Yatağan’dan Taksim’e...

Bir günlük gazete ile bir işçi direnişinin bu denli “canlı” ilişki kurması, sanıyorum pek rastladığımız bir durum değil.

Yatağan direnişi ve soL gazetesinden söz ediyorum.

soL, bir taraftan bölgedeki santraller ve madenlere yönelik özelleştirme saldırısını tüm boyutlarıyla teşhir etmeye, diğer taraftan işçilerin sürdürdüğü mücadelenin toplumsal meşruiyetini güçlendirmeye çalışıyor. Bir gün santrallerde yapılan eylemi sayfasına taşıyor, bir başka gün Kurtuluş Parkı’nda süren nöbetin “günlüklerini” yayımlamaya başlıyor. Muğla’dan Ankara’ya direnişin nabzını tutuyor.

Yatağan işçileri açısından ise soL, bir günlük gazetenin ötesine geçerek, bir direniş gazetesi haline gelmiş durumda. Gazete işçilerin sesi, işçiler de gazetenin soluğu oldu. Kâh elden ele dolaşarak, kâh direniş çadırlarında dayanışma kumbarası olarak…

Bir direniş ile bir gazete arasında kurulan “canlı”, “canlı” olduğu ölçüde “çıkarcı” olmaktan uzak bir ilişki. Paydaşlık, dayanışma ve samimiyet.

Sanıyorum olması gereken de bu.

* * *

Hafta başında beraberdik. İki günlük bir program için Muğla’dan İstanbul’a gelmişlerdi. İçlerinde kurulduğu günden bu yana santralde çalışanlar olduğu gibi çok daha yeni işçiler de vardı. Bütün gün basını dolaştılar. Hazırladıkları dosyaları gazetecilerle paylaştılar.

Sürdürülen mücadelenin tüm ayrıntılarını akşam yaptığımız son derece keyifli bir söyleşide konuşma fırsatı bulduk. Santrallerin kuruluşunu, Yatağan’ın zehir kusan kent haline gelişini, işçilerin ve halkın birlikte verdiği mücadeleyle baca gazı arıtma tesislerinin kurulmasını ve sağlıklı koşullarda üretime devam edilmesini, ilk özelleştirme saldırısını, bu saldırının püskürtülmesini, yürüyüşleri, bastıkları ihaleleri ve AKP protestolarını konuştuk.

Tekel’den ders almış görünüyorlar. Özelleştirme sonrası uğrayacakları hak kayıplarına karşı değil, özelleştirmeyi önlemek adına mücadele yürütüyorlar.

İyi haberler veriyorlar. Kemerköy ve Yeniköy santrallerinin ihalesi tamamlandıktan sonraki ilk günler bozulan morallerin, yerini öfkeye bıraktığını, herkesin daha bir bilendiğini söylüyorlar.

Mücadeleyi büyütmeye yönelik adımlar atıyorlar. Yatağan’daki santralin önünde 200 günü aşkın süredir kurdukları direniş çadırına, ihalenin sonrası Kemerköy ve Yeniköy santrallerinin önüne kurdukları yeni çadırları ekliyorlar. Ankara Kurtuluş Parkı’nda nöbete devam ediyorlar. Tüm bu süreçte santralleri almaya kalkan patronları da rahat bırakmıyorlar. Bir gün Ankara’da holding binası önünde, ertesi gün İstanbul’da 3. Köprü şantiyesinin kapısında karşılarına dikiliyorlar.

Kararlı görünüyorlar. Olur da devir işlemleri tamamlanır ve olur da devir sözleşmesini imzalayan firmalar tesislere gelmeye kalkar… İşte o güne dair şimdiden hem hükümete, hem firma yetkililerine çağrı yapıyorlar: “Kaskını al, tomanı al, Yatağan’a gel, direnişi gör”

Tam “Gezi’den etkilendiniz mi” diye sormaya hazırlanırken lafı ağzıma böylece tıkıyorlar.

Kısacası iyi gidiyorlar.

* * *

Yatağan işçileri bugün 1 Mayıs’ı Yatağan’da kutluyor. Yatağan’da 1 Mayıs günü, adlı adınca bir mücadele günü olacak. İşçiler ve bölge halkı, hükümetin özelleştirme saldırısına güçlü bir yanıt verecek.

Tıpkı Taksim’de olduğu gibi.

Bugün Yatağan’dan Taksim’e mücadele ortaklaşacak. Bugün Yatağan’dan Taksim’e bir direniş köprüsü kurulacak.