Hyundai’de hayat işçiye mi güzel?

Güney Koreli otomotiv tekeli Hyundai, Kocaeli fabrikasından ihraç edilen bir milyonuncu araç vesilesiyle yeni bir reklam filmi yayınladı. 

“Birlikte ürettik, bir milyon araç ihraç ettik” sloganı kullanılan reklam filminde işçiler mutlu mesut şarkılar söylüyorlar. Barış Manço’nun “yine yol göründü gurbete” şarkısını İzmit’te ürettikleri ve yurt dışına sattıkları otomobillere uyarlamışlar. Kimi forkliftin tepesinde, kimi bantta kapı montajı, kimi pistte test sürüşü yaparken bu şarkıyı söylüyor. Finalde bir milyonuncu araç fabrikadan dışarıya çıkıyor ve işçiler Güney Koreli CEO ile sarmaş dolaş bu “büyük başarıyı” kutluyorlar. 

Peki gerçekten Hyundai’nin de aralarında bulunduğu otomotiv fabrikalarında üretim bu kadar neşeli mi? Hayat, metal işçisine bu reklamda olduğu kadar güzel mi?

2009 yılında kriz bahanesiyle işten atılan işçilerden biri anlatmış, soL da haber yapmıştı. Ünal Şen isimli işçi fabrikada çalışan işçilerin birçoğu gibi kendisinin de iş kazası geçirdiğini, bu nedenle ameliyat olduğunu söylüyor. İş kazası raporu bile tutturmadıklarını da ekliyor.

Bir de Ünal kadar şanslı olmayanlar var. Hakan isimli işçi geçtiğimiz yıl fabrikanın çatısından betona çakılıyor ve komaya giriyor. İsmail isimli bir başka işçi ise fabrikada düşüp beyin travması geçirdikten sonra tam 7 yıl sürünüyor. Kazanın etkileri yakasını bırakmıyor ve geçirdiği epilepsi krizi sonrası yaşamını yitiriyor. 

Sakarya’daki Toyota fabrikası intiharla gündeme gelmişti. 2012 yılında Yücel isimli bir işçi boyahane bölümünde kendini asmıştı. Yücel’in borçları olduğu söylendi ancak ölümü fabrikada işçilerin yoğun baskı altında çalıştırıldıklarına dair tartışmaları yeniden gündeme getirmişti.

Bursa’daki Oyak Renault’ta ise ise bu yıl bir ünite şefi tartıştığı bir işçi tarafından fabrikanın içinde öldürüldü. “Sakal tartışması” dendi ama Mart ayından itibaren beş yüzün üzerinde işçinin işten atılması ve ardından işçilere yapılan sendikal baskının fabrikayı yay gibi gerdiği bu olayla iyice ortaya çıkmış oldu. 

Reklam güzel. Şarkı türkü bir yana, bu iş cinayetleri yerel basında yapılan birkaç haberin dışında gündeme bile gelmedi. İşçilerdeki bel, boyun, kasık fıtığı ise neredeyse vakadan sayılmıyor bu fabrikalarda. Herhangi bir başka nedenden kapı önüne konmadıysan, vücudunun bir yeri patlak verene kadar çalışıyorsun işte. İşin bitince kapının önü…

Birlikte üretmişler! Hadi canım. İşçiler üretiyor, hem de ölümüne, onlar ise el koyuyor. Her 92 saniyede bir araç çıkıyor Kocaeli’ndeki fabrikanın kapısından. Bursa’da Tofaş ve Oyak Renault’ta bu süre 60 saniyenin altına kadar düşürülmüş durumda. 

“Ter akıyor sırtımızdan. 10 metre ilerde su sebili var. İçebilmek için bir süre tempomu arttırıyorum. Yaklaşık on saniye kadar kazanıyorum, sonra koşarak sebile ulaşıyorum, bardağı dolduruyorum ve yeniden hareket halindeki banda dönüyorum. Suyu yolda bitiriyorum.” Oyak Renault’ta montaj hattında çalışan bir işçiyle sohbetimizden kalan sözler bunlar.

“Az işçi, çok iş” genel prensip. Fazla mesaili çalışma rutin çalışma biçimi bu fabrikalarda. Bahsettiğimiz tempoya günde 3 saat daha eklendiğini düşünün.

Milyarlık araçlar üretiliyor o fabrikalarda. Robot teknolojileri kullanılıyor, otomasyon yaygın ama buna rağmen her birinde birer kasaba nüfusu kadar işçi çalışıyor. Kıdemi 10 yıllık işçinin aldığı ortalama saat ücreti ise sadece 8,5-9 lira civarında. İkramiye, sosyal haklar ve diğer ödemelerle birlikte kıdemli bir otomotiv işçisinin eline net 2 bin lira ya geçiyor ya geçmiyor.

Örgütsüzlük ise genel kural. Türkiye’de üretim yapan, ağır vasıta, kamyon, traktör dahil otomotiv montaj fabrikalarından üçü hariç tümünde bir sendika var. Ancak bunların da tamamına yakınında işçilerin değil patronların tercih ettiği sendika var. Bu sendikayı değiştirmek için geçen yıl büyük bir kavga verdi metal işçileri. Günlerce üretim durdu. Sonra Ford, Türk Traktör, Toyota ve Oyak Renault başta olmak üzere yüzlerce işçi işten atıldı. Şu sıralar Oyak Renault’ta işçiler bu sendikaya yeniden üye olmaları için sorgu odalarına çekiliyor, her kademeden yönetici tek tek işçileri Ocak ayına kadar yeniden bu sendikaya üye olmazlarsa işten atmakla tehdit ediyor.

Sendikanın sarısına bile tahammül edilmeyen üç fabrika ise Japon sermayeli Toyota ve Honda ile Güney Koreli Hyundai. Bu üç fabrikada da her dönem sendikalaşma çabasında bulunan işçiler olur ve onlar kendilerini hep kapının önünde bulur.

Yani otomotiv işçileri için hayat hiç de Hyundai’nin son reklam filminde olduğu gibi değil. O filmde sadece tek bir kare gerçek. O da işçileri pencereden seyreden CEO’nun suratındaki müstehzi gülümseme…