Tekstil işçisi neden ölür?

Sabah vardiya girişinde toplandılar. Aralarından bir grup, duvarlardaki çatlakların her geçen gün genişlediği binanın önünde fabrika müdürleriyle tartıştı. Bina güvenli değildi, yaşamlarından endişe duyuyorlardı ve içeriye girmek istemiyorlardı. 

Müdürler işçilere, işbaşı yapmazlarsa sadece 1 günlük değil 1 aylık ücretlerinin kesileceğini söyledi. Zaten düşük ücretle çalışıyorlardı, bir aylık ücret kesintisi açlık demekti. Göze alamadılar, içeriye girip çalışmaya başladılar. Bir saat geçmeden bina sallanmaya başladı. Önce elektrik kesintileri nedeniyle üretimin aksamaması için yerleştirilen tonlarca ağırlığındaki jeneratörlerin bulunduğu en üstteki kaçak kat çöktü. Sonra diğerleri. İşçiler birkaç saniye içinde makinalarla birlikte molozların altına gömüldüler.

Takvimlerin 24 Nisan 2013’ü gösterdiği o gün Bangladeş’in başkenti Dakka’da, konfeksiyon atölyelerinin bulunduğu Rana Plaza’da resmi rakamlara göre çoğu kadın 1133 tekstil işçisi can verdi. 

Oysa Ali Enterprises tekstil fabrikasında çıkan yangının üzerinden bir yıl bile geçmemişti. Pakistan’ın Karaçi kentindeki bu fabrika, Rana Plaza’dan farklı olarak sağlamdı sağlam olmasına ancak yangın merdiveni yoktu. Pencereleri demir parmaklıklı, kapıları da işçilerin üzerine kilitliydi. Yangına karşı en ufak önlemin olmadığı fabrikada işçilerin hırsızlık yapmasına karşı güvenlik tamdı. Bu nedenle yangın başladığında ne söndürebildiler ne de kaçabildiler. Ateşten kurtulan dumandan boğuldu. Tam 289 tekstil işçisi içerde can verdi.

Ali Enterprises yangını herkese yüz yıl önce, 1911 yılında meydana gelen Triangle tişört fabrikası yangınını hatırlattı. New York’un bu ünlü fabrikasında çıkan yangında 146 kadın işçi ölmüştü ve ölümlerin nedeni Ali Enterprises’ın aynıydı. Kilitli kapılar, demirli pencereler…

Triangle, Ali Enterprises, Rana Plaza ve daha onlarcası. En düşük iş kazası riski olan sektörlerin birinde işçiler kitlesel olarak öldüler.

Benzeri 2007 yılında İstanbul Halkalı’daki Pameks Tekstil’de çalışan işçilerin başına geldi. 7 kadın işçi adına “servis” dedikleri, aslında yük taşımak için kullanılan ve dışarıyı gösteren tek bir penceresi bile olmayan minibüsün içinde yaklaşan tehlikeyi bile fark edemediler. Sele kapılan minibüsün içinde boğularak can verdiler. 

Rana Plaza’daki atölyelerle çalışan büyük markalardı. Benetton, Bon Marche, Mango, Matalan, Primark, Walmart… Ali Enterprises, yangından bir süre önce ABD merkezli bir denetim kuruluşu tarafından dört gün boyunca denetlenerek, prestijli bir uygunluk sertifikasına layık görülmüştü. Social Accountability International isimli bu denetim kuruluşu aralarında Gap, Gucci, Carrefour’un da bulunduğu şirketlerden fonlanıyordu.

Triangle tişört fabrikasının iki patronu Max Blanca ve Isaac Harris, rüşvetle satın aldıkları yargıçlar tarafından yargılandıktan sonra beraat etti. Pameks Tekstil’in patronu Cevdet Karahasanoğlu çıkarıldığı ilk duruşmada tahliye oldu. Şimdi Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkan Yardımcısı. 

Yüz yıl önce, yüz yıl sonra… Karaçi’den Dakka’ya, New York’dan Halkalı’ya… Tekstil işçilerinin kitlesel ölümlerine tanıklık ettik. Tekstil sektöründe iş değil patronun kendisi risk yaratıyor. İş kazası değil, cinayet diyoruz ya, tekstilde bu iki kere böyle. Cinayetlerin bir nedeni işte bu patron arsızlığı.

Diğeri ise örgütsüzlük. Üzerine çökmesi an meselesi olan binanın içine girmemek için kararlı davranamamak, ya da yangın merdiveni bile olmayan atölyede çıkış kapılarının üzerlerine kilitlenmesine ses çıkarmadan çalışmak bu yüzden. Mal taşınan minibüsle işe götürülmeye razı olmak da ücret ödenmediğinde patronun karşısına dikilememek de bu örgütsüzlükten.

Şimdilerde bu örgütsüzlüğe karşı umut veren bir deneyim ortaya çıkıyor. Patronların Ensesindeyiz Ağı, tekstil işçilerinin örgütlenme deneyiminde önemli örnekler ortaya çıkarmaya başladı. Örnekler, tek tek işyerlerinde ekonomik kazanımlar sağladığı gibi farklı işyerlerinden işçileri yan yana getirecek bölgesel ağları da oluşturmaya başladı. Bir sonraki yazıda bu örgütlenme deneyimlerinden söz edeceğiz.