Renault'ta atılanlar kazandı, sıra fabrikanın içindekilerde

Oyak Renault’tan atılan işçiler için açılan davalar Nisan ayından buyana devam ediyor. Bursa’nın yedi ayrı iş mahkemesine onarlı on beşerli dağılmış davlarda karar duruşmaları yapılıyor artık. İçlerinde tazminatsız işten atılanlar da var, tazminatını alarak işten ayrılmaya zorlananlar da.

Kısa bir hatırlatma yapalım. Oyak Renault geçen seneki büyük isyanın öncü fabrikasıydı. Patron sendikası MESS ile onun taşeron örgütü Türk Metal Sendikası arasında imzalanan sözleşmeye tepkiyle başlayan eylemler, büyük otomotiv fabrikalarında ve kimi yan sanayide üretimin durmasına neden olmuştu. Oyak Renault işçileri Türk Metal’den istifa ettiler ve kısa süre sonra topluca Birleşik Metal’e geçtiler. 2016 yılı başındaki asgari ücret artışının kendi ücretlerine de yansıması talebini yeni sendikalarının tanınması talebiyle birleştirerek yeniden eylemlere başladılar. Hemen ardından büyük bir saldırıya maruz kaldılar. 

Fransızların, ortağı Oyak ile birlikte bakanlığı, valiliği ve Bursa emniyetini arkasına alarak yaptığı büyük işçi kıyımının ardından açılan işe iade davaları sözünü ettiğimiz. 

Davalarda ilk karar geçtiğimiz pazartesi günü Üçüncü İş Mahkemesi’nden geldi. Mahkeme, duruşması süren 15 işçi için işe iade kararı verdi. Üstelik haksız fesihin sendikal neden olduğuna hükmederek.

Bursa’daki çoğu metal fabrikasında yetkili olan Türk Metal’in müdahalesiyle uzunca süre iş bulamayan bu işçilerin kararla birlikte kendilerini daha güvende hissettiğini söyleyebiliriz. Diğer yandan karar, fabrikada aylardır devam eden baskıya direnmeye çalışan işçilere de büyük moral oldu. İçerisi dışarısından daha iyi değil şu sıralar çünkü. Yer değiştirme, işini ağırlaştırma, işten çıkarma tehdidi, hepsi var fabrikanın içinde. Departman müdürleri hatta kimi zaman direktörler, yani fabrikanın “A takımı” sahaya inmiş durumda. Mayıs ayında yapılacak yetki başvurusunda sarı sendikanın bir kez daha çoğunluk sağlaması için patronun adamları canhıraş çalışıyorlar.

Çünkü büyük bir işe kalkıştı Oyak Renault işçileri. 12 Eylül sonrası metal işçilerinin önüne örülen sarı sendika-patron-devlet duvarını sarstılar ve şimdi örgütlenme özgürlüğünü kazanmak için son düzlükteler. Patronlar da boş durmuyor. Yöneticiler, öncü işçilere saatlerce sorgu odalarında baskı uyguluyor. Bir müdür diyor ki, “Fransa’nın kararı kesin, senin istediğin bu sendikayla çalışmayacaklar” Sanki doğal olan sendikayı işçinin değil, patronun seçmesiymiş gibi öyle üstten üstten konuşuyorlar. Bir başka müdür diğer işçiye “Aslında Fransızların ne dediği önemli değil, burada Oyak var” diyor. “Aklın kesiyor mu senin koca ordunun izin vereceğine DİSK’in fabrikaya girmesine?” “Canım” diyor bir diğer müdür “elbette sendika seçme hakkın var, kimse de karışmıyor buna ama bak çember daralıyor. Daralan yerde kalma!”

Kendilerinin karşısında küçücük olduklarını hissettirmeye çalışıyorlar. Koca müdür, koca direktör, koca şirket, koca MESS, koca Fransa, devlet, ordu… Sense küçücük bir işçisin. İsteyebilirsin, kabul etmeyebilirsin ama değiştiremezsin. Biz çok büyüğüz ve sen küçücüksün! Mesaj bu. Şayet bu mesajı alırsa, işçinin gerçekten küçüleceğini biliyorlar. Eminler… Umudunu kaybeden teslim olur. Teslim olan küçülür. Bugün Oyak Renault’ta patronların işçilere yapmaya çalıştığı işte tam olarak budur.

***

Galiba memleket de Oyak Renault gibi şu sıralar. Ülkenin halinden memnun olmayan geniş kesimlerin umudunu tüketmek için tüm burjuva siyasi aktörleri söz birliği yapmışçasına “değiştiremezsin” mesajı veriyor. Değiştiremeyeceğine ikna olan toplum, kötünün iyisini aramaya başlıyor. 

Kötünün iyisi, teslim olmaktır. Teslim olan toplum ise sadece küçülmez, aynı zamanda çürür. 

***

Pazartesi günkü duruşmada işe iade davasını kazanan ilk on beş işçinin içindeydi. Davanın sonucunu işçilere duyurduğumuz sms ile öğrenmişti. Aradı. “Hocam, mesajı sonuna kadar okuyamadım, gerçekten kazandık mı davayı…” diye başladığı sözün sonunu getiremedi. Önce sesi titredi, sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Biraz durdu sonra “Kusura bakma hocam” dedi “gururdan ağlıyorum ben…”

O, diğer arkadaşları gibi patronun karşısında küçülmeden durmayı başardı. Gurur duymayı sonuna kadar hak ediyor. Şimdi sıra fabrikanın içindekilerde.