YSK’ye açık mektup: Cumhurbaşkanı ve seçim

Kötü hukuka kötü yorum yolculuğu sürüyor ve Yüksek Seçim Kurulu da bu kervanın içinde.

Konuşan, devletin başı olunca susuluyor; yorumlayan, yargı olunca kanıksanıyor.

Seçim sürecinde, Cumhurbaşkanı’nın AKP için meydan turları atması ve bu turların medyaya yansıması nedeniyle, seçim yönetim ve denetiminden sorumlu YSK’ye başvurulunca, YSK yorumu yaptı; “Cumhurbaşkanı’nın faaliyetlerini denetleme yetkisi olmadığına” ilişkin kararları sıraladı.

YSK kararları, bir yandan halkın Cumhurbaşkanı’na tepkisini köreltti, diğer yandan da Cumhurbaşkanı ve AKP’yi, hukuksuzluğu sürdürmede rahatlattı.

Oysa YSK’den talep edilen Cumhurbaşkanı’nın faaliyetlerini denetlemesi değil. Talep, “serbest, eşit, gizli, genel oy” esaslarının yönetim ve denetimi…

Seçim esaslarının uygulanması, yönetimi ve denetiminde, devlet gücünü kullanma görev ve yetkisi olan hiçbir kamu görevlisinin, hiçbir makam, kurum ve kuruluşun ayrıcalığı yok. Hele hele, “tarafsız” olarak “devletin başı” sıfatını taşıyan, bu sıfatla Cumhuriyeti ve ulusal birliği temsil eden, Anayasa’nın uygulanmasını, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle yükümlü olan Cumhurbaşkanı’nın hiç ayrıcalığı yok. Bu yönleriyle, Cumhurbaşkanı da herkes gibi YSK denetimine tabi, anayasal sınırlaması ve sorumluluğu da herkesten fazla.

Konuyu, liberallerin çok sevdiği “yasa önünde eşitlik” ilkesi yönünden ve düzenin Anayasa yorumcusu Anayasa Mahkemesi’nin dilinden açıklayalım:

Yasa önünde eşitlik ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır.

Tüm kamu görevlileri gibi Cumhurbaşkanı da, seçim esasları karşısında aynı durumdadır ve seçim hukuku karşısında aynı işleme tabi tutulması gerekir. Kaldı ki Cumhurbaşkanı, yalnızca eşitlik ilkesi nedeniyle değil, anayasal konumundaki “tarafsızlık” ilkesi nedeniyle de seçim esasları ve hukuku karşısında diğer kamu görevlileriyle aynı işleme tabi tutulmalıdır.

Bir örnekle anlatmak gerekirse; bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlara, affa uğramış olsalar bile hiç bir suretle ateşli silah taşıma ve bulundurma izni verilemeyeceği yasayla kabul edilmişken, Cumhurbaşkanı yasayla bu yasak dışında tutulmuş idi. Anayasa Mahkemesi, kamu düzeni ve güvenliği bakımından öngörülen bu hüküm karşısında, aynı cezaya mahkum olan herkesin aynı durumda olduğunu belirterek Cumhurbaşkanı’nın da silah taşıma ve bulundurma yasağı kapsamında olduğunu karar altına aldı. Aynı kapsama Başbakan ve Bakanlar, Yasama Organı Üyeleri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar da alındı.

Anayasa Mahkemesi’ne göre: “Sayılan bu kişiler başka yönlerden farklı statüde bulunsalar bile, Yasa'nın sözü edilen fıkrasında belirtilen suç ve cezalar bakımından diğer kişiler ile aynı hukuki durumda olduklarından, anılan mahkumiyetlere bağlı olarak silah taşıma ve bulundurmalarının yasaklanmasında da fark gözetilemez. Söz konusu kural, sayılan kişilere, aynı hukuksal durumdaki diğer kişilerin hiç birisine tanınmayan ve adalet duygusuyla bağdaşmayan bir biçimde ayrıcalık getirmiştir.”

Birbirinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını, ayrıca ve açıkça ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılmasını engellemek amacını güden “yasa önünde eşitlik” ilkesi, silah taşıma ve bulundurma örneğinde olduğu gibi “serbest, eşit, gizli”  genel oyun esas olduğu seçimde de geçerlidir. Seçim kuralları karşısında herkes eşittir.

Seçimlerde, Cumhurbaşkanı yönünden yapılacak ayrım ve ayrıcalık, Anayasa’nın yasa önünde eşitlik ilkesini ihlal eder. Bu ihlali denetleyecek kurum seçimlerin yönetim ve denetiminden sorumlu YSK’dir; denetlemezse, ihlale, Cumhurbaşkanı ile birlikte YSK de katılmış olur.

Türkiye, Cumhurbaşkanı ve AKP ayrılmazlığına olduğu gibi, AKP’nin dümen suyunda giden yargıya da alıştırıldı. Ancak YSK, yargının genel uyuşmazlık çözümü yetkisinden daha öte, demokratik hukuk devletinin olmazsa olmazı sayılan,  tüm toplumu ve ulusun geleceğini ilgilendiren seçimin yönetim ve denetiminden sorumlu.

YSK Başkan ve üyeleri; size, düzen dışı, düzenin hukuku dışı bir şey önermiyoruz; sorumluluğunuzu anımsatıyoruz.

Hiç olmazsa siz, kendi bağlı olduğunuz Anayasa’nın gereğini yerine getirin, Anayasa ve yasaları takla attırarak yorumlamayın, hukuksuzluklara imza atmayın, vicdani kanaatinizi başkalarının ipleriyle bağlamayın, “Cumhurbaşkanı’nın faaliyetlerini denetleme” gibi dar sözcük dizilerine sığınmayın. Siz, seçimin denetimiyle yükümlüsünüz ve bu denetim kapsamına Cumhurbaşkanı dahil herkes girer. Yargının içine itildiği, ucu belirsiz karanlık tünelden çıkın. Devlet ve siyaset adına değil, egemenliğin kayıtsız koşulsuz sahibi ulus adına seçim denetimi yaptığınızı, ortak olacağınız her türlü hukuksuzluğun sorumlusu olacağınızı unutmayın.