Tüpraş, Volkswagen, İBB… Patronlar ağırlık koyuyor

TÜPRAŞ’ta devam eden toplu sözleşme sürecini YHK (Yüksek Hakem Kurulu) sonlandırdı. Rafinerilerde grev yasağı var. Bu nedenle toplu sözleşmede anlaşma sağlanamazsa süreci YHK sonuçlandırıyor, oradan gelen sözleşme kesin hüküm taşıyor.

Görülen o ki YHK Tüpraş’ta, KOÇ’un işçilere dayattığı her konuyu tek tek toplu sözleşme maddesi haline getirmiş. YHK’dan işçiler lehine sözleşme geldiği pek görülmemiştir ama bu kez kurulun daha da ileriye gidip KOÇ’un İK departmanı gibi çalıştığı anlaşılıyor.

Zaten işin suyu baştan çıkmıştı. Toplu sözleşmede işçilerin talepleri gündeme gelir. Burada tersi oldu, KOÇ işçilere kendi isteklerini dayattı.

Önce “sendika yüzde 75 zam istiyor” diye yaygara kopardı. YHK’dan gelen zam oranı birinci altı ay için yüzde 6 oldu. Bu rakam gerçekleşen enflasyonun altında.

Sonra sözleşme iki değil üç yıllık olsun diye diretti. Bu, işçiyle yapılacak pazarlığın bir yıl ötelenmesi anlamına geliyor. KOÇ benzer dayatmayı metal işkolunda da yapmış ama hesabı metal işçilerinin grev resti bozmuştu. Mesele patronların, siyasi ve ekonomik belirsizlik ortamına işçiyle sözleşme pazarlığı yaparken yakalanmamak istemeleri. YHK da böyle düşünüyor olmalı ki, TÜPRAŞ’ta sözleşme süresini üç yıla çıkardı.

KOÇ’un diğer iki dayatması vardiya sisteminde değişiklik ile mazeret izinlerinde kısıtlamaya gidilmesiydi. YHK, 40 saat olan çalışma süresini 42 saate çıkararak ve mazeret izinlerine amir onayı şartı koyarak her ikisini de yerine getirmiş oldu.

Sırada sonbaharda başlayacak metal işkolu grup sözleşmesi var. KOÇ’un TÜPRAŞ’taki performansı, yine kendisinin domine ettiği metal sektöründe sözleşmenin nasıl seyredebileceğine dair fikir veriyor. Çetin geçeceği açık.

Kısacası, seçim gündeminin tozu dumanı içinde, her şey güzel olacak mı, oldu mu tam anlaşılamadan KOÇ, TÜPRAŞ için ne istediyse aldı.

Bu bir ağırlık koyma durumudur. Öyle bir toplu sözleşmeyle sınırlı olduğu da düşünülmemelidir. Patronlar ülkede siyasete ve ekonomiye giderek daha fazla doğrudan müdahil oluyor. KOÇ burada elbette başat aktördür. İstanbul seçimlerinde tercihini saklama ihtiyacı duymaması da bundandır. Bu desteğin İBB genel sekreterlik görevini grubun üstlenmesiyle devam edeceği anlaşılıyor. Belli ki belediyeyi İmamoğlu ile KOÇ ile birlikte yönetecekler.

YHK’dan beteri, uzunca bir süredir TOBB binasından yönetilen Çalışma Bakanlığı'dır. TOBB çalışma yaşamına ilişkin öneri yapmakla kalmıyor, son Yatırım Ortamını İyileştirme Kurulu toplantısında olduğu gibi Bakanlığa doğrudan görev veriyor. Çalışma Bakanı fiili olarak tartışmasız şekilde Rifat Hisarcıklıoğlu’dur. Ağırlık koymaksa ağırlık koymak…

Tesadüf olmayan başka şeyler de var. Alman otomobil üreticisi Volkswagen, iki önemli markası Seat ve Skoda modellerinin üretimini Türkiye’de kurulacak yeni fabrikada yapma kararı aldı. Bu karar tüm dünyaya, tekrarlanan İstanbul seçimlerinden sadece üç gün önce, grubun CEO’su Harbert Diess’in Erdoğan’la Ankara’da yaptığı toplantının hemen ardından duyuruldu. VW, yaklaşık 15 yıldır Avrupa'nın doğusunda yeni bir üretim merkezi kurmak istiyor ve Türkiye bu arayışta hep ikinci ya da üçüncü seçenek olarak kalıyordu. O gün Ankara’da bu ikili sadece fabrikanın nereye kurulacağını konuşmuş olmasa gerek. Mutabakat sağlamdır ve Erdoğan’ın çok ötesindedir.

Bu arada, Volkswagen taşının altında da KOÇ çıkıyor. VW bir süre önce, ticari modeli Transporter’ın üretimini Ford’un muadil modelinin üretildiği Gölcük fabrikasında yapmak üzere anlaşmaya varmıştı. KOÇ, Amerikalı ortağı ile Gölcük’te kapılarını bu Alman otomobil tekeline açmış oldu.

Şimdi tüm bu milyar dolarlık yatırımların, güç kaybeden AKP ile hesaplaşma ortamına değil, mümkün oldukça sükûnete, gerilimin düşürüldüğü bir siyasi ortama ihtiyaç duyduğu açık. Normalleşme ya da Türkiye mutabakatı derken öngörülen tam olarak bu.

Buradan emekçi halkın çıkarına tek bir iyi şey çıkma ihtimali bulunmuyor. En iyi ihtimal, işçi sınıfının örgütlenmesini, daha fazla gecikmeden sahne almasını sağlamaktır. Bizim gece gündüz demeden işimiz budur.