Metro Grosmarket’te Yenikapı Ruhu

Adli yıl açılışı dün Beştepe’de yapıldı ve günlerdir süren tartışmalar karşılıklı atışmalara dönüştü. Erdoğan açılışa katılmayan Kılıçdaroğlu’nu sorumsuz davranmakla, Kılıçdaroğlu Erdoğan’ı yargıyı siyasallaştırmakla suçladı. 

Tartışmanın bu boyutunun herhangi bir değeri bulunmuyor. Tören Beştepe’de yapılsın yapılmasın, Ana muhalefet partisi lideri ülkede yargı bağımsızlığının yıllar öncesinde rafa kalktığını, Cumhurbaşkanı ise törende kendisini ayakta alkışlayan yargı mensuplarının yarın işler değiştiğinde kendi kalemini kırmaya hazır olduğunu çok iyi biliyor.

İkisinin de yargıyla ilgilendiği yok. Dünkü tartışmanın eksenini bu değil, 15 Temmuz sonrası yaratılan siyasal iklimin bozulma ihtimalinden duyulan kaygı oluşturuyor. Bu nedenle ikisi de birbirini “Yenikapı ruhuna uygun davranmamakla” suçluyor. 

Yenikapı Ruhu’nu önemsiyorlar. Çünkü adına “milli mutabakat” da dedikleri bu siyasi iklim, sermayenin “kazan kazan” ilkesi üzerine kurulu. Bu oyun teorisinin tek kuralı ise patronların kazancının mutlak güvencede olması. 

15 Temmuz sonrası burjuva siyasi aktörlerin performansı bu açıdan başarılıdır. Açıklanan KHK’lar, çıkarılan yasalar, fiili uygulamalarla kasalar dolmaya devam ediyor. Binali’nin patronlara “teşvik sistemi esnek olacak, siz isteyeceksiniz, biz vereceğiz” demesi de durmayacakları anlamına geliyor. Durulmayacaksa mutabakat sürmeli. Birlikte kazanmazlarsa, topyekûn kaybetme riskleri var. Aralarında Gülen ile ortaklık kurmayan tek bir aktör bile yok çünkü.

Adli yıl açılışında Erdoğan ve Kılıçdaroğlu birbirlerine işte bu nedenle Yenikapı Ruhuna uygun davranmaları gerektiğini hatırlattılar. O ruha, yani milli mutabakata sadık kalmaktan başka çareleri bulunmuyor. En azından şimdilik.

Patronların bu “kazan kazan” mutabakatı, milyonlarca emekçi için sömürünün derinleşmesi anlamına geliyor. İşsizlik sigortasının yağması, zorunlu bireysel emeklilik, milyarlarca liralık varlık fonu… Her biri işçi sınıfının üzerine çöken yağma başlıkları. 

Bir de işyerlerine yansıması var bu mutabakatın. İşyerlerinde de işçilerden Yenikapı ruhuna uygun davranmaları isteniyor. Onlardan beklenen, patrona kazanç sağlayacak her dayatmaya koşulsuz onay vermeleri, mutlak itaat etmeleri.

Son örneği Metro Grosmarket’dir. Alman patron bugün işçilere daha azına razı olmayı dayatıyor. 11 yıldır sendikalı olan işyerinde ücretler asgari ücret düzeyinde kalacak. Eski işçilerin dört olan ikramiyesi 2015 yılının ücretlerine giydirilerek ortadan kaldırılacak, yeni işçiye ise hiç verilmeyecek. Sendika… Olsa da olacak, olmasa da! Bir de mutabakata uymayana sopanın eksik edilmemesi var. Hafta başında Bursa ile İstanbul Kozyatağı mağazalarından toplam 10 işçinin kapının önüne konma gerekçesi tam olarak buydu.

O Metro işçileri soL’a konuştu bu hafta. Olup bitene “milli mutabakat” değil, “sermaye mutabakatı” diyorlar. Sendika diyor, örgütlü davranmaktan dem vuruyor, gerekirse greve gitmekten bahsediyorlar. Yani aslında onlar Yenikapı ruhuna uymayı reddediyor. 

İşten atılan  Metro işçileri 4 Eylül’deki Kartal Mitingi’nin çağrıcıları aynı zamanda. “Hem bize yapılan emek gaspına karşı geleceğiz hem de sektördeki diğer çalışanlarla bir araya geleceğiz. Sermaye mutabakatına karşı ülke çapında işçi mutabakatını kurmalıyız” diyorlar.

Ülkenin tek çıkışı burada değil mi? 

4 Eylül’de Kartal’da işçiler olacak. Mutabakatı bozup yeni bir mutabakat için…