Anlaşmalı boşanma

Şirketlerde anlatılan kriz masalları hep bildik, yeni, yaratıcı tek bir şey yok. En çok da “aynı gemideyiz” olanını tercih ediyorlar. Masalın gemi battığında hep birlikte boğulma bölümü var, orayı çok seviyorlar. “Geminin sahibi” başlıklı son bölüme ise pek girmiyorlar. Aslında o bölümü de seviyorlar ama orayı şirketin çok kazandığı zaman anlatmayı tercih ediyorlar. Kârda gözü olana had bildirmeye yarıyor.

Ama yılların eskitemediği “biz bir aileyiz” olanıdır. O masalda şirket büyük bir ailedir, şirketin çalışanları da bu ailenin fertleri. Anne baba nasıl çocukları için iyi şeyler isterse, şirket de çalışanları için aynı duyguları besler. Ailenin mutluluğu için ise çoğu kez fedakârlık gerekir. Masal farklı ama mesaj benzer.

Oysa masalın aslı başka. Parasını almak için vinç tepesine çıkanlar, işsiz kaldığı için intihar edenler masalda değil gerçek yaşamdalar.

Sıkılmadılar her şeyi gemi masalıyla aile bütünlüğü hikâyesiyle açıklamaya.

Bir de “anlaşmalı boşanma” dedikleri var. İtibarlı işten çıkış da diyorlar. Genellikle yüksek cirolu, kurumsal şirketlerde rastlanıyor.

Şöyle oluyor. Henüz krizin başında yöneticilerden biri -ve mümkünse en tepede olmayanı- departmanları topluyor. Piyasaların krizden etkilendiğini ancak şirketin güçlü yapısının bu krizi aşmaya yeterli olduğunu büyük bir öz güvenle anlatıyor. Çalışanlar toplantıdan güvenle ama özveriyle çalışmaya devam mesajını alarak çıkıyor. Arkasından Ocak ayı beklenmeden ücretlere küçük bir artış da yapılınca herkes “Kriz bizim şirkete vurmaz abi” diye konuşmaya başlıyor, kafalar rahatlıyor.

Fakat bir süre sonra şirket içinde yürüyen projelerin durdurulacağından yenilerinin erteleneceğine kadar kaynağı bir türlü anlaşılamayan çeşitli söylentiler başlıyor. Aslında döviz kuru da istikrarsızdır, şirketin girdi maliyetleri bu nedenle iyiden iyiye yükselmiş olabilir, bir de ücretlere yapılan zamansız zam, maliyetleri sürdürülemez hale getirmişse… Sigara arasında kahve molasında bu konuşmalar sürüp gidiyor. Sürdükçe tedirginlik artıyor. İçeride kısa sürede tam bir belirsizlik atmosferi hakim oluyor.

Belirsiz ortam güvensizlik yaratır. Güvensiz çalışan kendi derdine düşer. Artık herkes kendi bacağından asılmaya hazırdır.

Sonrası şirket yönetimi için daha kolay hale geliyor. Bu kez en tepedeki yönetici çalışanların karşısına çıkıyor. Üzgün ama ne yapması gerektiğini bilen bir ifadeyle durumu anlatıyor. Şirket güçlüdür ama eldeki iş-mevcut kadro dengesi bozulmuştur. Bu ölçekte bir dalga daha ciddi tedbirler almadan atlatılamayacaktır. Fedakarlık zamanı gelmiştir. Anlaşmalı boşanma en iyi çözümdür.

Anlaşmalı boşanmanın nasıl olacağını da söylüyor. İhbar, kıdem, üstüne birkaç maaş bonus… 

Şirket bu operasyonla bir taşla çok kuş vuruyor. Birincisi, çıkış torbasına birlikte çalışmak istemediği kim varsa doldurarak normal dönemde yapamadığı “eleme” işini fazlasıyla yapmış oluyor. İkincisi, işten atmadıklarını öncesine göre yoğun çalıştırma fırsatı elde ederek sıfır maliyetle verimlilik yükseltiyor. Üçüncüsü dönem zammını çıkıştan hemen önce yaptığı küçük artışla geçiştirmiş oluyor. Ve dördüncüsü kriz döneminde çalışanlarına zam yapmış, çıkarmak zorunda kaldığında ise fazladan tazminat ödemiş bir şirket olarak prestijini arttırıyor. 

Peki işten çıkarılan ne yapıyor? Başlangıçta patrona empati. İşler gerçekten azaldı ve “doğal” olarak fazlalık var. Bir yandan orada yıllardır çalışıyor ve bu nedenle patron iyi de kazanıyor. Şimdi iş daha az kazanmaya geldiğinde kapının önüne konmasının biraz burukluğunu taşıyor ama o kadar. 

Hani aynı gemideydiler? Fırtına başladığında, yani daha az kazanma riski belirdiğinde nasıl da geminin boşaltılması gereken yükü haline geliveriyor? Anlatılan masalın birlikte boğulma bölümü tam olarak böyle değildi oysa…

Bunları düşünmüyor çünkü bir de hesap yapıyor. Normalde ihbar kıdem istediğinde pat diye alınamıyor, şimdi birikmiş parayı almış oluyor. Üstüne bonus da geliyor daha ne… İhbar iki ay idare eder, kıdemle evin bazı eksikleri tamamlanır, bonusla da çocuğun bilgisayarı yenilenir. Bir ay evde kafa dinlenir, nasılsa kavgasız gürültüsüz anlaşmalı boşanıldı, bu referansla yeni bir iş illaki bulunur. Evdeki hesap bu oluyor.

Çarşıya uymuyor. İki ay rahat, dolaşıp dinleniliyor. Üçüncü ay iş başvurularını yapıyor, dördüncü ay olumsuz yanıtları almaya başlıyor, beşinci ay derken anlaşmalı boşanma ya da itibarlı işten çıkış kabusa dönüşüyor.

Patronlar krizi çözmeye değil, ondan yararlanmaya çalışıyor diyoruz ya… Bu plan iki tarafın da ezberiyle yürüyor. Bir taraf “nasıl olsa örgütsüzler” diye biliyor, diğeri ise “kendi başımın çaresine bakmalıyım” diye koşullanıyor.

Bu ezberi bozmak örgütlenmenin konusu. Bir süredir Patronların Ensesindeyiz ağına anlaşmalı boşanma vakaları geliyor. Demek ki ezber bozuluyor.