yüzlerce yazı ve slogan... Duvarların, sokakların, dövizlerin, pankartların üzerinde.

Öylesine yaratıcı, öylesine zekice örnekleri var ki bu mizahın, insanlar sokaklara sığmazken aval aval penguenlere bakan medya bile onu görmezden gelemedi. Günlerce kulağının üzerine yatan gazete ve kanallar, üç maymunu oynamanın mümkün olmadığını görünce çıkış yolunu bu mizahta aradı evvela.

Bir tafarıyla popüler kültür bu, doğru. Holding medyasının bu mizaha uzanması biraz da bundan. Ama popüler kültürün mücadeleyle bileşiminden yüzünü ileriye dönmüş bir halkçılık çıkıyor. Bu yüzden holding medyası o kültürü kirletemedi, küfre indirgeyemedi.

Kirletemezler, çünkü o binlerce karelik fotoğrafta direnmenin, umudun estetiği var.

Hayır, biber gazı zekayı geliştirmiyor. Ama zihni açıyormuş, onu öğrendik şu son on günde. Çünkü mizah direnişten, mücadeleden çıkıyor. Döviz oluyor, slogan oluyor, duvar yazısı oluyor ve milyonlara ulaşıyor.

Direnişin olmadığı yerdeyse kuru kalabalık var.

Mücadelenin olmadığı yerde zeka yok, yaratıcılık hiç yok.

Umudun olmadığı yerde mizah da olmuyor. Mizah süsü verilmiş, en bayağı küfür çıkıyor oradan.

Niye?

O kuru kalabalığın içinde de gençler yok muydu? En azından kaldıkları cemaat yurtlarından toplanıp götürülen gençler olduğunu biliyoruz.

Ama genç olmak, mizah için yetmiyor. Muhafazakarlıktan zeka ve yaratıcılık değil, itaat çıkıyor. Bu yüzden İslamcı “mizah” dergilerinin ancak varlığı mizah konusu olabiliyor. Bu yüzden AKP’li gençlik hiçbir zaman genç olamıyor.

Çünkü kuru kalabalık ancak kulağına fısıldananı bağırıyor. Kulaktan kulağa oynarken bazen de yanılıyor, “Tayyip şaşırma, sabrımızı taşırma” deyiveriyor.

Şimdi sultan karşılamasını Esenboğa’da yineleyeceklerini söylüyorlar. Neyse ki artık “biz organize etmiyoruz” demekten vazgeçtiler. Açık açık söylüyor Melih Gökçek: Bu karşılamayı bütün dünya konuşacak...

Aman kulaktan kulağa oynarken dikkat edin, bu defa kulağınıza fısıldayan Melih Gökçek olacak. Hakikaten dünya sizi konuşur.