Memleketi yüzde 5 zamma bağladılar

Sağlam bir ekonomik krizin içindeyiz. Geçen hafta Korkut hoca köşesinde yazdı: Türkiye kapitalizminin kronik kırılganlıkları siyaset çarpanıyla güven bunalımına dönüşmüş durumda. Döviz krizi, daralma ve borçlanmaya işsizlik artışı ve istihdam düşüşü eşlik ediyor. Kriz derinleşiyor.

Faturayı yalnızca Erdoğan’ın kaprisine çıkarmaya kalkanlar ayıp etmesin, bir zahmet KOÇ’un 17 yıllık bilançolarına baksın. Krizin nedeni sermaye sınıfının kendisidir. Birlikte yediler memleketi.

Krizin kazananı da onlar oluyor. Son olarak hükümet yeni bir torba yasayı Meclis’e sundu. Şirket borçlarının yeniden yapılandırılmasına olanak sağlayan ancak bununla sınırlı kalmayıp bir dizi yeni teşvikleri de içeren bir paket bu. Geçmişte İstanbul yaklaşımı demişlerdi adına. Düpedüz vergi kaçırma düzenlemesidir. Borç silecekler, vergi düşürecekler, teşvik verecekler.

Krizler, kendisini sömüreni sırtından silkeleyip atamadığı durumda hep emekçi sınıfların bedel ödemesiyle geçiştirilir. Bedelin başı önce işsizliktir. Şimdi 8 milyona dayandı. İşkur’a kayıtlı olanları 4,4 milyon. Onların da sadece 650 bini işsizlik ödeneği alıyor. Aldıkları para ortalama bin liranın altında.

İşi olanlar ise ha atıldım ha atılacağım diye hep tetikte. Bir de yoksullaşıyorlar. Asgari ücret 2020 lira. Yıl sonuna kadar bu ücrette bir artış olmayacak. Türkiye’nin önemli işletmelerinde yapılan ya da devam eden toplu iş sözleşmelerinde ise ücret artışlarında görülmemiş bir dayatma yaşanıyor. Bu dayatmanın özü yüzde 5-6 oranında zam ve üç yıllık sözleşme. Yani esas zammın alınacağı birinci altı aylık dönem dahil üç yıl boyunca TÜİK enflasyon oranını ne açıklarsa o.

Şişecam, Tüpraş, THY gibi önemli sözleşmelerin tamamı 3 yıllık imzalandı. Tüpraş’ta birinci altı ay yüzde 6, THY’de birinci yıl yüzde 12 zam verildi. Geçen hafta emekli ve devlet memurları için açıklanan altı aylık zam oranları sadece yüzde 5 ve 6 oldu. Bu hafta ise kamu işletmeleri çerçeve toplu iş sözleşmesinde bakan Türk-İş’e 60 lira artı yüzde 5 zam teklif etti. Türk-İş başkanını bile “bunun nesini konuşacağız” demek zorunda bıraktı bu dayatma. 

TÜİK’in açıkladığı enflasyon artık tam bir maniplasyon aracına dönüşmüş durumda. Hükümet bastırıyor, TÜİK rakam açıklıyor, patronlar avuçlarını ovuşturuyor. Olan bu. 

Oysa kimse enflasyon rakamlarına inanmıyor.

Nasıl inansın?

Enflasyon sepeti işçilerin çoğu durumda ya da hiçbir zaman kullanmayacağı ürünleri de içeriyor. Otomobili kimler alabiliyor şu sıralar dersiniz? Ya da lüks kimi başka eşyaları. 

İşçiler için esas olan gıda harcaması. Oradaki artış açıklanan enflasyon artışının oldukça üzerinde. Haziran enflasyonu yüzde 15,72 açıklandı. Gıdada bu oran 19,2. İnsanların mutfağı cayır cayır yanarken Damat’ın “tek haneliye düşeceğiz” sözüne kim inanır?

Bir de açıklanan enflasyon rakamı mevcut ayın yıllık enflasyon rakamını bir önceki yılın aynı ayındaki rakama göre kıyaslıyor. Oysa 12’şer aylık ortalamalara bakıldığında oran daha yüksek, yüzde 19,88. Üstelik yıllık ortalama gıdada 26,4, işlenmemiş gıdada 32,4, meyve-sebzede 47,8 çıkıyor. Bunlar da TÜİK rakamları.

Hükümet işçiye ne öneriyor? Yüzde 5.

Memura ne veriyor? Yüzde 5.

Emekliye? Yüzde 5 ve 6.

Patronlar? Onlara kalsa çalıştığına dua etsin işçiler ya hadi neyse…

İşin özü, memleketin yüzde 95’ini yüzde 5’e bağlamış durumdalar.