Kıdem tazminatı, zorunlu bireysel emeklilik ve İSO 500 ağlamaları

Oğuz hocanın (Oyan) bu haftaki yazısını kaçıran varsa dönüp mutlaka okumalı. Oğuz hoca, İşsizlik Sigortası Fonu’nun yanına aynı şekilde rezerv fon işlevi gören yeni bir fon daha eklenmek istendiğinin altını çiziyor. Hatta Bireysel Emeklilik Sistemi’ne (BES) zorunlu katılımla birlikte bu fonların üçe çıkacağını söylüyor.

Kıdem tazminatı konusu, işçi cephesinde bu boyutuyla pek de gündeme gelmiyor. Tartışma çoğunlukla kazanılmış bir hak olarak kıdem tazminatında meydana gelecek maddi kayba odaklanıyor. Oysa kıdem tazminatının fona geçirilmesi, işçinin toplamda alacağı tazminat tutarında herhangi bir kayıp olmadan yapılsa bile esaslı bir sermaye operasyonudur. Patronlar kıdem tazminatı için ceplerinden çıkan para kadar, o paranın işçinin cebine girmeden önce piyasaya giremeyişini de dert ediyorlar. Şimdi, devasa büyüklükteki bu parasal yığını bir finansal kaynak olarak değerlendirebilme arayışındalar.

Peki ne kadar büyüklükte bir kaynaktan bahsediyoruz? Basit bir hesaplama ciddi bir fikir verebilir. SGK verilerine göre yaklaşık 14 milyon sigortalı var ve ortalama 83 lira günlük ücretle çalışıyorlar. Buna göre, yazılı olarak basına sızan son tasarıdaki %4’lük prim kesintisiyle kurulacak bir fona her ay yaklaşık 1,4 milyar lira girecektir. Yine aynı tasarıda, işçinin fonda biriken parasını alabilmesi için gerekli üç şarttan biri olan (diğer ikisi ölüm ve emekliliktir) 10 yıl prim ödeme şartını sağladığında fonda yaklaşık 165 milyar lira birikmiş olacak.

2015 yılı sonu itibariyle 93 milyar liralık bakiyeli İşsizlik Sigortası Fonu’nun yanına konulacak ve 10 yıl içinde bu rakamı katlamış olacak yeni bir fondan, Kıdem Tazminatı Fonu’ndan bahsediyoruz. Oğuz hoca bahsettiğimiz yazısında “üç fon iki fondan daha iyidir” diyerek BES’in de bu kapsamda ele alınacağının altını çiziyor. Yine basit bir hesap yaparak bu fonun da ulaşacağı hacme bakabiliriz. BES’e zorunlu katılım için ifade edilen 45 yaş üzeri çalışan 12 milyon kişiden 6 ay boyunca kesilecek 100’er lira ile daha başlangıçta 7,2 milyar liralık bir rezerv oluşacak. Zorunlu süre 6 ay bittiğinde sisteme sokulan kişilerin yarısı çıksa bile bir yıl sonunda fondaki rezerv yaklaşık 10 milyar liraya çıkmış olacak. Üstelik bu fonun prim ödemeleri için şu ana kadar işveren katkısı öngörülmedi. 10 yılda İşsizlik Sigortası Fonu büyüklüğüne ulaşan yeni bir fon söz konusu olacak.

İstanbul Sanayi Odası’nın hafta içinde açıkladığı 2015 yılı en büyük 500 sanayi kuruluşu sonuçlarını da bu tartışmayla birlikte değerlendirmekte sonsuz yarar var.

İSO 500’ün bu seneki sonuçları içinde daha fazla finansman maliyetlerindeki artışlar gündem oldu. Patronlar toplamda 27,9 milyar lira olan bu maliyet kaleminin kârlarını süpürdüğünden yakınıyor. Diğer taraftan %45’lik artışla 44 milyar liraya yükselen faaliyet kârı ile faaliyet kârının net satışlar içinde son yılların en yüksek düzeyi olan %8,7’lik oran, her şeye rağmen çok ama çok fazla kazanmaya devam ettiklerini gösteriyor.

Patronların ağlamalarına Ekonomi Bakanı Zeybekçi’ni “güven veren” yanıtı gecikmedi. Bakanın “Arazi istiyorlarsa arazi vereceğiz, liman, yol, demiryolu istiyorlarsa yapacağız. Elektrikte istiyorlarsa 20 yıllık fiyat vereceğiz, bütün vergileri 10-20 yıl tatil mi istiyorlar, yapacağız” sözleri, alçaklık olarak tarihe not düşmüş oldu.

AKP, sermayeye kaynak aktarmakta gerçek anlamıyla sınır tanımıyor. Biri bitiyor, diğerini ortaya çıkarıyor. Ülkede hiçbir dönem böyle büyük bir yağma yaşanmadı. Gericilikle işbirliğinde tam bir burjuva talanı bu.

Yağmanın büyüklüğü, eldeki kaynağın muazzam olduğunu da gösteriyor. Gericilikle mücadele kazanıldığında ve bu burjuva talanına son verildiğinde, bu muazzam kaynak emekçiler için kocaman güzel bir dünya anlamına gelecek.
O zamana kadar mücadele, o zamana kadar örgütlenme… İşyeri işyeri, okul okul, hastane hastane…