Onlar yokmuş gibi takılın bakalım

Özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurulabilmesi, yani kiralık işçilik; kıdem tazminatının fona devredilmesi, yani tasfiyesi; taşeron işçilerin özel sözleşmeli personel haline getirilmesi, yani taşerona kadro masalı. Bu üçü, çalışma yaşamında son birkaç ayın en çok tartışılan gündemleri oldu.

Son günlerde ise ses seda kesildi. Üç başlıkta da hem patronların hem yandaş sendikaların dillendirdiği kimi pürüzler olmasına rağmen, bunlar aralarında aşamayacakları sorunlar değil. Dolayısıyla yaşanan kısa sessizlik AKP’nin bu başlıklardan herhangi birinden vazgeçtiği ya da bunları belirsiz bir tarihe ertelediği anlamına gelmiyor. Güçlü ihtimal, pürüzler üzerinde çalışıldığı ve en uygun zamanın kollandığı.

Hatta bu sessizlik günlerinde kimi yeni “sürprizlerin” de aralara sıkıştırıldığını söyleyebiliriz.

O sürprizlerden biri kıdem tazminatında. Çalışma Bakanı Süleyman Soylu, bilindiği üzere kendisi de bir patrondur, sınıf kardeşleriyle sık sık bir araya geliyor. Yine böyle bir buluşmada kıdem tazminatı için aylık yüzde 8,33’e tekabül eden oranın yüzde 3,75’e indirileceği müjdesini veriyor. Üzerine çalıştıklarını ekliyor.

Bu müjde TÜSİAD toplantısında değil de HASİAD (Hadımköy-Arnavutköy Sanayici ve İşadamları Derneği) toplantısında paylaşılınca, dernek başkanı “Bakanımız bize önemli açıklamalar yaptı” diye sevincini basınla paylaşmak istiyor ve böylece konu kamuoyuna mâl oluyor.

Yani kıdem tazminatının rafa kalktığı falan yok. Bakanın dediği gibi ayrıntılar üzerinde çalışma sürüyor.

Bir diğer sürpriz komisyondan geçen ve meclis genel kuruluna gelmeyi bekleyen “güvenceli esneklik” tasarısında. Tasarıda, turizm işçilerinin çalışma sürelerinin 6 ay boyunca denkleştirilebilmesini öngören bir madde bulunuyor. Metnin ilk halinde yer almayan bu husus, komisyonda tasarıya ekleniyor. Turizm işkolunda 6 aylık denkleştirme, sezonda daha az işçiyle daha yoğun çalışma ve günlük çalışma sürelerinin daha uzun tutulabileceği anlamına geliyor.

Taşerona kadro masalı ise onca yaygaradan sonra beklemeye alındı. Türk-İş ve Hak-İş’in baştaki goygoyculuğu, yerini “inceden kulise” bırakmış durumda. Henüz tasarı ortaya çıkmadı ama Maliye Bakanı’nın yaptığı açıklamadaki “özel sözleşmeli personel” diye adlandırılan yeni statünün sendikal temsiliyetinin memur sendikalarında olacağı, bahsi geçen “kulisin” temel konusu. Belli ki iki yandaş konfederasyon yaşayacağı üye kaybının telaşında. Diğer yandaş Memur-Sen ise avucunu ovuşturmaya başladı bile.

Öte yandan bu başlıklar kadar kamuoyunda tartışılmayan ve jet hızıyla yapılan başka düzenlemeler de oldu bu birkaç ay içinde. Bunların arasında bir çeşit işçi kiralama biçimi olan İŞKUR işçiliğinin süresinin 160 günden 320 güne çıkarılması, maden ocaklarında yaşam odası zorunluluğu bir yıl daha ertelenmesi, yıllık izinlerin beşe kadar bölünerek yaptırılabilmesi gibi her biri birer hak gaspı olan konular bulunuyor.

***

Şimdi bu uzayıp gidiyor.

Patronlarla hükümet al gülüm ver gülüm...

Sendikalar desen, sendika demeye dil varmıyor…

Bakanı, patronu, sendikacısı, kendi aralarında takılıp duruyor.

Ve 1 Mayıs geliyor.

Hepsine “Bu ülkede işçiler var” diye hatırlatmak bize düşüyor.